Onca gürültü içinde daldığım uykularımda bile dost yanınızı saklıyorum göz kapaklarımda…

Koca bir dünyaya sığamayan insanlık gün geçtikçe yaşam alanını genişletiyor.

Yaşam alanı…

Büyük anlam ifade eden iki kelime, fakat bizim yaşam alanımızı genişletirken başkalarının yaşam alanını küçülttüğümüzü düşünmüyoruz bile.

Büyüyelim, genişleyelim, çoğalalım, daha fazlasına sahip olalım, en büyük bizim olsun demekten kendini alamayan insanlık, insanlıktan çıkmayı bile göze alabiliyor, tüm bu kavramlar uğruna…

Dünyayı paylaştığımız diğer canlılar, bu talandan en çok nasibini alanlar oluyor haliyle…

İnsanın insana zulmü bile görmezden gelinirken, insanın doğaya ve hayvanlara yaptığı zulüm görünmüyor bile…

Her canlı kendi içinde barındırdığı duyguları yansıtır karşısındakine…

Sokakta rastladığımız bir kedi, bir köpek ya da herhangi bir hayvan, ona zarar vermeyeceğimizi hissettiğinde, koşulsuz sevgisini esirgemez bizden.

İnsanlık gibi onların da sevilmeye, sevmeye, dokunulmaya, dokunmaya, sarılmaya, sırnaşmaya, oyun oynamaya ihtiyacı var. 

Büyüyen binalar, genişleyen şehirler, sınırlara sığmayan ülkeler; diğer canlılara yaşam alanı bırakmıyor.

Doğal yaşam alanlarında yaşama fırsatı bulamayan veya şehirlerde sokak aralarında yiyecek bulma telaşıyla oradan oraya koşturan hayvan dostlarımız, her geçen gün insanoğlunun istilasını daha çok hissediyor.

Fotoğraf: https://www.instagram.com/p/CFplTTkJo5B/Sokak hayvanları için her mevsim ayrı sorun demek olsa da, onlar için en büyük tehlike, onlarla aynı dünyayı paylaşmak zorunda olduğunu unutan insanoğlu oluyor.

Yerel yönetimlerin sadece günü kurtarmaya yönelik önlemleri, uzun vadede onların yaşamında herhangi birolumlu etki yapmıyor. Hatta bu hizmet görünümlü göz boyama durumları daha kötü sorunlara yol açabiliyor.

Yaşamı paylaşmak, yaşamda tek başına kalmaktan her zaman iyidir.

 Edebiyatın her dalında eserleri olan AnatoIe France;“İnsan ruhunun bir parçası hayvan sevgisini tadana kadar uyanmaz” diyor.  İnsan ruhunun bir parçasının bile uyanmamış olması, o bedenin yaşayıp yaşamadığı şüphesini doğurur.

Belki o yüzden hayvan dostlarımızın ruhumuza işleyen sevgileri, kendimizi iyi hissetmemize sebep oluyor. Karşılığında istedikleri bizim de onları sevmemiz.

Mevsim yaza döndü. Havaların ısındığı bu günlerde, can dostlarımızın su bulması zorlaştı. Bir küçük serçe, sabah sesiyle uyandığımız kumru bile su bulamama sorunu yaşayabiliyor.

Bu konuda; “Bir milletin büyüklüğü ve ahlaki gelişimi, hayvanlara olan davranış biçimi ile değerlendirilir” diyen Mahatma Gandhi’ ye kulak vermek gerekir. Şehirlerin gelişmiş olması, insanlığımızın da gelişmiş olacağı anlamına gelmez.

Gösterişli binalarda yaşamak, ahlaki davrandığımızı göstermez.

Geniş sokaklarımızın olması, orada yaşayan diğer canlılara da saygı duyduğumuzu ispatlamaz.

Caddelerimizin ışıltılı olması, yaşam alanlarını istila ettiğimiz diğer canlılar için de aynı anlamı ifade etmez.

Sadece hayvan dostlarımız ile paylaştığımız bir dünya yaşanılabilir olur. Bu yaşamın parçası olan her canlı türü dünyanın devamı için var. Birinin yok olması diğer canlı türlerinin de yok olmasına yol açıyor.

Zincirleme yaşam döngüsü ve varoluş gerçeğini unutmadan yaşamı şekillendirmeliyiz.

Her geçen gün bize zor gelen şehir yaşamı, onlar için çok daha zor…

Anlaşılmaya ihtiyacı olan bu dilsiz dostlarımızın gözlerinde hep aynı duyguyu hissedersiniz:

Onca gürültü içinde daldığım uykularımda bile dost yanınızı saklıyorum göz kapaklarımda…

Fotoğraf: https://www.instagram.com/p/CFplTTkJo5B/