Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, "Bu ülkede tek bir vatandaş dahi açsa onu gidip bulmak ve o eksiğini gidermek devletin görevi. Sen devlet olarak görevini yapma, geri çekil ‘Buyurun siz yapın de.’ Var mı böyle kolaycılık? Cumhurbaşkanı olduğu ülkede 'İnsanlar neden aç?' diye sormayı da herhalde aklından hiç geçirmiyor. Bu gerçekleri ikna etmek, basını kontrol ederek ‘Kötü haber yapmayın, milletin moralini bozmayın’ diyerek, gerçeklerin üzerini kapatmak ülkenin gerçeklerini değiştirmiyor. Pislikleri halının altına süpürmek ülkeyi temizlemek değil" dedi.

DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan, Ankara'da Şereflikoçhisar ilçe kongresinde konuştu.

“HÜKÜMETİN GÖZÜ MAALESEF GAYRİMENKUL, İNŞAAT, BETON, RANT BUNLARLA KÖR OLMUŞ DURUMDA”

Babacan'ın konuşmasından satır başları şöyle:

"Sayın Cumhurbaşkanı’na sesleniyorum: Şu inadınızdan vazgeçin. Kanal İstanbul projesini en az üç dört yıl erteleyin. Ülkenin tarımsal sulama için gerekli olan kaynağı bir an önce tarımsal sulama projelerine ayırın. Su ile buluşmamış bir karış toprağımız kalmaz. Bırakın kendi kendimize yeterli olmayı, üretip başka ülkelere ihraç eden başka ülkeleri tarım, gıda konusunda kendine bağlı kılan bir ülke biz olabiliriz. Küresel ısınma iklim değişikliği her bir damla duyu daha kıymetli hale getiriyor. Dolayısıyla; sulama yatırımlarını mutlaka basınçlı ve kapalı sisteme döndürmemiz gerekiyor. Ama bunun için kaynak yatırım gerekiyor. Şu andaki hükümetin gözü maalesef gayrimenkul, inşaat, beton, rant bunlarla kör olmuş durumda. Görmüyorlar. Bakıyorlar görmüyorlar."

“GELİN, BU İHANETTEN VAZGEÇİN”

"Şu anda memleketin önceliği bu mu Allah aşkına? İstanbul gibi zaten 16 milyon nüfusu olan bir şehre ‘500.000 nüfusluk bir şehir daha kuracağız’ diyor.  Sayın Cumhurbaşkanının kendisi değil miydi? Biz bu İstanbul’a ihanet ettik’ diyen. Arada da bunu söylüyor. Biz de diyoruz ki gelin, bu ihanetten vazgeçin. Türkiye’nin ekonomisi güçlenir. Türkiye biraz daha ayağa kalkar. Şu mutlak yoksulluğu sıfırlarız. Tarım arazilerimizi su ile buluştururuz. Bu arada da Kanal İstanbul’un çevre etki değerlendirmesi yapılır, güvenlik değerlendirmesi yapılır, uluslararası hukuk değerlendirmesi yapılır. Hepsi yapılır ama objektif, tarafsız bir şekilde. Buradan tekrar açık çağrı yapıyorum Sayın Cumhurbaşkanı’na."

“ÜLKEDE YOKSULLUKTAN CANINA KIYANLAR VAR”

"Daha Çarşamba günü ‘Açlıktan bir de bahsediyorlar. Memlekette açlık varmış. Eğer açlık varsa biraz da siz doyurun’ dedi. Muhalefete söylüyor. Muhalefet bu memleketin bütçesini mi yönetiyor? Muhalefetin elinde vergi gelirleri mi var? Şu yaktığımız elektrikten, içtiğimiz sudan vergi alıyor bu devlet. Bu toplanan vergilerle sosyal yardımlar, destekler yapılacak. Bu ülkede yoksulluktan canına kıyanlar var. Yoksulluk intiharları var bu ülkede. Ama siz artık halkın içine çıkmıyorsanız; esnafla, çiftçiyle buluşamıyorsanız; bunları görmüyorsanız, maalesef."

“ARTIK MIZRAK ÇUVALA SIĞMIYOR”

“Türkiye’nin gerçek gündeminin başında işsizlik var. Bu vahim tablonun en yeni göstergesi Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) dün açıkladığı işsizlik rakamlarında vardı. Makyajlı veriler yayınlayarak algı yönetiminin bu propaganda makinasının bir parçası haline gelen TÜİK bile ekonominin içine düştüğü durumu gizleyemiyor. Artık mızrak çuvala sığmıyor!...Her dört gençten birisinin işsiz olduğu yine TÜİK rakamlarında açıklanmak zorunda kalınmış.

Hem insan kaynağı hem de doğal kaynakları son derece zengin olan ülkemizi bu hale getirmek ancak kötü yönetimle mümkün olur. Bu kötü yönetim yüzünden ülkemiz işsizlikte rekor üzerine rekor kırıyor.”

“ERDOĞAN BU FELAKET TABLONUN RESSAMI, ALTINDA DA İMZASI VAR”

“Yoksulluk derinleşiyor ülkemizde. Ev hanımları, tencerelerini daha ucuz kaynatabilmek için çürük sebze, meyve alıyorlar. Bu tablo; şu anda ülkeyi yönetenlerin eseri. Çevresindeki üç beş kişi zenginleşince, ekonominin iyiye gittiğini zanneden Sayın Erdoğan da bu felaket tablonun ressamı. Altında da onun imzası var.”

“PİSLİKLERİ HALININ ALTINA SÜPÜRMEK ÜLKEYİ TEMİZLEMEK DEĞİL”

“Bu ülkede tek bir vatandaş dahi açsa onu gidip bulmak ve o eksiğini gidermek devletin görevi. Sen devlet olarak görevini yapma, geri çekil ‘Buyurun siz yapın de.’ Var mı böyle kolaycılık? Cumhurbaşkanı olduğu ülkede 'İnsanlar neden aç?' diye sormayı da herhalde aklından hiç geçirmiyor. Bu gerçekleri ikna etmek, basını kontrol ederek ‘Kötü haber yapmayın, milletin moralini bozmayın’ diyerek, gerçeklerin üzerini kapatmak ülkenin gerçeklerini değiştirmiyor. Pislikleri halının altına süpürmek ülkeyi temizlemek değil.”

"MERKEZ BANKASI'NA KARIŞTIRTMIYORDUK"

“Merkez Bankası’na karıştırtmıyorduk. ‘Kusura bakmayın, talimatla çalışan bir kurum değildir’ diyorduk. Bu ülkede enflasyon böyle düştü. 34 yıl boyunca enflasyon iki, üç hane oldu. İki senede enflasyonu tek haneye düşürdük. Paradan altı sıfırı attık. İnanın, çoğu gelişmeleri basından takip ediyordu. Öyle haberleri oluyordu. Dinlemiyorduk, yapıp geçiyorduk. Çünkü bilmeyenin müdahalesi çok tehlikeli.”

"BU YÖNETİME KABİNE DEĞİL KABİLE DENİR"

“‘Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’ diyor. Hiçbir kanunda ‘kabine’ ifadesi yok. Böyle bir yönetime, arkadaşının akrabasını atamak, akrabanın akrabasını atamak, tanıdığın tanıdığını göreve getirmeye kabine ile yönetmek değil, bir kabile devleti oluşturmak denir.”