İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu’nun (MKE) özelleştirilmesinin önünü açan yasa teklifi için “Ordumuzun mühimmatının, önemli bir bölümünü üreten bu stratejik kurumu da peşkeş maceralarına kurban etmeye utanmıyorlar. Sözüm ona muhafazakarlar ama talan etmedik, kırmadık, dökmedik, satmadık bir şey bırakmadılar. Satarak tükettikleri gibi, girdikleri garip akçeli ilişkilerle, yiyerek de tüketmeye utanmıyorlar. Utanmıyorlar, çünkü milletimizin gerçekleri artık umurlarında bile değil. Çünkü, AK Parti ve ortakları için birinci öncelik, saray sefasının sürmesi. Nitekim, çok konuşup, az iş yapan, Erdoğan’ın aklı, özellikle şu sıralar, içeride düşman ilan edip, dışarıda dost olduklarıyla meşgul" dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, partisinin Meclis grubu toplantısında konuştu. Akşener, özetle şunları söyledi:

"YERLİ AŞI MESELESİNDEN, SİYASET DEVŞİRMEYE KALKIP DA BÖYLE ÖNEMLİ BİR SÜRECİ BALTALAMA"

“Yerli aşımızın, 3’üncü faz testlerine başlandığı haberinden dolayı, duyduğum memnuniyeti paylaşmak istiyorum. Uzun zamandır görmek istediğimiz bir gelişmeydi. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Umarım, üçüncü faz testleri başarıyla sonuçlanır ve aşının yaygınlaşmasıyla, pandemi süreci, milletimiz için olumlu bir düzleme oturur.

Yalnız dün akşam, iktidarın havuz medyasında ve sosyal medyada yapılan, yoğun propagandayı gördükten sonra, Sayın Erdoğan’ı uyarmak istiyorum: Yerli aşı meselesinden, siyaset devşirmeye kalkıp da böyle önemli bir süreci baltalama. Bırak, bilim kurulu, sağlık bakanlığı ve bilim insanlarımız, süreci, olması gerektiği gibi yürütsün. Milletimiz, yerli aşımızı uzun zamandır bekliyor. Şayet, daha önce nice kritik konuda yaptığın gibi, bu konuyu da, algı operasyonlarına kurban edersen, bu sefer altında kalırsın. Sonra söylemedi deme."

“O PULLARDA KULLANILAN MÜREKKEP DEĞİL, MÜSLÜMAN KANIDIR”

Biliyorsunuz, Sayın Erdoğan ve arkadaşları, lafa geldi mi, sürekli rahmetli Aliya İzzetbegoviç’ten söz edip, onun değerlerinin takipçisi olduklarını iddia ederler. İşte sözüm ona, bu fevkalade muhafazakar arkadaşlar, Bosnalı kardeşlerimize kin kusan, eski Sırp Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Milorad Dodik için, PTT’ye hatıra pulu bastırdılar. Dün, 'Her bir Sırp’a karşılık, 100 Boşnak ölmelidir' diyenlerle kanka olan bu aymazlık, bugün de insanlık tarihinin, en büyük suçlarından biri olan, Srebrenitza Soykırımı’nı reddeden ve okullara, utanmadan savaş suçlusu Karadziç’in adını veren, Boşnak düşmanı Dodik’in namına, pul bastırma peşinde. Şu vefasızlığa bakar mısınız? Şu ilkesiz duruşa bakar mısınız? Şu sözde muhafazakarlığa bakar mısınız? Yazıklar olsun size. 

Bosna’daki soykırımı reddeden birine hatıra pulu bastırmak, rahmetli Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi, soykırımı unutmaktır. İnsanlık suçunu unutanların, insanlığın gönlünde yeri olmaz, olamaz. İnancımıza ve değerlerimize göre, o pullarda kullanılan mürekkep değil, Müslüman kanıdır. Bu yanlıştan derhal dönün ve o pulları, vakit kaybetmeden imha edin. Ayıptır, günahtır.

