CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Bu sorumsuzların elinde ülkemizi müsilaj götürüyor, Marmara Denizi ölüyor. İşsizlerimizin sayısı 10 milyonu geçmiş. Pahalılık, milleti perişan etmiş. Milletin 128 milyar doları buharlaşmış. Devleti 19 yıldır yöneten, bugün çıkıp muhalefete, ‘aç dolaşanları buyurun siz doyurun’ diyorsa, milletin dertlerine çare bulma sorumluluğunu üstlenmiyorsa, o zaman, o beyefendi sıcak koltuğundan da kalkacak. O görevi yerine getirecek bizlere koltuğu bırakacak” dedi.

CHP Genel Başkanı Faik Öztrak, CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken CHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi.

CHP MYK’da; ekonomi, Covid-19 salgını yönetimi ile salgının topluma etkileri ve mafya-siyaset-ticaret üçgenine ilişkin tartışmalar ele alındı.

Faik Öztrak’ın konuşmasından satır başları şöyle:

“YETKİSİ ÇOK AMA SORUMLULUĞU YOK: Demokrasilerde yetki, beraberinde sorumluluk getirir. Milletin verdiği yetkiyi kullananlar, yaptıklarının ya da yapmadıklarının hesabını millete verir. Ülkemizde ‘Erdoğan şahsım hükümetinin’ yetkisi çok, ama sorumluluğu yok. Ülkemizi, yetkileri sımsıkı kucaklayan sorumluluğunu kabul etmeyen bir anlayış yönetiyor. Böyle olunca; yandaşa ihale dağıtmayı, kendilerine saraylar yapmayı, itibardan tasarruf etmemeyi, saray beslemelerine üçer, beşer maaş bağlamayı, ülkenin dağını taşını, derelerini, denizlerini talan etmeyi, beytülmalı ganimet sayıp yağmalamayı, atadan, deden kalan mirası satıp yemeyi, ülkenin geleceğine, geçilmeyen köprü ve yollarla ipotek koymayı, milletten acımasızca vergi toplamayı ve koskoca ülkeyi gırtlağına kadar borca batırmayı devleti yönetmek sanıyorlar. Hükümetler, millete hizmet için vardır ama ‘Erdoğan şahsım hükümeti’, milleti kendilerine hizmetkâr görüyor. Bu çarpık anlayış elinde hepimiz bir avuç saray sosyetesinin mutluluğu için çalışıyoruz.

SORUMLULUĞU ÜSTLENMİYORSA, SICAK KOLTUĞUNDAN KALKACAK: Bu sorumsuzların elinde ülkemizi müsilaj götürüyor, Marmara Denizi ölüyor. İşsizlerimizin sayısı 10 milyonu geçmiş. Pahalılık, milleti perişan etmiş. Milletin, 128 milyar doları buharlaşmış. Sadece ülkemiz değil, insanımız da borca batmış. Milletin büyük bir kısmının geliri her gün erirken; saray duran, uçan, kaçan saraylarında gününü gün ediyor. Bir avuç saray sosyetesi malı götürüyor. Millet ‘açım’ diye bağırıyor, Erdoğan ise ‘açları siz doyurun’ diyerek, sorumluluğu muhalefete yıkıyor. Son 19 yılda, milletten 2 trilyon 311 milyar dolar vergiyi kim topladı? Dışarıdan 109 milyar dolar, yurt içinden 63 milyar dolar borcu kim aldı? Millete ait 62 milyar dolarlık malı mülkü kim sattı? Hâsılı 2 trilyon 544 milyar dolarlık kaynağı, bu ülkede kim kullandı? Bu paraları Erdoğan ve Erdoğan’ın başında olduğu hükümetler harcadı. Nereye gitti bu paralar? Bugün milletimiz, sıkıntılardan bunalmış. ‘Bu ülkeyi kim yönetiyor? Hükümet yok mu?’ diye feryat ediyor. Devleti 19 yıldır yöneten, bugün çıkıp muhalefete, ‘aç dolaşanları buyurun siz doyurun’ diyorsa, milletin dertlerine çare bulma sorumluluğunu üstlenmiyorsa, o zaman, o beyefendi sıcak koltuğundan da kalkacak. O görevi yerine getirecek bizlere koltuğu bırakacak.

TEK SORUMLU ‘ERDOĞAN ŞAHSIM HÜKÜMETİ’: Erdoğan’ın atanmış yardımcısı da 25 yıl İstanbul’u kimin yönettiğini bilmezden geliyor. 19 yıldır ‘Erdoğan şahsım hükümetlerinin’, Türkiye’yi yönettiğini unutmuş görünüyor. Marmara Denizi’ndeki deniz salyası felaketinin sorumluluğunu, iki yıldır görevde olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımıza yıkmaya çalışıyor. Sorumlu mu arıyorsunuz? Saraylarınızdaki aynalara bakacaksınız. Daha dün Çorlu’da, Çevre Bakanlığı’nın işlettiği ‘Derin Deşarj Sahili’ kapkara oldu. Jandarma resim çekilmesini engellemek için önlem aldı. Ne demiş Peygamber Efendimiz: ‘İnsaf dinin yarısıdır.’ İslam’ın şartı beş ise, altıncısı da haddini bilmektir. Ama bunlar kibre kapılıp güçten şımarıp, insafı da yitirmiş, ar damarları çatlamış. Oksijen yuvası Kazdağları siyanürle, zümrüt yeşili Cerattepe dinamitle, güzelim İkizdere iş makineleriyle yıkılıyorsa, dünyanın gözbebeği Salda Gölü betonla sıvanıyorsa, güzelim Marmara Denizimiz salyaya boğulduysa, bunların tek sorumlusu ‘Erdoğan şahsım hükümetidir.’ Şimdi bu talan zihniyeti, 25 yıl yönetip ‘ihanet ettik’ dedikleri İstanbul’a, öldürücü darbeyi vurmaya hazırlanıyor. Bunu da muhalefete çamur atarak saklamaya çalışıyorlar. Biz bu ihanetin sorumlularını da bu ihanete ortak olacakları da bir kez daha uyarıyoruz: Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, ‘talan İstanbul’a’ tek kuruş çalışmayacak. Herkes bunu bilip; hesabını, kitabını buna göre yapsın.

