HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin Anayasa Mahkemesi'nin kapatılması çağrısına, "Partimizi hedef göstermeyi, yargıya talimat göstermeyi aştı; artık yargıyı açıkça tehdit ediyor. Anayasa Mahkemesi’ni açıkça tehdit edip Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı hedef gösterebiliyor. Bu anlayışın kitaplarda, siyaset biliminde, siyasi tecrübede adı açıktır. Bu faşist bir zihniyettir. Başarılı olamayacaklar. Bu ülkede vicdanlı yargıçlar var. Bu ülkenin büyük çoğunluğu o vicdanı bilir, o vicdanı taşır. Faşizme geçit yok" diye yanıt verdi.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin grup toplantısında konuştu. Sancar'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

SİSTEM TEKÇİ AMA ÜRETTİĞİ SORUNLAR ÇOKLU: Geçen hafta Mardin’de 31 Mart seçimlerinin yıl dönümü nedeniyle bir toplantı yaptık. O forumu 31 Mart’ta gerçekleştirmemizin nedenini tahmin edersiniz. 2 yıl önce o tarihte siyasal iktidar tarihi bir yenilgi aldı. İktidarın geri dönülmez bir yönetememe krizine girmesinde bu yenilgi belirleyici oldu. Bu tarihi anın yıl dönümünde bir forum yaptık. Esas amacımız halka danışarak yolumuza devam etmek. Güzel bir istişare toplantısı oldu. Bu toplantılar devam edecek. Bizler bir araya geldikçe güçleniyoruz iktidarsa bu iradeden ve toplumsal demokrasi geleneğinden korkuyor. Korktukça panikliyor.

KAYBEDİNCE SEÇİM YENİLEME ALIŞKANLIKLARINI BİLİYORUZ: Geçen hafta güvenlik yasası maddelerine geçilmesi muhalefetin çoğunluk oyuyla reddedilmişti. Bu sistemin kurumları, en başta Parlamento’yu nasıl hiçleştirdiğinin çarpıcı bir örneğini yaşadık. İçtüzüğü zorlayıp oylamayı yenileyerek yine kendi çoğunlukları ile yasanın maddelerine geçilmesini kabul ettiler. Böylece Parlamento’yu değil sarayı esas aldıklarını gösterdiler. Kaybedince seçim yenileme alışkanlığını biliyoruz bu iktidarın. 7 Haziran’da (2015) yaşadık bunu. 31 Mart’ta (2019) da aynı olayı yaşadık. Bunu da gördük, İstanbul seçimlerini iptal ettiler, ama kazanamadılar bu sefer daha ağır kaybettiler. Bu yöntemlerle kazanamayacaklarını gösteriyoruz, göstermeye devam edeceğiz.  Bunun sonuçlarını da konacak ilk sandıkta yaşatacağımızı hatırlatalım. Meclis’te yaptıkları da bundan farklı değildi. Seçimi kaybedince oyunbozanlık yapmak, kuralları hiçe saymak ve kazanacakları bir ortam yaratıp seçimi tekrarlamak. Ama bunun bir sonu bir sınırı var. Bu tecrübeyi yaşadıklarında en etkili gücün de HDP olduğunu göstereceğiz.

İÇ GÜVENLİK YASASI 28 ŞUBAT'IN DEVAMI: O nedenle saldırıyorlar, HDP’yi denklem dışı bırakmaya çalışıyorlar, ama seçimde ve seçim dışı bütün demokratik siyaset alanlarında bu ülkenin kilit gücü olduğumuzu göstermeye devam edeceğiz. Tanımadıkları iradeyi nasıl tanımak zorunda kalacaklarını zaman gösterecek. İç Güvenlik Yasası Olağanüstü Hal’i kalıcı kılma yasasıdır. Darbeci zihniyetin ürünü, 28 Şubat’ın devamı bir yasadır o. Toplumla mücadele yasasıdır. İktidarı koruma adına her yolu mubah saydıklarının kanıtıdır. İşsizliğe, yoksulluğa çare aramazlar, tek bildikleri güvenlikçi yasalarla, polis uygulamalarıyla halkı tehdit etmek ve sindirmeye çalışmaktır ama korkunun ecele faydası yok. Bir yerde korku salan iktidar varsa karşısında cesareti temsil eden güçler olduğu sürece başarılı olamaz. İşte HDP o cesaretin adresi, bu umudun kaynağıdır.

BU FAŞİST BİR ZİHNİYETTİR: Her gün HDP’ye saldırı için buldukları her imkanı kullanıyorlar.  İktidarın küçük ortağı hedef göstermeyi sürdürüyor. Partimizi hedef göstermeyi, yargıya talimat göstermeyi aştı; artık yargıyı açıkça tehdit ediyor.  Anayasa Mahkemesi’ni açıkça tehdit edip Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı hedef gösterebiliyor. Bu anlayışın kitaplarda, siyaset biliminde, siyasi tecrübede adı açıktır. Bu faşist bir zihniyettir. Ülkeye giydirmeye çalıştıkları sistem de tam budur. İşte bu faşizme geçit vermeyen hakların mücadelesi, HDP’nin kararlı ve cesur yürüyüşüdür. Başarılı olamayacaklar. Bu ülkede vicdanlı yargıçlar var. Bu ülkenin büyük çoğunluğu o vicdanı bilir, o vicdanı taşır. Faşizme geçit yok.

