Danıştay Başkanı Zeki Yiğit, İdari Yargı Günü ve Danıştay'ın 154. Kuruluş Yıldönümü’nde mevcut Anayasa’nın “çağdaş özgürlükler ve haklara” uygun olmadığını savunarak, “Bu çerçeveyi zapturapta alan bir anlayışı ve o dönemin ruhunu barındırmakta, bu sebeple uygulamada aksaklık ve tıkanıklıkların yaşanmasına sebep olmaktadır. Bu bakımdan sık sık hukuk ve demokratik zemin dışında iktidar ve güç arayışında olan oluşumlara imkan ve cesaret veren zayıf yönleri bulunmaktadır” dedi.

İdari Yargı Günü ve Danıştay'ın 154. Kuruluş Yıldönümü dolayısıyla Danıştay Başkanlığında tören düzenlendi. Törene, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile TBMM Başkanı Mustafa Şentop da katıldı.

Açılış konuşmasını yapan Danıştay Başkanı Zeki Yiğit, 1,5 asırlık tecrübesiyle Danıştay’ın hukukun gelişmesine büyük katkı sunduğunu kaydetti. Yiğit, “Güçlü bir toplum hedefini ve yapısını sürdürebilmek istiyorsak adaleti sadece mahkemelerde aranan, sırf hakimlerden beklenen değer olarak algılamak doğru değildir. Adalet tüm insanları kapsamak üzere Allah’ın emridir ve eskiden beri var olan anlayışın devamı olarak Anayasa’mızda adalet vurgusuna önem verilmiştir” dedi.

Yiğit, yargı bağımsızlığının sadece yürütme ve yasamadan bağımsız olarak görüldüğünü ancak yargı bağımsızlığının farklı boyutları olduğunu belirterek şöyle konuştu:

“Yargı, kişi, kurum ve örgütlerden, örneğin yazılı, görsel sosyal medya mecralarından, resmi veya gayri resmi sivil toplum örgütlenmelerinden, kamuoyundan, davanın taraflarından veya dava ile ilgili herhangi bir menfaati olan kişilerden gelebilecek ve hukuka, vicdanlarına göre karar vermelerini olumsuz etkileyecek tesirlere karşı da korunmaları gerekir. Aynı şekilde yargıçlar, eşit ve üst düzeydeki meslektaşlarının etkilemesine, telkin ve talimatlarına da muhat olmamalıdır.”

Yiğit, yabancı devletlerin Türkiye’deki davaları dış politikalarına malzeme ettiğini ifade ederek, “Yargı bağımsızlığı konusunda algı oluşturma ve Türk yargısı üzerine gölge düşürme gayreti içinde olabiliyorlar. Bu kesimlerce yapılan yorumlar çoğunlukla iç işlerine müdahale olarak tezahür edip, hukuki gerekçelere dayanmadığından kabul edilemez” dedi.

ULUSLARARASI KURULUŞLARA AYRIMCILIK TEPKİSİ

Yiğit, uluslararası insan hakları normlarının uygulanmasından ayrımcılık yapılmaması gerektiğin kaydederek, “Kimi uluslararası kuruluşlar, dernek ve vakıflar terör örgütü mensupları için insan hakları savunucusu kesilirken terör faaliyetleri sonucunda can veren ve yaralanan siviller için tepkisiz kalmaları, ayrımcılığın en bariz örneğidir” diye vurguladı.

“DEVLETİMİZİN KENDİSİNE SIĞINANLARA YAPTIĞI YARDIMLAR İNSAN HAKLARI ANLAYIŞININ GÖSTERGESİ”

Yiğit, batıda göçmen düşmanlığı olduğunu ve bunun “insan hakları alanındaki ayrımcılığı ve çifte standardı gözler önüne serdiğini” söyledi. Yiğit, “Yabancılar ve göçmenler temel insan haklarından dahi yararlandırılmamakta ve geldikleri ülkeye göre göçmenler arasında ayrım yapılmaktadır. Devletimizin ve milletimizin kendisine sığınanlara hiçbir ayrım gözetmeksizin yaptığı yardımlar ve sağladığı imkanlar, insan hakları anlayışımızın en bariz göstergesidir. Devletimize ve milletimize yönelik olarak insan hakları alanında değerlendirmeler yapılırken bu hususların görmezden gelinmesi düşündürücüdür.”

