CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM’ye sunulan fezlekeler için “6 yıl önceki bir olay, ki çoğunun o zaman dokunulmazlığı da yoktu, peki bu savcılar neredeydi? Bu hakimler neredeydi? Bunlar milletvekili de değildi. Seçilip gelirken Yüksek Seçim Kurulu, bunların mazbatalarını da onayladı. Eğer görevden alacaksan, 6 yıl önce iddianameyi yazıp da tozlu raflarda tutan, siyaset mühendisliği dolayısıyla bugün getirip de dava açan kişiyi görevden alacaksın" dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, KRT TV'de Stüdyo Ankara programında gazeteciler Zeynep Gürcanlı, Yıldız Yazıcıoğlu ve Nergis Demirkaya’nın sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle: 

HER PARTİNİN KENDİ GÖRÜŞÜ VAR: Siyaset mühendisliği yapıyorlar, kendilerine göre. Acaba böyle bir şey yaparsak bunlar kavga eder mi, ayrışır mı? İYİ Parti’yi kendi yanımıza alıp, CHP’yi diğer tarafa itebilir miyiz diye. Kavga etmeyiz. İYİ Parti de demokrasi istiyor, biz de. Onlar da güçlendirilmiş parlamenter sistem istiyor biz de. Elbette bazı görüşlerimiz farklı, onlar ayrı parti biz ayrı partiyiz. HDP ayrı parti, Demokrat Parti ayrı parti, AK Parti ayrı parti… Her partinin kendi görüşü var, ama biz demokrasiyi her koşulda savunmak zorundayız. Çünkü demokrasi vazgeçilmez bir konu, alan. Kendimiz için değil, bu ülkede yaşayan herkes için vazgeçilmez bir konu. Demokrasiyi savunuyoruz.

SİYASET MÜHENDİSLİĞİ GEREĞİ GETİRİLEN DOKUNULMAZLIKLAR: Dokunulmazlıklar kalkabilir mi? Elbette kalkabilir. Nitekim bir HDP milletvekilinin dokunulmazlığı kalktı ve parlamentoda oy birliğiyle kalktı. Kimse ‘neden dokunulmazlığını kaldırdınız’ diye bir şey sormadı. Var olan ve getirilmek istenen dokunulmazlıklar ise bir siyaset mühendisliği gereği getirilen dokunulmazlıklar. ‘Acaba İYİ Parti ile CHP’nin arasını bozup, ayrıştırabilir miyiz, kavga eder hale getirebilir miyiz’ diye. Bunlar doğru değil. İki, yargı bağımsızlığının olduğu yerlerde dokunulmazlıklar kalkabilir. Gerçekten sağlıklı, tutarlı, hukukun üstünlüğüne ve vicdani kanaate göre bir karar verilirse mahkemede, böyle bir yargı düzeni olursa dokunulmazlığı kaldırırsınız. Onun dışında doğru değil. Siz kalkmışsınız, mahkemeye hakimi tayin etmişsiniz partinin Genel Başkanı olarak, ona göre de bir Hakimler ve Savcılar Kurulu oluşturmuşsunuz. Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan hakimi ödüllendiriyorsunuz, yeri geldiğinde daha üst bir göreve, Yargıtay’a hakim tayin ediyorsunuz, istediğiniz kişiyi bir talimatla tutuklatıp hapse attırabiliyorsunuz. ‘Dokunulmazlığı kaldıralım, e bu da gitsin, zaten bizim hakimin önüne gidecek. Hakim de zaten Saray’a bakıyor. ‘Atın bunu içeri’ diyecek, hapse atılacak. Böyle bir ortamda eğer siz dokunulmazlığın kaldırılmasına ‘evet’ derseniz demokrasiye ihanet etmiş olursunuz. Demokrasi sadece benim için mi? Hayır, herkes için var. Bir haksızlık var mı bu işlemde? Bir haksızlık var. Onların anlayacağı bir dille de söyleyeyim ben; haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan mı? Evet, dilsiz şeytan. Ben haksızlığa karşı çıkıyor muyum? Evet haksızlığa karşı çıkıyorum. Kim olursa olsun.

MELİH GÖKÇEK DE DAHİL: AK Parti’nin büyükşehir belediye başkanları istifaya zorlandı. Kim karşı çıktı? Biz karşı çıktık. Halkın oyuyla seçilen, milletin oyuyla seçilen belediye başkanını istifa ettirdiniz zorla ve tehdit ettiniz. Melih Gökçek de dahil. İstifa ettirtemezsiniz, vatandaş seçti, getirdi. Varsa bir şeyi devletin kurumları var. Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Devlet Denetleme Kurulu var. Gönderirsin, denetlerler. Varsa bir şeyi görevden alırsınız. Ama tehditle, şantajla onu ‘görevi bırak yoksa ben sana gösteririm...’ Aba altından sopa gösterirseniz, istifa ettirtirseniz demokrasi adına ben ona sahip çıkarım. Sahip çıktım, ‘yanlıştır’ dedim. Kayyum atamaları yanlıştır, belediye meclisi var. Belediye meclisinde otururlar bir başka kişiyi seçerler. Yargı kararı olmadan insanları suçlu ilan etmek asla doğru değil. Hem demokrasiyi savunacaksınız hem böyle bir yargı düzeninde bunları alacaksınız hapse atılmalarına el kaldıracaksınız. Bu doğru değil, bu demokrasiyi savunmamaktır.

