Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkan Yardımcısı Birol Aydemir, birçok tarımsal üründe gümrük vergisinin sıfırlanmasına tepki gösterdi. Düzenlemenin yurt içi piyasada önlenemeyen fiyat artışlarını ve enflasyon verilerini dizginlemek için yapıldığını söyleyen Aydemir, iktidara, "Üreticilerin suçu devlete güvenmek mi" diye sordu.

DEVA Partisi Sektörel Politikalar Başkanı Birol Aydemir, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile başta buğday, mısır ve arpa olmak üzere hububatta ve birçok tarımsal üründe gümrük vergisinin yıl sonuna kadar sıfırlanmasına, "Günü kurtarmak için yapılan gümrük vergisi sıfırlamaları yerine, sulama yatırımları, depolama ve soğuk zincir yatırımları, yerli gübre sanayi yatırımları için planı var mı" diyerek tepki gösterdi. Aydemir, yaptığı yazılı açıklamada, iktidara şu soruları yöneltti.

TÜRK ÇİFTÇİSİNİN ZARARI NASIL ÖDENECEK: “08.09.2021 tarihinde yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile başta buğday, mısır ve arpa olmak üzere hububatta ve birçok tarımsal üründe gümrük vergisi 31.12.2021 tarihine kadar sıfırlandı. Yurtiçi piyasada önlenemeyen fiyat artışlarını ve artık mızrağın çuvala sığmadığı enflasyon verilerini dizginlemek için yapılan bu düzenleme sonrasında şu soruları DEVA Partisi olarak soruyoruz:

Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) artık haftalık olarak gerçekleştiği ithalat ihalelerinde buğday için yaklaşık 2.850 TL/ton, arpa için 2.500 TL/ton fiyat seviyeleri oluşurken devletin sözüne güvenip TMO’ya 2.250 TL/ton fiyat ile buğdayını, 1.750 TL/ton fiyat ile arpasını satan Türk çiftçisinin zararı nasıl ödenecek? Bu üreticilerin suçu devlete güvenmek mi? Yoksa Rus çiftçisi kadar Ankara’da abileri mi yok?

ÜLKEMİZDE KIŞ AYLARINDA BİLMEDİĞİMİZ BİR ÜRÜN HASADI MI VAR: TMO tarafından yurt içi üreticilere zararına satılan buğday ve arpa gerçekten un, makarna ve yem fiyatlarını düşürebildi mi? Bu şekilde piyasaya müdahalenin fayda/zarar analizleri yapılıyor mu? Yoksa Damat Bey’in Merkez Bankası’na dayattığı 128 milyar USD bedelli deneylerin bir benzeri tarımda da mı yapılıyor? Kararnamenin 31 Aralık ile sınırlandırılmasının arkasındaki mantık nedir? Ülkemizde kış aylarında bilmediğimiz bir ürün hasadı mı var? Hükûmetin her konuda olduğu gibi Tarım konusunda da ufku sadece üç ay mı? İthalatta süre baskısının bizi Karadeniz Bölgesi’ndeki ülkelere, özellikle Rusya’ya muhtaç bıraktığını söyleyecek bir yetkili yok mu?  Yoksa kapalı kapılar ardında önceden haber alan stokçular çoktan ithalat bağlantılarını tamamladılar mı?

NİTELİKLİ İŞGÜCÜ İÇİN İKTİDARIN EYLEM PLANI VAR MI: Ülkemizin yıllık tarımsal ithalatı 15 milyar USD seviyeleri ile rekor kırarken pandemi sürecinde Tarım Bakanlığı ülkemizin gıda güvenliğini sağlamak için ne tür planlamalar yaptı, yapıyor? Günü kurtarmak için yapılan gümrük vergisi sıfırlamaları yerine, sulama yatırımları, depolama ve soğuk zincir yatırımları, yerli gübre sanayi yatırımları için planı var mı? Ülkemizin en yakıcı sorunlarından biri olan işsizliğin azaltılması için tarımsal istihdam ve nitelikli işgücü için iktidarın bir eylem planı var mı? Tarımsal ürünleri ithal ettiğimiz gibi tarımsal işgücünü de Afganistan, Suriye ve diğer ülkelerden gelen mülteciler ile mi sağlayacağız? İleride bu insanlar ülkelerine geri döndüğünde kırsalda çalışacak işgücünü bulabilecek miyiz?

