Telefonumuzda ya da bilgisayarımızda arama motorunda aradığımız sözcüklerle ilgili reklamların sürekli ekranımıza geldiğini artık dijital cihazları kullanan herkesin şahit olduğunu belirten Turgay Barut “İşte bütün bunlar sizi izleyen ya da dinleyen bir yapay zeka algoritmasıdır. Günümüzde birçok endüstride olduğu gibi sağlık alanında da yapay zeka teknolojisinin en iyi kullanımını belirlemek için araştırmalar yapılıyor. Kanseri daha doğru teşhis etmek amacıyla da kullanılan robotik cihazlar sayesinde cerrahlar hassasiyetlerini geliştiriyor ve hastalıkları haritalıyorlar. Oxford Üniversitesinin sözlüğüne baktığımızda Yapay zeka; ‘İnsan davranışını kopyalabilen bilgisayar sistemleri’ olarak tanımlanmaktadır. Bu ilgi çekici ve geleceğe yön verecek yöntem doktor-hasta ilişkisini ileride ortadan kaldıracak mı sorusunu da beraberinde getirmektedir” diyerek tüp bebek tedavisinde de yapay zeka üzerine çalışmalar yapıldığını duyurdu.

Tüp bebek tedavisinin hastalar açısından son derece hassas ve duygusal süreçleri içeren ileri bir teknoloji olduğunu kaydeden Embriyolog Barut, “Bu tedavinin vazgeçilmez unsurlarından birisi de Embriyoloji Laboratuvarlarıdır. Günümüzde tüp bebek tedavisinde hastaya transfer edilecek olan embriyo embriyologlar tarafından oluşturulmakta, en uygun laboratuvar koşullarında geliştirilmekte ve gebelik potansiyeli en iyi olan embriyo uluslararası bilimsel kriterler ışığında deneyimli ve sertifikalı embriyologlar tarafından seçilmektedir. Embriyoloji laboratuvarında yapay zeka, üreme hücreleri ve embriyolara odaklanarak hastaya transfer edilecek embriyonun gebelik elde etme konusundaki sonuçlarını etkileyebilir. Tüp bebek tedavisinde yapay zeka yöntemiyle seçilecek sperm hücreleri yumurta hücresini dölleme yeteneği bakımından avantaj sağlayabilir ve sonrasında bu yöntemle gelişim süreçleri bakımından yapısal özellikleri değerlendirilerek daha iyi gebelik potansiyeline sahip olan embriyoların seçimi yapılabilir. Bu yöntemle hızlandırılmış görüntü kaydetme özelliği sayesinde embriyoların gelişimlerindeki farklılıklara dayanarak elde edilecek sonuçlarla embriyolara ait genetik analizler arasındaki ilişki analiz edilerek anne rahmine tutunabilecek embriyonun seçiminde önemli bir katkı sağlanabilir. Ancak unutulmamalıdır ki embriyo seçiminde genetik analizlerin yerini henüz hiç bir uygulama günümüzde alabilecek durumda değildir” ifadelerini kullandı.

Barut oldukça ilgi çeken açıklamasının devamında “Yine bu yöntemle azospermi adı verilen menisinde hiç sperm hücresi görülmeyen hastalar için uygulanan testiküler sperm elde etme operasyonu sonrası embriyo elde etme potansiyeli en yüksek olan sperm hücreleri seçilebilir. Bu yöntemin amacı insan hatalarının önüne geçilerek sperm hücresi ve embriyo seçiminde daha doğru karar vermeye yardımcı olmaktır. Ayrıca potansiyel olarak gelişim duraksaması gösterecek olan embriyoların belirlenmesi yoluyla hastalar bilgilendirilirken olumsuz bir sonuca hazırlıklı olmalarına da katkı sağlayabilir. Bu yenilikte özellikle dikkat edilmesi gereken nokta yeterli sayıda verinin işlendikten sonra uygulamaya geçilmesidir. Her ne kadar bu yöntemde bilgisayar programı kullanılsa da hastalar üzerinde uygulamaya geçilmeden önce programdaki derin öğrenme süreci tamamlanmadan kullanımı hatalara ve olumsuz sonuçlara neden olabilecektir. Bu nedenle binlerce embriyo üzerinde değerlendirme yapılarak elde edilecek sonuçlara dayalı embriyo seçimi yapılabilir. Henüz bu yöntem geliştirmeye açıktır ve canlı doğum oranlarında net bir artış sağladığı konusunda kesin veriler yoktur. Bu nedenle bu alanda daha fazla sayıda tutarlı ve güvenilir çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır” ifadelerini kullandı.

GÜNCEL HABERLER İÇİN TIKLAYINIZ