SAVCILAR NEREDEYDİ?: ‘Milli İrade’ dediğimiz bir kavram var. Vatandaş gidip sandıkta oy kullandı. Bunları seçtiler. 6 yıl önceki bir olay, ki çoğunun o zaman dokunulmazlığı da yoktu, peki bu savcılar neredeydi? Bu hakimler neredeydi? Bunlar milletvekili de değildi. Seçilip gelirken Yüksek Seçim Kurulu, bunların mazbatalarını da onayladı. ‘Bunlar milletvekili olabilir’ dedi, geldiler. Eğer sen görevden alacaksan, 6 yıl önce iddianameyi yazıp da tozlu raflarda tutan, siyaset mühendisliği dolayısıyla bugün getirip de dava açan kişiyi görevden alacaksın. ‘Görevini neden zamanında yapmadın’ diye. Dolayısıyla ben yapılan uygulamanın doğru olmadığını, bir siyaset mühendisliği yapmak istediklerini, ama bunun demokrasiye, milli iradeye karşı bir hareket olduğunu düşünüyorum. Sadece ben değil, sağ duyusu olan herkes böyle düşünüyor. Eminim, AK Partililer içinde de böyle düşünen çok sayıda milletvekili var. Çünkü yapılan bir haksızlık, bu haksızlığa karşılık kişinin el kaldırıp indirmesi.

MİLLETVEKİLLERİ, 21. YÜZYILIN ROBOTU DİYE DÜŞÜNECEĞİZ YANİ: Anayasa diyor ki ‘bu konuda grup kararı alınamaz’. Her milletvekili, vicdani kanaatine göre el kaldırıp indirsin diye Anayasa söylüyor. Erdoğan çıkıp diyor ki gayet rahat bir şekilde, ‘dokunulmazlık dosyalarını kaldıracağız, eller kalkacak, inecek, dokunulmazlıklar kaldırılacak.’ Ne demek bu, ‘ben anayasayı da tanımıyorum. Başka ne demek, ‘zaten AK Partili milletvekilleri, milletin vekili değil, benim vekilim onlar. Benim talimatımı yerine getirirler. MHP de zaten bana bağlı. Hangi talimatı verirsem MHP ile AK Partili milletvekilleri ellerini kaldırıp, indirecekler.’ Neden, bunlarda akıl yürütme kapasitesi yok demektir bu. ‘Bu milletvekillerinde aklıyla, vicdanıyla, hukuka göre düşünmek yok, benim talimatımı sadece dinlerler. Bunlar herhalde 21. yüzyılın robotu’ diye düşüneceğiz yani. Bir kişi karar verecek. Onlar da 19 Mayıs hareketleri gibi el kaldırıp indirecekler. Parlamentoya hakarettir, inançsızlıktır. Dosyalar alınır, komisyonda görüşülür, tartışılır, milletvekili gider, bakar, araştırır. Oturur, vicdani kanaatine göre karar verir. Ama onun için önce sen yargı bağımsızlığını sağlayacaksın. 

BAHÇELİ ‘KUSURA BAKMA DESTEĞİMİ ÇEKİYORUM’ DEDİĞİ ANDA ERKEN SEÇİM: El kaldırıp indirme şeklinde koşullanmış bir milletvekili grubu var, MHP ve AK Parti’de. Bir kişinin talimatıyla el kaldırılıp indirilerek erken seçime gidilebilir veya Bahçeli, ‘ben sana bu kadar destek verdim, Türkiye’yi düzelt, işsizliği azalt, demokrasiyi getir dedim, sen bunların hiçbirisini yapmadın, ben de kusura bakma artık desteğimi çekiyorum’ dediği anda erken seçime gidilir. Onun dışında bizim erken seçimi parlamentodan geçirmek gibi bir şeyimiz yok. Bunların yönetiminde geçen her gün topluma maliyeti artacaktır. Ne kadar erken seçime giderlerse toplum yeniden kendisine gelecektir ve bütün bu acılardan belli bir zaman dilimi içerisinde kurtulacaktır. 2013 yılında kişi başına düşen milli gelir 12 bin 480 dolar. 2020 yılında 8 bin 590 dolara düştü. Yani kişi başına 3 bin 881 dolar azaldı. 3 bin 881 doları kim aldı? Ben almadım, pazarcı, manav, ev kadını, çalışan kadın, çiftçi, esnaf almadı, 3 bin 881 doları kimler aldı? Bu sorunun cevabını sandığa giderken herkesin düşünmesi lazım.