"ERDOĞAN’IN AKLI, İÇERİDE DÜŞMAN İLAN EDİP, DIŞARIDA DOST OLDUKLARIYLA MEŞGUL"

Milletine verdiği sözleri unutan, milletine yabancılaşan, milletinin dertlerini, acılarını görmezden gelen bir iktidar, ömrünü tamamlamış demektir. Hele ki bu iktidar, bir de çıkıp, milletine yalan söylüyorsa, artık uzatmaları bile tamamlamış demektir. Ve böyle bir iktidarın, en azından utanması gerekir. Ama maalesef ne Sayın Erdoğan’da ne de arkadaşlarında zerre utanma göremiyoruz. Aksine, her şeyi iyi yaptıkları yalanını, ısrarla söylemeye devam ediyorlar. Hizmet siyaseti yaptıkları masalını, her fırsatta anlatmaya devam ediyorlar.

Tank Palet’i peşkeş çektikleri yetmiyormuş gibi, şimdi de bir diğer stratejik kurumumuzu, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu’nu özelleştirmeye hazırlanıyorlar. Ordumuzun mühimmatının, önemli bir bölümünü üreten bu stratejik kurumu da peşkeş maceralarına kurban etmeye utanmıyorlar. Sözüm ona muhafazakarlar ama talan etmedik, kırmadık, dökmedik, satmadık bir şey bırakmadılar. Satarak tükettikleri gibi, girdikleri garip akçeli ilişkilerle, yiyerek de tüketmeye utanmıyorlar. Utanmıyorlar, çünkü milletimizin gerçekleri artık umurlarında bile değil. Çünkü, AK Parti ve ortakları için birinci öncelik, saray sefasının sürmesi. Nitekim, çok konuşup, az iş yapan, Sayın Erdoğan’ın aklı, özellikle şu sıralar, içeride düşman ilan edip, dışarıda dost olduklarıyla meşgul.

“SAYIN ERDOĞAN; AFGANİSTAN’I KİM BU HALE GETİRDİYSE, BIRAK O TOPLASIN”

Biliyorsunuz Amerika, Afganistan’dan çekiliyor. Ama aklı, oradaki havaalanında kalıyor. 'Ne yaparım?' diye, kara kara düşünürken, iç politikada, Amerika’ya etmedik laf bırakmayan Sayın Erdoğan, devreye giriyor ve nedense bu işe gönüllü oluyor. Yani bir anlamda diyor ki; 'Dostum Biden, sen rahat ol, biz bu işi üstleniriz.' Şu devlet insanlığına bakar mısınız?' Buradan Sayın Erdoğan’ı, aklını başına almaya davet ediyorum. Afganistan ile tarihi bağlarımız var. Türk askeri, orada görev yaptığı süre boyunca, asla muharip görev üstlenmedi. Tam tersine, kardeş Afgan halkına yaptığı yardımlarla gönülleri kazandı. Şimdi, hiçbir güvenlik gerekçesi yokken ve sırf sen yeni Amerikan Başkanına şirin görüneceksin diye, böyle bir riske girmenin akılla izah edilir bir yanı yoktur. Üstelik bu anlamsız göreve aday olurken, para-pul konuşmanın da manası yoktur.

Sayın Erdoğan; Afganistan’ı kim bu hale getirdiyse, bırak o toplasın. Dostun Biden’a söylemen gerekenleri söyleyemedin, söylememen gerekeni de büyük bir iştahla söylüyorsun. Amerikalı askerin canını kurtarmak için, kendi askerini feda etmeye, bu kadar hevesli olma. Böyle diplomasi olmaz. Böyle devlet yönetilmez. Bu maceraya atacağın kınalı kuzuların, ayağına taş değse senden biliriz, hesabını da senden sorarız. Bunu da böyle bilesin. Sayın Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı sıfatıyla öncelikli görevi, Afganistan’da havaalanı güvenliği sağlamak değil, kendi milletinin huzur ve refahını sağlamaktır. Ancak maalesef kendisi, işini yapmadığından, milletimizin huzur ve refahı için, İYİ Parti olarak biz çalışıyoruz. Nitekim Sayın Erdoğan, zengin masalarında hesap yapmakla meşgulken, ben ve arkadaşlarım, il il, ilçe ilçe dolaşıyor, milletimizi dinliyoruz.”

