Sivas'ta ağustos ayında rahatsızlanan Kübra Çetinkaya, Covid-19 testinin pozitif çıkmasının ardından Numune Hastanesi’nde tedavi altına alındı. Aynı zamanda anoreksiya hastası olan ve durumu kötüleşen Çetinkaya, günlerce yoğun bakımda tedavi gördü.

İddiaya göre; Kübra Çetinkaya, hastanede tedavi gördüğü süreçte hemşirelerden şiddet gördü. Ölmeden önce polislere ifade veren Çetinkaya, kendisine küfredildiğini ve hemşirelerin ona ‘böcek’ diye seslendiğini söyledi. Çetinkaya, yoğun bakımda şiddet gördüğünü, hemşirelerin kendisini yatağa fırlattığını, tırnaklarıyla kendisine işkence ettiğini öne sürdü.

Çetinkaya ifadesinde, “Altımı değiştirmek istediler, komutlarını yerine getiremedim. Ü.Y., bezimi değiştiremeyince beni yatağa attı. Akabinde kafamı kaldırmamı istedi. Ben yapamayınca birkaç defa 'o….’ diye hakaret etti. Bunun üzerine ben de şahsa 'sen o….. çocuğusun' dedim. Şahıs Ü.Y., buna sinirlenerek, ‘Sen benimle nasıl konuşuyorsun’ dedi ve elinin tırnaklarıyla sol bacağıma bastırmaya başladı. Bastırınca da benim sol bacağımdan et parçası yere düştü, parçayı çöpe attılar. Daha sonra ıslak mendil gibi bir şey koklattılar ve ben bayıldım’’ dedi.

Çetinkaya, "Yoğun bakım servisinde yattığım sırada, ayın 10'u veya 11'inde, ayaklarımı çalıştırmak için yere eğildiğimde, o an serviste bulunan 4 erkek ve 2 kadın hemşire, 'böcek yere düştü' diyerek benimle dalga geçtiler. Daha sonra 1.65 boylarında, esmer, normal kilolu bir erkek hemşire, beni yerden alarak sert bir şekilde yatağa koydu. Serviste bulunan hemşire ve hasta bakıcılar, sürekli ‘böcek’ diyerek dalga geçiyorlardı" diye ifade verdi.

Çetinkaya, ifadesinin devamında, olaya karışanların durumu gizlemek için kendi aralarında konuştuğunu belirtti. İki doktorun, kendi aralarındaki konuşmada, “Bu olay burada kalacak, bu odadan dışarı çıkmayacak, yoksa hastane olarak biteriz, bunu da ölmeden hastaneden yavaş yavaş göndereceğiz, eğer soran olursa kriz geçirdi ve kendi kendine zarar verdi deriz” dediğini ileri sürdü.

"‘ANNE BENİ DÖVÜYORLAR, DALGA GEÇİYORLAR’ DEDİ"

Kübra Çetinkaya’nın annesi Hülya Çetinkaya, olaya ilişkin ANKA Haber Ajansı’na şunları anlattı:

"Gece, göğüs ağrısı olduğunu söyleyerek ‘Hastaneye gidelim’ dedi. İlerleyen tarihlerde Numune Hastanesi yoğun bakımına gittik. Yoğun bakımda kızımı aldılar içeriye, kıyafetlerini bize verdiler, 'Görüş yasak, biz size her gün 11:00-12:00 arası bilgi vereceğiz' dediler. Ayın 12’sinde, perşembe günü tekrardan sabah haber verdiler. 'Kızınız çok agresif, gelin ikna edin' dediler. Hastane gittiğimizde, kızımın agresif olduğunu, tedaviyi kabul etmediğini söylediler. Gittim, ‘Kızım, tedavini ol’ dedim. Zaten yanına yaklaştırmıyorlar, uzak bir mesafeden, 3-4 metreden konuşuyorum, sesimi bile duymuyor. Güya koronaymış. ‘Tedavini ol kızım, çabuk çıkarsın’ dedim ve çıktım. Kızım da 'Beni çıkartın buradan, bana eziyet ediyorlar' diye bağırıyor. Dedim ki 'Doktor çıkarmıyor, riskli olduğunu söylüyor, bu şekilde nasıl götüreyim' dedim. Ondan önce, zaten girdiğimde dedim ki ‘Kızım, tedaviyi kabul et, bir an önce iyileş çık’. ‘Anne, beni dövüyorlar, dalga geçiyorlar benimle' dedi. Hemşirelere sordum, ‘Böyle bir şeyi nasıl yaparsınız’ dedim. Onlar da 'Bu hasta ilaçların etkisinden dolayı halüsinasyon görüyor, çıkarmanız için yapıyor bunları' dediler.