EKONOMİK ÇÖKÜŞ YAŞIYORUZ: Kriz kelimesi hafiftir. Bir ekonomik çöküş yaşıyoruz. Bunun faturasını da yoksul halka, emekçilere, işsizlere, gençlere, kadınlara çıkarmak istiyorlar. Ekonomik kriz dedikleri anda tablonun öbür kısmına bakarsanız sermayeyi görürsünüz. Oraya akan milyarları, Merkez Bankası’nın “kaybolan” 128 milyarlık rezervinin nereye aktığını görürsünüz.

BU DÜZENİN ADI KÜRŞATLAR DÜZENİ: Bu sistemde bu kadar yolsuzluk, talan nasıl olabiliyor? Çünkü denetim yok. Yurttaş kavramını ortadan kaldırdılar. Toplumu tebaa yığını olarak görüyorlar. Hiçbir şekilde şeffaflığa izin vermiyorlar. Böyle denetimsiz bir sistemin sürekli kötülükler, yolsuzluklar ve çürümüşlükler üremesi kaçınılmaz. Bu düzenin adı Kürşatlar düzenidir. Yetiştirdikleri nesil de Kürşat nesli olmuştur. Bunu reddediyoruz.

AÇLIKLA DEĞİL AÇLARLA MÜCADELE: Bu ülkenin en derin gerçeği, en acılı hakikati yoksulluk, yolsuzluk, işsizlik, sefalettir. Bu düzen değişecektir. Bu düzen mutlaka değişecektir. Açlık sınırı 2517 lira, asgari ücret bunun azıcık üzerinde. Asgari ücret neredeyse bir açlık, sefalet ücreti haline getirilmiş. Asgari ücretliden vergi alınmasın diye kanun teklifi veriyoruz, bunu çıkarması çok kolay ama kabul etmiyorlar. Bunun yerine apar topar alelacele fişleme yasasını çıkarıyorlar. Niye? Eğer açlığı yok edemiyorsanız açları kontrol etmek zorundasınız. Açlıkla mücadele etmiyorsanız açlarla mücadele etmek zorunda kalıyorsunuz. Bu iktidarı ayakta tutan sürekli kaynak aktardığı bir grup yandaş sermayedir. Elinde tuttuğu medya araçlarıyla hayatın diğer alanlarını kontrol etmek için beslediği güvenlik aygıtıyla, başka güçlerle düzeni devam ettirmek istiyor.

104 EMEKLİ AMİRALİN BİLDİRİSİ: İktidar yine her zaman yaptığı gibi siyasi kurnazlık ve çıkarcılıkla bu bildiriden darbe tehditti üretme, bunu da siyaseten kullanma telaşında. Yine mağduriyet edebiyatına sarıldı. 19 yıldır iktidardalar 19 yıldır mağdurlar. Eğer mağduriyetten kurulmak istiyorlarsa iktidarı bıraksınlar çünkü iktidarda kaldıkları sürece sürekli mağdur oluyorlar. Halkın rızasını kaybedince yapabilecekleri tek şey bu tür fırsatçılık ve kurnazlıklar.

BİLDİRİDEN DARBE TEHDİTİ ÜRETMEYE ÇALIŞAN İKTİDARA DA HATIRLATALIM: Darbeler bu ülkede büyük yıkımlara neden oldu. Askeri ya da sivil bütün darbelere karşı her zaman en açık tutumu alan ve her türlü darbeci zihniyetle mücadele eden bir siyasi geleneğe sahibiz. Bütün sorunların çözüm yolu demokratik siyasettir. Bunun dışındaki her yaklaşıma karşı tutumumuz nettir. Bir bildiriden darbe tehditi üretmeye çalışan iktidara da hatırlatalım: Eş Genel Başkanlarımızdan belediye başkanlarımıza kadar haksız ve hukuksuz biçimde tutuklanmasının adı darbe değil midir? Seçme ve seçilme özgürlüğünü kaldırarak halkımızın belediyelerini gasp etmek darbe değil midir? Partimiz hakkında dava açtırmak demokratik siyasete bir darbe girişimi değil midir? Ömer Faruk Gergerlioğlu, Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın vekilliğini haksızca hukuksuzca düşürmek halk iradesine darbe değil midir? 15 Temmuz sonrası yüz binlerce kamu çalışanını KHK’larla işten atmak, gazete ve televizyonları kapatmak darbe değil midir? İstanbul Sözleşmesi’ni tek taraflı feshetmek kadınlara, kadın kazanımlarına bir darbe değil midir? Anayasa ve hukuku rafa kaldırmak darbelerin temel özelliğidir. 28 Şubat’ın ürünü güvenlik yasasını devreye sokmak darbe değil midir?

DARBECİLİKLE HESAPLAŞMAKTA SAMİMİYSE AYNAYA BAKAR: Bu iktidarın darbeci anlayışla bir sorunu yok. Bu iktidarın darbecilikle hesaplaşmak konusunda samimiyeti olamaz. Eğer samimiyse yapacağı tek şey kendi icraati ile yüzlemektir. Eğer cesareti varsa bu iktidar aynaya bakar. O zaman bu ülkede hangi anlayışın darbecilikle nasıl iç içe yaşadığını görür. Bu iktidar bir darbe mekaniği yaratmıştır. Bu sarkaçtan ve kıskaçtan, her türlü darbe tartışmasından uzaklaşabilmek için tek çare güçlü demokrasi, gerçek adalet. HDP’nin duruşu budur.