"SİZİNKİLER VIZ GELİR TIRIS GİDER"

20 Ocak 2020’den bugüne dek esnaf gezdiğini ve yurttaşın derdini dinlediğini söyleyen Akşener, şunları söyledi:

"Biz bunları yaptıkça iktidar partisi ve iktidarın bileşenleri de siniri bozulmuş bir şekilde sağa sola iftira atmaya devam edecek, ama biz bu yün yumaklarına takılmadan milletimizin derdiyle hemhal olmaya, o dertleri dinleyip o dertlere çözüm üretmeye, çözümleri paylaşmaya devam edeceğiz. Sayın Erdoğan; etrafındakilere, o bol maaşlı kabiliyetsiz danışmanlarına söyle, 27 yıllık aktif siyasi hayatımda başıma gelmedik iş kalmadı. Sizinkiler vız gelir tırıs gider. Çok da acemiler. Dolayısıyla bu arkadaşlardan o aldıkları bol paranın karşılıklarını vermelerini talep et. Seni rezil ediyorlar, gerçekten sahada rezil ediyorlar. O yanındakiler para odaklı ben ve arkadaşlarım ise millet odaklı. Onun için sen bize kulak ver zarar görmezsin.

"ERDOĞAN; FAKİRLE OYNAMA, GÜNAHTIR, ONLARI KORKUTMA"

O kadar acı ki bu kürsüye kim çıkıyorsa, o insanların peşine düşülüyor ve acaba ne buluruz da o insanları lime lime yapabiliriz gibi bir tarz ve tavır içindeler. Bu; bu ülkeyi yönetenlerin aklına yakışmaz, vicdanına yakışmaz. O kadar üzgünüm ki; Adana’da çiftçiler beni durdurdular. Bir soğan üreticisi ve bir karpuz üreticisi; başkaları da vardı. Ben ağzımı açmadan konuştular. Karpuz üreticisi olan kardeşimiz çünkü gerçekten karpuz tarlada kalmış. 300-500 lira en küçüğü yatırım yapmış elde kalmış durumda. O canı yanan çiftçi çok feveran etti. Ben hem yerel basına hem bizimle gelen ekibimizdeki arkadaşlara ‘bu arkadaşın söylediklerini yayınlamayın’ dedim başına iş geleceğini düşündüğüm için. Gitmişler, çökmüşler ve o arkadaşımızı o kardeşimizi yani A Haber denilen o tırnak içi ‘kanal’, günlerce konuşturup televizyondan vermiş. Sayın Erdoğan; fakirle oynama. Günahtır. Onları korkutma. Bak sen hakaret ediyorsun, sen tehdit ediyorsun, sen iftira atıyorsun. Can baş üstüne. Burada sorun yok. Yapma, yapma. O günlerden geçtin sen. Babalarımızın o gece eve yiyecek ekmek getiremediği bir neslin çocuklarıyız biz. Ne çabuk unuttun. Yazıktır günahtır yapma, yaptırma. Meral Akşener’i bozmak için, Meral Akşener’e hakaret etmek için iftira etmek için, İYİ Parti’ye iftira etmek için, garibanı kullanma. Elinde çok büyük güçler var, onu kullan bize. Ama yazıktır günahtır çoluğu var çocuğu var. Dostu var arkadaşı var yapma. Bunu bir siyasi partinin genel başkanı olarak siyasi kimlikli bir şahıs olarak söylemiyorum. Garibanla oynadığın zaman, çöktüğün zaman gayretullaha dokunur ve öyle çarpılırsın ki seni kimse kurtaramaz. Yapma."  

