Boğaziçi Üniversitesi’ne Prof. Dr. Melih Bulu’nun rektör olarak atanmasının ardından başlayan protestolarda gözaltına alınan ve 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanan; birisi araştırma görevlisi 11'i öğrenci olmak üzere 12 kişinin savunmaları bugünkü duruşmada alındı. Öğretim görevlisi ve öğrencilerin adli kontrol hükümleri kaldırıldı.

Boğaziçi Üniversitesi Kuzey Kampüsü önündeki eylemlerle ilgili 24. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın bugünkü duruşması, yer darlığı nedeniyle 24. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda yapıldı. Duruşmaya 12 sanık ve avukatları katıldı. Öğrenciler gibi avukatları da duruma salonuna gökkuşağı renklerindeki maskeleriyle girdiler. 

“BİR POLİS BENİM YÜZÜME DEFALARCA YUMRUK ATTI"

Öğrenci Caner Perit Özen mahkemede şu savunmayı yaptı:

“Olay günü Boğaziçi Güney Kampüsü'ndeydim. Kampüs içinde bazı arkadaşlarımızın gözaltına alındığını duydum. Ne olduğunu anlamak için Kuzey Kampüs'e gittim. Kalabalık vardı ancak daha öncesinde yapılan bir basın açıklaması ya da protesto çağrısı olmamıştı. Üstümde herhangi bir bayrak ya da flama yoktu. Oraya gittiğimde polis, ‘dağılın’ uyarısı yapmadı. Bir polis benim yüzüme defalarca yumruk attı, yerlerde sürüklendim. Darp edilerek gözaltına alındım. Kampüsün önündeyken de ne trafiği ne de yaya geçişini engelliyorduk. Polis bizimle rehine pazarlığı yaptı. ‘Siz kampüse girerseniz arkadaşlarınızı bırakırız. Kampüse girmezseniz, sizi gözaltına alacağız’ dedi.”

“POLİS BANA KALKANLA VURMAYA BAŞLADI”

Öğrenci Yağmur Gönenç ise savunmasında, “Hakkımdaki iddiaları kabul etmiyorum. Evden çıkmış okuluma gidiyordum. Kalabalığı gördüm, ben de orada beklemeye başladım çünkü okula giriş pek kolay değildi. Çünkü çok fazla polis vardı. Daha sonra polis kalabalığı sıkıştırmaya başladı. Ben yere düştüm o esnada polisin biri kalkanla bana vurmaya başladı. Sonra sürüklenerek gözaltına alındım” dedi.

Mahkemede savunma yapan diğer öğrenciler de atılı suçlamaları ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmedi.

“BAŞÖRTÜSÜ YASAKLAMASIYLA AYNI”

Mahkemede söz alan Avukat Levent Pişkin şöyle konuştu:

“Bir bayrağın yasaklı veya terör örgütü bayrağı sayılabilmesi için Yargıtay içtihatları veya Bakanlar Kurulu veya Cumhurbaşkanlığı kararı gerekmektedir. LGBTİ+ bayrağı bu açıdan ne yasaklıdır ne de terör örgütü bayrağıdır. Gökkuşağı renklerinden oluşan bu bayrak, LGBTİ+’ların varlığını imgeleyen bir bayraktır. Bizim için bu bayrağın bir kutsallığı da yoktur. Ben şu an bu gökkuşağı maskesiyle duruşma salonuna girebiliyorsam, öğrenciler de gökkuşağı bayrağı ile bir kampüsten diğerine geçme özgürlüğüne sahipler. Bu yasaklama tıpkı zamanında başörtüsüne uygulanan bir yasaklamadır. Dolayısıyla bu salonda yargılanan öğrenciler, herhangi bir suç işlememişlerdir. Müvekkillerin derhal beraatlarını talep ediyoruz.”  

ADLİ KONTROL KARARI KALDIRILDI

Mütalaasını açıklayan duruşma savcısı, delillerin toplanmış olması ve kaçma şüphesinin olmadığı gerekçesiyle yurt dışı çıkış yasağı şeklindeki adli kontrol yasağının kaldırılmasını talep etti.

Hakim, delillerin toplanmış olması, kaçma şüphesi bulunmaması ve ayrıca sanıkların öğrenci olduğunu göz önünde bulundurarak, sanıklar hakkında daha önce verilen yurt dışına çıkma yasağı şeklindeki adli kontrol kararının kaldırılmasına karar vererek duruşmayı 13 Ekim’e erteledi.

"SOKAKLARI RENKLERİMİZLE BOYADIK"

Duruşma öncesinde de Çağlayan Adliyesi önünde açıklama yapıldı. Açıklamayı grup adına Gizem G. okudu. Açıklamada, şöyle denildi:

“Siz bizleri direnişimizden koparmaya çalıştıkça bizler daha sıkı kenetlendik ve merdivenleri, meydanları, sokakları renklerimizle boyadık. Bizler varoluşumuza yapılan bu saldırıları, hukuksuz yargılamaları kabul etmiyoruz. Sokaklarda taşıdığımız bayrakları yasaklamanın amacının bizleri yasaklamak ve yok etmek olduğunun farkındayız. Tüm bu tahakküm çabalarına rağmen yine burada avazımız çıktığınca haykırıyoruz. Onur yürüyüşünüz durdurulamaz, LGBTİ+ hakları baskılanamaz ve gökkuşağı yargılanamaz.”