SARAYIN BASKISINA MI DAYANAMIYORLAR: Besiciler üretimden vazgeçerken Tarım Bakanlığı 46 TL/kg maliyet açıkladığı kırmızı eti, Et ve Süt Kurumu (ESK) kanalı ile 41 TL/kg fiyat ile alırken hükümetin yaklaşan et krizine ilgili bir planı var mı? Yoksa ithal et lobisi Sırbistan ve Bosna’dan et ithal etmek için bir kriz mi bekliyor? Dünya ihracatında üst sıralarda olduğumuz un ve makarna gibi sektörlerde dış ticaret mevzuatının neredeyse aylık olarak değişmesinin akılcı bir sebebi var mı? Çok büyük emekler, zorluklar ve bedeller ile kazanılan ihracat pazarlarının kısa zamanda elimizden gideceğini Ticaret Bakanlığı yetkilileri bilmiyor mu? Yoksa sopa ile enflasyonu indireceğini düşünen Saray’ın baskısına mı dayanamıyorlar?

NEREDE İŞLENİP KİME SATILACAK: Ülkemizde yaşanan kuraklığın etkisiyle fiyatları el yakan bakliyat ürünlerinde özellikle mercimekte TMO politikaları ne çiftçileri ne sanayicileri ne de tüketicileri memnun edemiyor. Kendi mercimek değirmeni olmayan TMO, tüketicilere sunmak için neden iç mercimek almıyor da kabuklu mercimeği tercih ediyor? Bu ürünler nerede işlenip kime hangi şartlar ile satılacak? TMO fire yönetimini gerçekten yapabiliyor mu? Yoksa bütün bu işlemler öncesinde adrese teslim uygulamalar mı?”

"TARIMDA 1 MİLYON İLAVE İSTİHDAM"

Aydemir, partisinin tarım politikalarını şöyle açıkladı:

“DEVA Partisi olarak, üreticinin alın terini ve emeğinin hakkını alması için gerekli yapısal sorunları çözeceğiz. Tarımsal tedarik süreçlerinde tarladan sofraya kadar her paydaşı “komisyoncu, stokçu, fırsatçı” diye mesnetsiz yaftalamak yerine verimlilik temelinde iyileştirmeler gerçekleştireceğiz.

 DEVA Partisi Tarım Eylem planında açıkladığımız politikalar ile mazottan alınan ÖTV’yi çiftçimize iade edecek, gübre giderlerinin yarısını da destekleme ile çiftçimize planlı bir şekilde ödeyeceğiz.

DEVA Partisi olarak, “Tarımda 1 milyon ilave istihdam” sözümüzü gerçekleştirmek için Tarım Liseleri projemizi hızla hayata geçirip tarımsal işgücünü sözde değil özde yerli hale getireceğiz.

 “Vaka ile kavga edilmez, tespit edilir” prensibi ile tarlada 1 TL’ye alıcı bulamayan ürünlerin neden marketlerde 5 TL olduğunu açıkça ortaya koyup çözümleri uygulayacağız. Bunun için pazar esnafının tezgâhlar için belediyelere ödediği fahiş kiraları, yaş meyve ve sebze araçlarının otoyollara ödediği ücretleri ve yatırım eksikliğinden dolayı oluşan fireleri azaltacağız.

"GIDA ENFLASYONUNU AZALTIP, ÜLKEMİZİN POTANSİYELİNİ ORTAYA ÇIKARACAĞIZ"

Akılcı planlama ve doğru politikalar ile üretimi artırarak ve sağlıklı bir tedarik ve lojistik zinciri kurarak gıda enflasyonunu azaltıp, ülkemizin eşsiz coğrafi konumu ve iklimi ile sahip olduğu potansiyelini ortaya çıkaracağız. Ülkemiz hem kendi halkını hem de komşularının gıda güvenliğinde hakkettiği konuma hızla gelecektir.”

Aydemir, DEVA iktidarında, değer üretmeden rant elde etmek isteyenlerin üzüleceğini, hakkıyla çalışıp üretenlerin sevineceğini savundu.