"TIRNAKLARINI GEÇİRDİ, 3 DEFA YATAĞA VURDU"

Eve döndük. Yemek yediğimiz anda haber geldi, 'Kızınız kaza geçirdi' dediler. Hemen tekrardan gittik. 5’i çeyrek geçe haber verdiler, 5 buçukta biz ordaydık. 'Nasıl oldu' dedim. 'Kızınız düşüyormuş, hemşire de kaldırırken bacağı yırtılmış' dediler. 'Nasıl olur, bacak yırtılır mı' dedim. 'Hemşire biraz iri yarı, elleri büyük, ondan dolayı olmuştur, dikiş attık' dediler. Servis doktoruyla konuştuk, ‘Servise çıkaracağız’ dediler. Kübra, servise çıktığında uyanmaya başladı. 'Anne seni görmek istemiyorum. Beni çıkarın dedim çıkarmadın, senin yüzünden ben bu acıları çekiyorum' dedi. O gün çok kötüydü Kübra. Doktor, hemşireye, ‘Pansumanını yapın’ dedi. Pansumanı yaparken bacağını gördüm. Ben, daha önce altını değiştirirken sargı olarak görmüştüm, dikişleri görmemiştim. Dikişler o kadar uzundu ki zaten ifademde de söylemiştim, biri 12 santim, öbürü 6 santimdi. 'Kübra, olayı bana anlatır mısın ne oldu bacağına' dedim. 'Anne, hemşireler bütün hastalara bir lakap takmışlar, bana ‘böcek’ diyorlar. Su istiyorum, bardakla kirli su veriyorlar, camdan gösterip ‘Böcek, içer misin diyorlar' dedi. 'Son gün altımı değiştirmeye iki hemşire geldi, bana küfretti’ dedi. ‘Kafanı kaldır’ dedi kaldıramadım, ‘yan dön’ dediler dönemedim, ‘Burası senin babanın mülkü mü, ben sana yan dön diyorum' dedi. Ben de ‘Hayır, o ben değilim sensin, sen o… çocuğusun dedim' diye söyledi. Öyle deyince beni bacaklarımdan tuttu, tırnaklarını geçirdi, üç defa yatağa vurdu. Kızımın o anı anlatırken ki ifadesi, ruh hali çok kötüydü. 'Canım o kadar yandı ki tarif edemem anne' dedi.

"YOĞUN BAKIMDAN TANINMAYACAK HALDE ÇIKTI"

Kolları, omzundan parmaklarının ucuna kadar mosmordu. Doktora ‘Neden böyle’ diye sordum. ‘Trombosit düşük olduğu için altında kanama olmuş’ dedi. Ertesi gün polisler geldi, kızımın ifadesini aldılar. Kızım her şeyi anlattı. İyi davranan hemşireleri de anlattı. 'İki hemşire, bir hasta bakıcı bana çok iyi davrandı ama diğer bütün hemşireler kötü davrandı' dedi. Son günün hemşire ve doktorlarının ifadesi alınmış. Halbuki ondan önceki doktor, çok agresif bir doktordu. Bizimle tartışıp kavga ediyordu. Kübra’nın ifadesinde doktorun bir lafı vardı, onu da hiç unutmuyorum. ‘Bu olay burada kapanacak. Bu olay buradan dışarı çıkmayacak. Çıkarsa hepimiz yanarız. Hastane olarak yanarız. Aynı ifadeyi vereceğiz. Kriz geçirdi, düşerken oldu. Buradan çıktıktan sonra yavaş yavaş ölecek, yeter ki buradan çıksın’ diyor. Yoğun bakımdan çok kötü bir şekilde, tanınmayacak halde çıktı. Yüzü gözü şiş, karnı davul gidiydi. O kadar ovalamama, sürekli sandalyeye koyup kaldırmama rağmen hiçbir yırtık olmadı. Hemşireler diyor ki ‘Anoreksiya hastası olduğu için etleri çürümüş’. Etleri şimdiye kadar çürümedi de son gün mü çürüdü.

