Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye’ye dair elle tutulur hiçbir projeleri olmayanların yaptığı boykot çağrısı, öğretmenlerimizi siyasi malzeme olarak kullanmayı amaçlayan tamamen art niyetli bir girişimdir. Bırakın artık boykotu moykotu falan, nedir bunlar? Siz eğitim-öğretim mimarı mısınız, yoksa sokaklarda çapulcu olarak dolaşanlardan mısınız? Eğitim gibi doğrudan evlatlarımı ve ülkemizin geleceğini ilgilendiren bir konuyu gündelik siyasete meze yapmak bu konu üzerinden öğretmenlerimizi kışkırtmak doğru bir yaklaşım değildir” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’da düzenlenen "20.000 Öğretmen Atama Töreni"nde konuştu. Erdoğan’ın konuşmasına başlamadan önce bir yurttaş, “Sayın Cumhurbaşkanım ben bir öğretmen adayının babasıyım, şu anda çocuk dışarıda içeriye almadılar. Yardımcı olmanızı istiyorum. Ben çok üzülüyorum, o dışarıda biz içerdeyiz” dedi. Yurttaşa yanıt vermeyen Erdoğan, konuşmasında özetle şunları söyledi:

"Hali hazırda görev yapan öğretmenlerimizin 750 bini bizim dönemimizde atanmıştır. Okullarımızdaki altyapı ve öğretmen eksikliğinden derslerin çoğu boş geçiyordu. Evlatlarımız sağlıksız ve kalabalık sınıflarda eğitim görüyordu. Sınıfların 60-70 ve 80 kişi olduğu dönemler böyle okuduk, hatta 100 kişiye çıktı. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısında Türkiye olarak OECD ortalamasını yakaladık

“BUGÜN OKULLARIMIZDA 1 MİLYONU AŞKIN ÖĞRETMENİMİZİN YÜZDE 60’NI KADINLAR OLUŞTURUYOR”

Eğitim alanında ülkemizin ilerlemesine ket vuran engelleri tek tek kaldırarak son 20 yılda çok büyük bir dönüşüme imza attık. Aynı şekilde 28 Şubat sürecinde sadece üniversite eğitim hakları değil, istihdam hakları da ellerinden alınan kadınlarımıza yönelik adaletsizliği giderdik. Bugün okullarımızda 1 milyonu aşkın öğretmenimizin yüzde 60’nı kadınlar oluşturuyor.

“BU SENE ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU SAYESİNDE ARTIK ÖĞRETMENLERİMİZ MÜSTAKİL BİR MESLEK KANUNUNA KAVUŞTULAR”

Öğretmenlerimizin mesleki gelişimlerini kolaylaştırma, sosyal ve mali haklarını güçlendirme noktasında da önemli iyileştirmelere gittik. Bizden önce iktidarlar yıllarca Öğretmenlik Meslek Kanunu üzerinden siyaset yaptı. Öğretmenlerimizin bu meşru talepleri yerine getirilmedi. 60 yıldır sürüncemede bırakılan bu meseleyi Meclis’imizle birlikte biz çözdük. Bu sene Öğretmenlik Meslek Kanunu sayesinde artık öğretmenlerimiz müstakil bir meslek kanununa kavuştular. Öğretmenliği uzman ve başöğretmen unvanlarıyla kariyer mesleği haline getirerek öğretmenlerimize ilave mali haklar tanıdık.

“SİZ EĞİTİM-ÖĞRETİM MİMARI MISINIZ, YOKSA SOKAKLARDA ÇAPULCU OLARAK DOLAŞANLARDAN MISINIZ?”