“KİM NEREDE NE YAPMIŞSA TAKİPÇİSİ OLMAZSAM, HEPSİNİ REZİL ETMEZSEM NAMERDİM”

İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan’ın çiftliğindeki yıkıma ilişkin, Akşener şunları söyledi:

"Bundan sonra kim nerede ne yapmışsa takipçisi olmazsam, hepsini rezil etmezsem namerdim. Hadi bakalım yıkıldı mı kardeşim hepsi yıkıldı. Sayın Erdoğan’ın yanındaki pek çok insanın, yakın zamanda İletişim Başkanı’nın eviyle ilgili bir sürü şey çıktı. Biz ağzımızı açmadık. Üzerinde tepinebilirdik tepinmedik. Şimdi yandınız. Çünkü mademki devletten kiralanmış yerlere ‘çökülme’ diye kabul ediliyor kira mira olmadan çökülenleri takip edeceğim, nasıl iyi takip ettiğimi de Sayın Erdoğan görecek."

"DOĞAYLA, DOST OLMAYAN BİR BÜYÜME VE KALKINMA MODELİNİ, REDDEDİYORUZ"

Giderek sıklaşan fırtına ve kasırgalar. Kıyıya yakın yerlerde oluşan hortumlar. Konya Havzası’nda, çapı 30 metreyi bulan obruklar. Marmara Denizi’ni saran ve Ege’ye de sıçrayan müsilaj felaketi. Yaz ayında sel afetleri. Yani Doğa Ana bize diyor ki; ‘Karbona dayalı enerjiyi, nükleer tesisleri özendirmeye devam ederek, ormanları talan ederek, su kaynaklarını kurutarak, tarım alanlarını, plansızca imara açarak haddinizi aştınız. Artık aklınızı başınıza alın’ diyor. Ben de bu vesileyle iktidarı, haddini bilmeye, iklim değişikliği, atık yönetimi, döngüsel ekonomi ve Yeşil Mutabakat gibi konularda, hızlı, kararlı ve doğru adımlar atmaya davet ediyorum. Biz, milliyetçi, demokrat ve kalkınmacı bir partiyiz. Milliyetçi bir parti olarak, çevreyle, doğayla, dost olmayan bir büyüme ve kalkınma modelini, reddediyoruz. Çünkü milliyetçiliği, topraklarımızın, suyumuzun bereketinden ayrı düşünmüyoruz. Nitelikli bir iklim değişikliği politika paketiyle, işsizlik azalacak, katma değer artacak. Böylece milli gelirimizi, en az yüzde 7 arttıracağız.

BARAJ SATIŞINA TEPKİ: "BÖYLE ARSIZLIK, BÖYLE UTANMAZLIK OLUR MU?"

Şimdi de ne yapıyorlar biliyor musunuz? Dalaman’da, çiftçilerimiz için hayati önemde olan, Akköprü Barajı’nı satmaya hazırlanıyorlar. Milletin olan barajı özelleştirecekler, sonra da dolar üzerinden alım garantisi verip, aradaki farkı yine milletin sırtına yükleyecekler. Tezgaha bakar mısınız? El insaf kardeşim, el insaf. Ne doymaz bir iştahınız varmış. Milletin santralini satıp, aynı santralin elektriğini, 3-5 katına millete fatura edeceksiniz. Böyle arsızlık, böyle utanmazlık olur mu? Ayıptır, yazıktır, günahtır.

“EMİN OLUN Kİ İLK SEÇİMDE MİLLETİMİZDEN YETKİYİ ALIP, O KİRLİ ÇARKI, HARAMZADELERİN BAŞINDA KIRACAĞIZ”