ANAYASA’YI ELEŞTİRDİ

Yiğit, mevcut Anayasa’nın “çağdaş özgürlükler ve haklara” uygun olmadığını savunarak, “Bu çerçeveyi zapturapta alan bir anlayışı ve o dönemin ruhunu barındırmakta, bu sebeple uygulamada aksaklık ve tıkanıklıkların yaşanmasına sebep olmaktadır. Bu bakımdan sık sık hukuk ve demokratik zemin dışında iktidar ve güç arayışında olan oluşumlara imkan ve cesaret veren zayıf yönleri bulunmaktadır” diye konuştu.

Yiğit, Danıştay’ın gündeme getirdiği alternatif uyuşmazlık çözüm planının insan hakları eylem planında da yer aldığını hatırlattı. Yiğit, devlet ile birey arasındaki uyuşmazlıkları çözmek amacıyla “idari sulh” usulü, kamu idarelerin taraf olduğu ve aynı nitelikteki uyuşmazlıklarda “pilot dava” usulünün ve verilen kararların aynı konudaki uyuşmazlıklar bakımından uygulanmasının idari yargının iş yükünü azaltacağını bildirdi.

İŞ YÜKÜ ARTTI AMA KARARA BAĞLANAN DOSYA SAYISI YÜKSELDİ

Yiğit, istinaf merciinin getirilmesiyle Danıştay’ın iş yükünün bir dönem azaldığını ancak 2021 yılından itibaren yeniden artış eğilimine girdiğini aktararak, “2021 yılında Danıştay’a gelen dosya sayısı 84 bin 64’ken karara bağlanan dosya sayısı 93 bin 343 olmuştur. Böylece dosyaların karara bağlanma oranı yüzde 106 olarak gerçekleşmiştir” dedi.

Yiğit, 2020 yılında dosyaların ortalama görülme süresinin 662 gün olduğunu ve bu sürenin 2021 yılında 443 güne düştüğünü söyledi.

Yiğit, Danıştay’ın iş yükünün azalmadığını ve 2021 yılında açılan dosya sayısında bir önceki yıla göre yüzde 17 oranında artış olduğunu söyleyerek, “2022 yılında da bu artış trendi devam etmektedir. Yargılamada gecikmenin önüne geçilmesi amacıyla mevcut iş yükü eritilerek, dosya sayısı azaltılana kadar Danıştay’ın bir süre daha 12 dairesiyle çalışmaya devam etmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir” diye konuştu.

GÖREV SÜRELERİNİN UZATILMASINI İSTEDİ

Yiğit, Danıştay üyelerinin görev süresinin 12 yıl ile sınırlandırılması ve üyelerin görev süresinin aynı anda sona erecek olmasının içtihatlarda istikrarı bozucu sonuç doğuracağını kaydederek, “Danıştay Kanunu’nun dokuzuncu maddesinin üçüncü fırkasının yürürlükten kaldırılması, içtihatta istikrarın sağlanması ve meslek mensuplarımızın deneyimlerinden faydalanılması bakımından önem arz etmektedir” dedi.

“DANIŞTAY BAŞKANLIĞI’NIN GÖRÜŞÜ ALINMALI”

Yiğit tetkik hakimlerin sürekli değişmesi ve mevcut hakimlerin Danıştay dışına atanmasının yargılamayı olumsuz etkilediğini belirterek, “Tetkik hakim atamalarında Danıştay Başkanlığı’nın görüşünün alınması, hizmetin aksamaması açısından gereklidir” dedi.

GÜNDEM HABERLERİ İÇİN TIKLAYINIZ