Haber: DİLAN AYIRKAN - Kamera: ADEM KARABAYIR CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu, Global Turism Forum Bodrum Zirvesi'nde, pandemi sonrası oluşacak yeni dünya düzeninin gelişmekte olan ülkelerin aleyhine olmaması gerektiğinin altını çizdi. Aşının turizmde dayatıcı bir unsur olmaması gerektiğini söyleyen Kuşoğlu, "Turizm sektörü için aşı milliyetçiliği bir jeopolitik kaldıraç olarak kullanılmamalı. Aşı konusunda Marshall Planı'na benzer bir yardım yoksul ülkeler için tartışılabilir olmalı" dedi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Bodrum Belediyesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen "Global Turism Forum Bodrum Zirvesi" kapsamında, küresel siyasetin ve turizmin önemli isimleri, Covid-19 sürecinde sektörün durumunu konuşmak için bir araya geldi. Etkinliğin ilk oturumunda konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu, pandemi sonrası oluşacak yeni dünya düzeninin gelişmekte olan ülkelerin aleyhine olmaması gerektiğini söyledi. Aşının turizmde dayatıcı bir unsur olmaması gerektiğini de vurgulayan Kuşoğlu, Marmara'daki müsilaj sorununa da değindi. Kuşoğlu, "Türkiye turizmde iyidir ve iyi bir mesafe de kaydetmektedir. Yalnız bütün bunları yaparken maalesef doğayı korumasını da öğrenmemiz lazım, öğrenemedik. Özellikle son zamanlarda gündeme gelen bu müsilaj sorunu büyük bir sıkıntı. Bu doğrudan turizmle ilgili" dedi. CHP’nin İdari ve Mali İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Kuşoğlu, şunları söyledi: "DOĞAYA SAHİP ÇIKAMADIK" "Türkiye olarak Anadolu çocukları olarak nedendir pek bilmiyorum, ama belki göçer bir toplum olduğumuzdan geçmişte ya da cepheden cepheye Anadolu çocuklarını koşturduğumuz için olsa gerek gezmeye çok vakit ayırmamışız. Ama son yıllarda özellikle seksenden sonra turizmde önemli başarılar yakaladık. Çok iyi bir yere gelindi belki Akdeniz ülkelerine göre turizmde geriyiz daha iyi bir durumda olmamız lazım ama genel olarak baktığımızda Türkiye turizmde iyidir ve iyi bir mesafe de kaydetmektedir. Yalnız bütün bunları yaparken maalesef doğayı korumasını da öğrenmemiz lazım, öğrenemedik. Özellikle son zamanlarda gündeme gelen bu müsilaj sorunu büyük bir sıkıntı. Tabii doğrudan doğruya turizmle de bağlantılı bir konu olduğu için değindim. "TURİZM, SİLAH OLARAK KULLANILMAMALI" Pandemi turizme önemli bir sekte vurdu. Pandemi sonrası hiçbir şey eskisi gibi olmayacak birçok şey değişecek uluslararası toplumun bu alanda makul davranmasını ümit ediyorum. 'Acaba geleceği hiçbir düzenin dizginleyemediği güçlerin belirlediği bir dönemle mi karşı karşıyayız?' Yeni bir düzen için ilkeler ve uygulayıcı bir güç gerekli. Bu yeni dönemde yeni ilkeler söz konusu olacak. Pandemiden gelen bir güç söz konusu olacak. Yeni bir düzen söz konusu olacak. Bu yeni dünya düzeninin gelişmekte olan ülkelerin aleyhine olmaması lazım. Özellikle gelişmiş ülkelerin yeni dünya düzeninde bazı konuları dayatmamaları lazım turizmle ilgili olarak. Mesela aşı ile ilgili olarak. Evet aşı zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. Aşının belgelendirilmesi gerekiyor, seyahat edenlerin bunları belgelendirmesi gerekiyor ama aşının bir dayatıcı unsur olarak bir zorunluluk olarak da kullanılmaması lazım. “AŞI MİLLİYETÇİLİĞİ JEOPOLİTİK KALDIRAÇ OLARAK KULLANILMAMALI” Turizm için zenginlerden fakirlere gönüllü para transferi denir. Zenginler gönüllü olarak yoksullara destek olmuş olurlar. Ancak bu transfer işinin uluslararası turizm gelirlerini sıkıntıya sokmaması lazım. Pandemi gelişmekte olan ülkeler için önemli bir fırsat yaratıyor. Ancak bunun da gelişmekte olanların aleyhine kullanılmaması lazım. Bundan sonra daha sorumlu davranılması lazım tüm dünya olarak hem kamunun hem de başta seyahat acentaları olmak üzere tüm sorunların daha fazla sorumluluk duyması gerekiyor. Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum; turizm sektörü için aşı milliyetçiliği bir jeopolitik kaldıraç olarak kullanılmamalı. Aşı konusunda Marshall Planı'na benzer bir yardım yoksul ülkeler için tartışılabilir olmalı. Yani bir aşı konusunda da yoksul ülkelere destek olunması gerekiyor. Turizm konusunda gelişmiş zengin ülkeler çok kısıtlayıcı ve yasakçı olmamalı gelişmiş ülkeler, turist gönderen ülkeler çok yasakçı olmamalı. Turizm bir uluslararası politika silahı olarak kullanılmamalı."