Rezalet bununla bitiyor mu? Elbette bitmiyor. Öyle eğri bir düzen kurmuşlar ki her şey bizlerin aleyhine işliyor. EPDK, yani Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, bildiğiniz gibi, elektrik tarifelerini ve firmalara verilecek teşvikleri belirlemekten sorumlu. İktidarın rant iştahı ve düzenekleri, tüm kurumları sarmış. Buradan da pis kokular yükseliyor. Mesela; EPDK Tarifeler Daire Başkanı olan kişi, 2021 yılının tarifesini ve verilecek teşvikleri, ocak ayında belirleyip, mart ayında istifa ediyor. Sonra ne oluyor dersiniz? Bir elektrik şirketinde, üst düzey yönetici olarak işe başlıyor. Bir başka grup başkanı da şubat ayında istifa edip, bir başka şirkette yönetici oluyor. Yine EPDK’de çalışan bir uzman, bir başka elektrik şirketine, müdür olarak transfer oluyor. İşe bakar mısınız? Ocak ayında, verilecek teşvikleri belirleyenler, hemen sonrasında, bu paraları alacak şirketlere, yönetici olarak gidiyor. Sonra vatandaş, ‘Bu faturalar ne böyle?’ diye sorunca, iktidardakiler kızıyor. Kızamazsın kardeşim, kızamazsın. Böyle kepazelik olur mu? İş etiği kavramının, bu arkadaşların lügatinde olmadığını zaten biliyoruz. Ama artık ahlakın da Beştepe’nin yanından yöresinden geçmediğine ibretle şahit oluyoruz. Böyle kirli bir tezgahtan ne çıkar? Çıksa çıksa, vatandaşa yüklü fatura çıkar. Çıksa çıksa, zengin olan bürokrat, ihya olan yandaş çıkar. Çıksa çıksa, haram çıkar, günah çıkar. Yazıklar olsun.

"O SANDIK GELECEK VE SAYIN ERDOĞAN’LA ORTAKLARI, TIPIŞ TIPIŞ GİDECEK"

Siz sandıkta yetkiyi vereceksiniz, biz geleceğiz ve Türkiye’ye iyi geleceğiz. Çünkü önce millet, önce memleket diyeceğiz. Gerisi, Türkiye’nin zenginliğiyle hallolacak. Bütün mesele, bu zenginliği kimin, nasıl paylaşacağı. Haramzadelerin hortumunu kestik mi, gerisi kolay. Biz geleceğiz ve milletimize hakkı olan zenginliği sunacağız. Bundan şüpheniz olmasın. İktidarın bacası alev almış, panik her geçen gün büyüyor. Panik arttıkça çirkinlikler, yalanlar, iftiralar, saldırılar artacak. Varsın artsın. Bizim yolumuz, hak yoludur, hakikat yoludur. Bizim yolumuz, millet yoludur. Bu kutlu yolda, durmak yok. Bu kutlu yolda, dönmek yok. Bu kutlu yolda, vazgeçmek yok.

Varsın iktidar, abuk sabuk konularla, gündemi meşgul etsin. Varsın küçük ortak, her hafta kürsüde, kendini paralasın. İstedikleri kadar ağlayıp, sızlansınlar. O sandık, er ya da geç milletin önüne gelecek, millet iradesi, er ya da geç, tecelli edecek. Onlar istedikleri kadar kaçsın. O sandık gelecek ve Sayın Erdoğan’la ortakları, tıpış tıpış gidecek. Hazır olun. İYİ Parti iktidarı yaklaşıyor. Allah’ın izni, milletimizin takdiriyle, yetkiyi alıp, milletimize olan borcumuzu, memlekete hayırlı hizmetlerle ödeyeceğiz. O kutlu gün gelene kadar, Türkiye’yi hak yolunda, hakikatle yönetecek kadrolar olarak, her kapıyı çalacak, her eli sıkacak, dinlenmedik dert bırakmayacağız. Yılmayacağız, yıkılmayacağız ve sonunda mutlaka Kazanacağız!"

BASIN MENSUBUNUN GÖZLÜĞÜ DÜŞTÜ, AKŞENER ÖZÜR DİLEDİ

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, grup toplantısındaki konuşmasının ardından salondan çıkarken yaşanan izdiham nedeniyle bir basın mensubunun gözlüğün düştüğünü fark etti. Akşener, yerden aldığı gözlüğü gazeteciye verirken özür diledi. Basın mensuplarının ısrarına rağmen Akşener, soruları yanıtlamayacağını belirterek koridordan ayrıldı.