Babamın Bağlaması

Abone Ol

Türk edebiyatı son yıllarda toplumsal belleğe, aile hikâyelerine ve kültürel köklere daha çok eğiliyor.

Kemal Varol’un Babamın Bağlaması da bu damar üzerinden ilerleyen, edebi olduğu kadar sosyolojik bir metin…

Roman, bir baba-oğul hikâyesi olmasının yanında aynı zamanda bir toplumun belleğini taşıyan bir enstrümanın, yani bağlamanın etrafında örülen çok katmanlı bir anlatı sunuyor.

Yere yağmur yerine, mürekkebi dağılmış bir noktaya benzeyen tuhaf, yapışkan, hüzün kadar ağır bir keder yağdı o andan sonra.” cümlesi, Varol’un diline hâkim olan lirik yoğunluğu özetliyor.

Varol’un üslubu şiirsel, zaman zaman melankolik…

Olay örgüsünü bağlamanın sesiyle ritimlendiriyor. Karakterlerin iç dünyası ile türküler arasındaki bağ, edebiyatın sözlü gelenekten nasıl beslendiğini gösteriyor. Ancak kimi eleştirmenler, bu yoğun lirik dilin bazı bölümlerde romanın akıcılığını zedelediğini düşünebilir.

Hikâye yer yer bir masal havasına bürünse de, gerçeklikten kopmamayı başarıyor.

Bağlama, sadece bir müzik aleti değil, aynı zamanda Anadolu’nun kültürel hafızasıdır. Bu açıdan bakıldığında toplumsal hafızanın canlanmasına tanık oluyoruz.

Romanda sık sık 12 Eylül sonrası kırılmalara, köyden kente göçün sancılarına ve politik türkülerin yasaklandığı dönemlere atıflar var. Böylece eserde tarihsel bir arka plan kuruluyor.

Bu yönüyle roman, bireysel hikâyeyi toplumsal kırılmalarla iç içe geçiriyor. Ancak; bu siyasi göndermeler bazen yüzeyde kalıyor; derinleştirilseydi belki daha çarpıcı olabilirdi ama o zamanda yazarın işlemek istediği ana konudan uzaklaşmış olurdu.

Psikoloji açısından roman, kuşaklar arası travmaları ele alıyor. Baba figürü, hem otoriteyi hem de sanatı temsil ediyor. Çocuğun bağlama ile babası arasında kurduğu bağ, aslında sevgi ve korku arasındaki salınımın bir metaforu gibi.

Modern psikoloji literatürüyle örtüşen şekilde, sanatın travmaları yatıştırıcı bir rol oynadığına tanık oluyoruz.

Roman, Anadolu’da müzikle yoğrulmuş bir toplumsal yapıyı gözler önüne seriyor. Bağlama, köy düğünlerinden cenazelere, politik mitinglerden meyhane masalarına kadar her yerde var.

Bu durum, halk müziğinin toplumsal yapıştırıcı rolünü doğruluyor. Fakat şehirleşmeyle birlikte bağlamanın işlevinin nasıl daraldığını da sezdiriyor.

Varol’un roman kurgusu, episodik ilerliyor; her bölüm ayrı bir türkü gibi. Bu teknik, bir yandan metne şiirsel bir akıcılık katarken, bir yandan da bütünlüğü korumasına yardımcı oluyor.

Babamın Bağlaması, hem bireysel hem toplumsal bir hafıza romanı…

Edebi derinliği, tarihsel göndermeleri ve kültürel kökleriyle öne çıkan yapısı, edebiyata yeni bir soluk getirdi diyebilirim.

Böyle düşünmeme sebep olan ve belki de Varol’un en güçlü yaptığı şey, bir enstrümanı bir roman karakterine dönüştürmek.

Kitabı kapattığımda bağlamanın sesini yalnızca kulaklarımda değil, ruhumda da duyumsadım.

Not: Kemal Varol söyleşi ve kitaplarını imzalamak için 19 Ekim Pazar günü Aydın, Efeler, Kızılcaköy' de bulunan Hüseyin Kolay Kültür ve Sanat Evi'nde olacak. Ücretsiz etkinliğe herkes davetlidir.