Bütün bu kazanımlar birilerini rahatsız ediyor. Tek umutlarını milletin ve ülkenin başındaki karabulutların çoğalmasına bağlayanlar her müspet adım gibi bunu da içlerine sindiremiyorlar. Topyekun eğitim sistemimizin faydasına olan böyle bir meseleyi dahi istismar edenleri görmekten hicap duruyorum. Türkiye’ye dair elle tutulur hiçbir projeleri olmayanların yaptığı boykot çağrısı öğretmenlerimizi siyasi malzeme olarak kullanmayı amaçlayan tamamen art niyetli bir girişimdir. Bırakın artık boykotu moykutu falan nedir bunlar? Siz eğitim-öğretim mimarı mısınız, yoksa sokaklarda çapulcu olarak dolaşanlardan mısınız? Bize yavrularımızla haşır neşir olacak öğretmenler lazım. Caddelerde, sokaklarda dolaşanlar değil. Eğitim gibi doğrudan evlatlarımı ve ülkemizin geleceğini ilgilendiren bir konuyu gündelik siyasete meze yapmak, bu konu üzerinden öğretmenlerimizi kışkırtmak doğru bir yaklaşım değildir. Öğretmenlerimizin bu tür fitne teşebbüslerine prim vermeyeceğini biliyorum.

“SOSYAL MEDYA MEDYADA MECRALARINDAN YAYINLANAN POPÜLER KÜLTÜRÜN ZARARLI ETKİLERİNDEN EVLATLARIMIZI KORUMAMIZ GEREKTİĞİ ANLAŞILIYOR”

Salgının sağlıkla ilgili tarafı ortadan kalktıkça diğer alanlardaki etkileri daha iyi gün yüzüne çıkıyor. Küresel krizin sağlık sistemi yanında ekonomiden kamu güvenliğine pek çok alanda ciddi sıkıntılara yol açtığına şahit oluyoruz. Öğretmenlerimizle her konuştuğumuzda en büyük sorunun bedenen sınıfta, zihnen başka yerlerde olan çocuklar olduğunu görüyoruz. Çocuklarımızın sağlıklı bir şekilde eğitim-öğretim hayatlarını sürdürmeleri için gereken çabayı gösteriyoruz.

Ancak sosyal medya mecralarından yayınlanan popüler kültürün zararlı etkilerinden evlatlarımızı korumamız gerektiği anlaşılıyor. Bu süreci de bir tarafında sizin gibi genç eğitimcilerin diğer tarafında öğrencilerin olduğu iki ayaklı bir mücadele ile yürütmemiz gerekiyor. Bakanlığımızın hazırlıklarını sürdürdüğü Medeniyet Bilinci ve Kültür Okur Yazarlığı çalışmasını yakından takip ediyorum. İstiyoruz ki evlatlarımız milli ve manevi değerlerimizle daha fazla hemhal olsun.

“AİLELİLERİMİZİN EVLATLARINI YETİŞTİRİRKEN ONLARI ÖZGÜRLÜK ADINA POPÜLER KÜLTÜRÜN ACIMASIZ DİŞLİLERİNE TERK ETMEMELERİ ÇOK ÖNEMLİDİR”

Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesillere sahip olmanın yolu popüler kültüre sorgusuz sualsiz teslim olmaktan değil öncelikle bizi biz yapan hasletleri içselleştirmekten geçiyor. Bu kritik süreçte devletimizin ilgili kurumları yanında siz öğretmenlerimize, idarecilerimize ebeveynlere görevler düşüyor. Ailelilerimizin evlatlarını yetiştirirken onları özgürlük adına popüler kültürün acımasız dişlilerine terk etmemeleri çok önemlidir.

Öğretmenlik sizlerin iaşe kapısıdır ancak sıradan bir memurluk da değildir. Bu vazifeye başlamakla mühim bir sorumluluğu üstlenmiş bulunuyorsunuz. Tüm öğretmenlerimizin her birinin mesleğine böyle baktıklarına inanıyorum. Sizlerden bu mesuliyetlerin şuuruyla görevinizi en güzel şekilde ifa etmenizi bekliyorum. Türkiye'nin geleceğini de şekillendirdiğinizi lütfen unutmayın.”