Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, Genel Başkan Ali Babacan'ın 2018 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimleri dönemine dair yaptığı açıklamalara ilişkin, "Babacan’ın o günkü tavrı ancak yanlış gidişatı gören ve bu gidişata dur demek için çırpınan bir AK Parti mensubunun tavrı olarak değerlendirilmelidir. Kaldı ki bugün gelinen nokta Babacan’ın o günlerde demokrasi adına verdiği mücadelenin ne kadar haklı ve doğru bir mücadele olduğunun ispatı niteliğindedir" dedi.

DEVA Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Yeneroğlu, Babacan’ın katıldığı bir televizyon programında, 2018 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin yaptığı açıklamalar sonrası sosyal medyada hedef alınmasını eleştirdi.

Yeneroğlu, yaptığı yazılı açıklamada şunları kaydetti: 

KAMUOYUNUN MALUMU: Genel Başkanımız Sn. Ali Babacan 9 Mayıs 2021 tarihinde Halk TV’de katıldığı ‘Liderler Özel Söyleşisi’ programında 24 Haziran 2018’deki Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde o günkü muhalefet partilerinin teklifiyle 11. Cumhurbaşkanımız Sn. Abdullah Gül’ün adaylığının söz konusu olduğunu, kendisinin de bu tartışmaların içerisinde bulunduğunu ve sürecin devamı durumunda Türkiye’nin menfaatine olabilecek bir tablonun meydana gelebileceğini, ancak muhalefet partileri arasında mutabakat sağlanamaması sebebiyle sürecin işletilemediğini belirtmiştir. Sn. Babacan DEVA Partisi’nin kuruluşu öncesinde, AK Parti’de 2013 yılından itibaren izlenen yanlış politikaların ve partinin kuruluş ilke ve değerlerinden uzaklaşmasının önüne geçilmesi için mücadele ettiği kamuoyunun malumudur. Sn. Genel Başkanımız AK Parti’nin kendisiyle birlikte ülkemizi de çıkmaz bir yola sürüklediğine ve Türkiye’nin ancak yeni bir siyasi hareketle yoluna devam edebileceğine emin olduktan sonra partiden istifa edip, Türkiye’nin umudu DEVA Partisi’nin tertemiz kadrolarıyla yepyeni bir hikaye yazmaya başlamıştır.

SÖZÜNE GÜVENİLEN SİYASİ AKTÖR: Takdir edilmelidir ki; vaktiyle toplumun geniş kesimleri tarafından desteklenmiş ve demokratik bir kadro hareketi olduğu dönemde memleket için hayırlı işler yapmış bir siyasi hareketten kopmak dünden bugüne olamaz. Özellikle Sn. Babacan gibi toplumun her kesimi tarafından sözüne güvenilen bir siyasi aktörün kuruluşundan beri içinde bulunduğu siyasi partiden mücadele etmeksizin kopması beklenemez. Çeyrek asırdan fazla mensubu oldukları siyasi hareketlerden 2000’li yılların başında kopanların da bu tecrübeyi aynıyla yaşadıkları tüm toplumun malumudur.

 "GELİNEN NOKTA BABACAN’IN HAKLI MÜCADELESİNİN İSPATIDIR"

"Sn. Babacan Sn. Gül’ün 2018 seçimleri öncesinde Cumhurbaşkanı adayı olmayacağı kesinleştikten sonra mensubu olduğu partinin genel başkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın adaylığı için grup kararı üzerine imza vermiştir. Sn. Gül’ün AK Parti’nin kurucularından, ilk başbakanı ve 367 krizi sonrası seçilen ilk Cumhurbaşkanı olduğu asla unutulmamalıdır. Sn. Babacan’ın o günkü tavrı ancak yanlış gidişatı gören ve bu gidişata dur demek için çırpınan bir AK Parti mensubunun tavrı olarak değerlendirilmelidir. Kaldı ki bugün gelinen nokta Sn. Babacan’ın o günlerde demokrasi adına verdiği mücadelenin ne kadar haklı ve doğru bir mücadele olduğunun ispatı niteliğindedir."

MUHATAP ALIN TERİ DÖKENLERDİR: Son olarak ifade etmek isteriz ki; bu açıklamamızın muhatabı Türkiye’nin karşılaştığı her siyasi ve sosyal meselede fikir beyan etmeden önce ‘yukarı’ bakıp, ‘acaba ne buyuracaklar’ diye hesap yapanlar değildir. Bu açıklamanın muhatabı ülkesinin geleceği için canını dişine takıp çalışan ve ‘Memleketi uçurumun kenarından nasıl çevirebiliriz?’ diye alın teri dökenlerdir.