"SORUMLU KİŞİLERİN CEZASINI ÇEKMESİNİ İSTİYORUZ"

Her gün 5 buçukta kalkıyordu, ‘Anne kalk’ diye. O gece, ilaçlarımı içtiğim için gece hiç uyanmadım. En son 1 buçukta konuştuk. Döndürdüm, ışığı kapattım yatırdım, ben de yattım. Sabah kalktım baktım, duvardaki saat 7:25, ‘Kübra, bugün ne kadar çok uyudun, ilaçlar iyi gelmiş galiba’ dedim. Kızım bana hiç cevap vermedi. 'Kübra, uyanmadın mı kızım, kalk' dedim. Kübra’da ses yok. Dışarı çıktım 'Kübra uyanmıyor' dedim, doktor çağırdım. Bizim kimseyle bir derdimiz yok. Hastaneyle, doktorlarla, hemşireyle, hiçbiriyle düşmanlığımız yok. Biz, sadece sorumlu kişilerin cezasını çekmesini istiyoruz. Çünkü yaklaşık 2 ay oldu kızım öleli, ama hastaneden bir kişi gelip beni bilgilendirmedi. Hemşireler hâlâ görev yapıyor. Adli bir dava olduğu halde hastane yönetimi gelip bizi bilgilendirmedi’’

"‘ET PARÇASINI ALIP ÇÖPE ATTILAR’ DEDİ"

Baba Mehmet Çetinkaya ise "Çocuğumun ayağına bastırınca üç yerden parçalıyor. Ama bu elle parçalanacak bir şey değil. Kızım, 'Baba, et parçasını da alıp çöpe attılar' dedi. Bunu duyunca çocuğumla beraber Numune Hastanesi’ndeki polise başvurdum. ‘Beyefendi, Üçlerbey Karakolu’na gidin, oraya başvurun' dedi. Ben de oraya gittim. Çocuğumun söylediklerini ve davacı olduğumuzu anlattım" diye konuştu.

"HASTA DÖNEM DÖNEM BENZER KRİZLER GEÇİRMEKTE"

Hemşire Ü.Y. ise polise verdiği ifadede suçlamaları reddederek, "Nöbetlerimde Kübra Çetinkaya ile ben ilgilenirdim. Daha önceden şahsımla ilgili herhangi bir problemi ve şikayeti olmamıştır. Fakat diğer hemşire arkadaşlardan da duyduğum kadarıyla çoğu kişiye karşı kötü tutumları vardır. Hasta, dönem dönem benzer şekilde krizler geçirmektedir" dedi.

Diğer şüpheli O.G. ise "Ben, üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Olay günü ben görevimi yaptım. Mağdur anoreksiya hastasıdır, kendisini kontrole gittiğimde serumunu damar yolundan ayırdığını gördüm. Bu sebeple müdahale etmek istedim. Şahıs hem fiziksel
ve hem psikolojik rahatsızlığı sebebiyle tedaviyi kabul etmediğini beyan ederek bana hakarette bulundu ve bağırdı. Ailesini çağırmamızı söyledi" dedi.

Çetinkaya'nın otopsi raporunda ise şu ifadelere yer verildi:

"Kişinin ölüm sebebi ve tıbbi bakımında ihmal iddiası sorulmuş olup, otopsi raporu ve otopsi CD'sini de içerecek şekilde, görmüş olduğu tedaviye ilişkin tedavi evrakı, hastane kayıtları, varsa kolluk kuvvetince düzenlenmiş olay yeri inceleme raporları, olay yeri fotoğrafları, görüntü kayıtları, bilirkişi raporları, sanık-tanık ifadelerini de içerir tüm adli tahkikat dosya örneğinin gönderilerek Adli Tıp Kurumu 8. Adli Tıp İhtisas Kurulu'ndan görüş alınmasının uygun olduğu kanaatini bildirir rapordur."

Sivas Numune Hastanesi yetkilileri ise Sağlık Bakanlığı’na gerekli belgeleri ilettiklerini, adli süreç devam ettiği için açıklama yapamayacaklarını belirtti.