Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürüldüğü saatte yapılan saygı duruşuyla başlayan törende, "Hrant için, adalet için", "Öldür diyenler yargılansın", "Katilleri koruyan cinayete ortaktır", Hepimiz Hrantız hepimiz Ermeniyiz" sloganları atıldı. 

Hrant Dink'in eşi Rakel Dink törende yaptığı konuşmada, gözyaşlarına hâkim olamadı. Dink, şunları söyledi:

15 YIL OLDU, 15 EKSİK YIL: 15 yıl oldu, arkandan sıkılan kalleş kurşunlar seni bizden alalı. Sesin hâlâ kulağımızda. Halkına yapılanları her anlattığında seni hainlikle, arkadan hançerlemekle suçlamışlardı oysa… 15 yıl oldu. 15 eksik yıl. O günün çocukları Nazım gibi büyüyorlar. Çözemediğimiz her sorunu onların omuzlarına yıkıyoruz. Sorunun sahibi de sebebi de biz değilmişiz gibi, bir de tutup cepheye çocukları gençleri sürüyoruz. Oysa bizim kanlı mirasımız olmasa, tüm dünyadaki akranlarıyla, bütün farklılıklarıyla başka bir gelecek hayali kurabilir ve gerçekleştirebilirler. Zaten yeterince sorunları olacak. Daha ne depremler göreceğiz. Şu geçmişin kilidini açalım da özgür kalsın acı dolu ruhlar. Evimizi inşa edeceğimiz sağlam kayadır gerçek. Hakikat sağlam kayadır. 

NE SULTANLAR NE PADİŞAHLAR NE KRALLAR YIKILDI, YİNE YIKILACAKLAR: Gelecek korkuları ve hayalleriyle, büyüklerinin acı dolu mirası arasında sıkışıyor çocuklar. Ya kendilerine ya başkalarına zarar veriyorlar. Oysa bir araya gelip su gibi aksalar karşılarında hiçbir şey duramaz. Bu dünya ne zorbalar ne zulümler gördü. Gün geldi hepsi yıkıldı. Devirler değişti. Ne sultanlar ne padişahlar ne krallar yıkıldı. Yine yıkılacaklar.

BİZ İNANDIK, SİZ İNANMAYIN ÇOCUKLAR: Köyde çeşmenin başında, köprünün başında, silahıyla durup, gelenden geçenden haraç alana eşkıya derlerdi. Sonra silahları kâğıt parçalarının ardına sakladılar. Adlarına devlet dediler, şirket dediler. Kağıtlarda kendi koydukları kanunlar yazılıydı. Biz inandık, siz inanmayın çocuklar. Kimsenin olmayana ‘benim’ diyene inanmayın! Herkesin olana, 'benim' diyene inanmayın! Bu topraklarda yükselen her itiraza dış güçler dediler. Doğru. Sizin içiniz onların dışıdır. Sizin içiniz yandığında onlar hep dışarıda duman var dediler, pencerelerini kapattılar.

'DIŞ MİHRAK' DEDİLER, 'TERÖR' DEDİLER: Gezi direnişinde gençler önce yaşadıkları şehri korumaya çalıştılar, sonra zulme uğrayan dostlarını korumak için çoğaldılar. Ona da 'Dış mihrak' dediler, 'Terör' dediler, şu dediler bu dediler. Çocuklarımızın gözleri çıkarıldı, gaza, zehirli suya boğuldu. Çocuklar öldürüldü.

19 OCAK’TA BAŞKA ZULÜMLERİ DE ANMAYA, HATIRLATMAYA ÇALIŞTIK: Sana terörü her sorduklarında lanetledin. Karşısına gücün terörünü de koydun. Onu da lanetledin. Kastettiğin devlet gücünün gayrimeşru işleriydi. Dünyada çok terör estirildi ve devam ediyor… Senden önce de senden sonra da… Gücü ele geçiren zulme çıkıyor. Hangisi birbirini suçlayabilir. Olan halklara oluyor. Seni andığımız her 19 Ocak’ta başka zulümleri de anmaya, hatırlatmaya çalıştık. Resimler yan yana konduğunda, o acı albüme birlikte bakıldığında belki asıl katil ayan beyan ortaya çıkar diye…

İSTİYORLAR Kİ SİLAHLAR KONUŞSUN, İNSANLAR KONUŞMASIN: Kıbrıs’ta bir başka gazetecinin, Kutlu Adalı’nın nasıl peşine düşmüşler gördün mü? Bu topraklarda estirilen terörün asıl kaynağını söylerken yanlış mı söylüyormuşuz? Kutsal Kitap der ki 'Karanlığın meyvesiz işlerine ortak olmayın. Tersine onları açığa çıkarın.' Dostlarımızı yıllarca hapislerde bekletiyorlar. Birini salıp birini alıyorlar. Saçma sapan gerekçelerle, yalanlarla… Artık gerekçe bile uydurmuyorlar, 'Öyle işte' deyip alıyorlar. Ülkenin her derdine koşan genç avukatları aldılar, gazetecileri aldılar, Osman’ı da Bircan’ı da aldıkları gibi… 'Kürdüm' diyen her siyasetçiyi aldılar. İstiyorlar ki silahlar konuşsun, insanlar konuşmasın. Yine kendi dillerini dayatıyorlar.

SESİN, KULAĞIMIZDA. SÖZÜMÜZ SÖZ: Ama umudu söndüren olmayalım. Seni toprağa verirken buradan yükselen isyan ve itiraz sesi susmadı, susmayacak. İşçiler, kadınlar, öğrenciler, köyler yine direnişte. Herkesin olanı, kimsenin olmayanı, 'benim' diyenden koruyorlar. Bir gün yine birleşip sel olup akacaklar.  Kiminin gönlü kırık. 'Bize olurken neredeydiniz' diye soruyorlar. Biz öyle olmak istemedik, gücümüz yettiğince seslerine ses katmaya gayret ettik. Edeceğiz. Sesin, kulağımızda. Sözümüz söz.”