BU SORULARIN MUHATABI BELLİ: Ülkeyi 19 yıldır yönetenler, aralarında kavgaya tutuştular. Tüm kirli işleri ortaya dökülmeye başladı. Kavgalı evin reisi Erdoğan; ‘bunlarla kaybedecek zamanımız yok’ diyerek, yine sorumluluklarından kaçmaya çalışıyor. Ancak Erdoğan’ın etrafında ve AK Parti içinde, hala aklıselim sesler de var. Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Sayın Cemil Çiçek, ‘ortalıkta siyasetçilerin araçlarına, çantalar dolusu para konulduğu iddiaları var. Bu iddia suç örgütü lideri olarak tanıtılan birisine ait... Bunu görmezden gelebilir misiniz’ diye soruyor. Herhalde bu sorunun muhatabı belli. Bunu ilk görmesi gereken kişi Erdoğan’ın kendisi. Çünkü çantalarla para aldığı söylenen vekiller, Erdoğan’ın kendi partisinden ama Erdoğan, partisindeki skandala sessiz. Ne demişler? Sükût ikrardan gelir. Erdoğan, çantalarla para aldığı söylenen MKYK üyesine, hiçbir şey diyemiyor. Çünkü o MKYK üyesi ‘ben elçiyim’ diyerek, Erdoğan’a mesajını verdi. Erdoğan, kendi atadığı İçişleri Bakanı’na da bir şey diyemiyor. Çünkü o bakan da Erdoğan’a ayar verip raconunu kesti. Yetmedi, arkasına Cumhur İttifakı’nın küçük ortağını aldı. Kavgalı evin ahalisi, birbirlerine kumpaslar kuruyor, şantaj yapıyor. Taht kavgası almış başını gitmiş. Evin reisi meflûç, kıpırdayamıyor ama artık yargı da TBMM de ortalığa saçılan pislikleri görmezden gelemez. İçişleri Bakanı görevi nedeniyle elde ettiği bir bilgiyi, mafya elebaşından 10 bin dolar alan siyasetçinin ismini hala saklıyor. Savcılara suç duyurusunda bulunmuyor. Bunu soran Meclis Başkanı’na cevap vermeye tenezzül etmiyor. Başkan’ın bilgi istediği 27 Mayıs’tan bu yana, 18 gün geçti. Hala Meclis Başkanı’na verilmiş bir cevap yok. Bu nasıl bir keyfi yönetim anlayışıdır? Ne yargıyı, ne de milli iradenin tecelligâhı Meclis’i takıyorlar. İçişleri Bakanı’nın bu yaptığı alenen suçtur. Suça ortaklıktır.

İÇİŞLERİ BAKANI HESAP VERMELİDİR: Yine kara para aklama suçundan yargılanan ve şaibeli bir şekilde yurtdışına kaçan Sezgin Baran Korkmaz ile ilgili her gün yeni bilgiler ortaya çıkıyor. Şu aile fotoğrafına bir bakar mısınız? Erdoğan ortada. Bir yanda yurt dışına kaçan Sezgin Baran Korkmaz. Bir yanda ABD’de Mormon Tarikatı’nın önemli bir üyesi, Jacob Kingston. Bu şahıs ABD Hazinesi’ni dolandırma suçunu itiraf etmiş, Türkiye’ye kaçarken de ABD’de tutuklanmış birisi. Bir tarafta da SBK Holding’in Türkiye yetkilisi var. Şimdi bu fotoğraftaki Sezgin Baran Korkmaz’ın, mal varlığı üzerindeki tedbir kararının kaldırılması için, bir MASAK raporu veya yazısının olmadığını, 9 Haziran tarihinde MASAK açıkladı. Bu durumda, olmayan MASAK raporu üzerinden, mahkeme tedbir kararını 6 Kasım 2020’de nasıl kaldırdı? Bugün Adalet Bakan Yardımcısı olan, dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili, Sezgin Baran Korkmaz’ın mal varlığı üzerindeki tedbir kararının ivedilikle kaldırılmasını neye istinaden istedi? Hâkimler ve Savcılar Kurulu, tüm bu şaibeli iş ve işlemler için ne yapıyor? Bu konularda, HSK’da yürütülen bir inceleme var mı? Yine yurt dışına kaçan bu şahsın, İçişleri Bakanlığı’na davet edildiği, basında yazılıp çiziliyor. İçişleri Bakanlığı’ndaki bu görüşmelerin ardından ilgili şahsın, ertesi gün, yurt dışına kaçtığı da biliniyor. Sezgin Baran Korkmaz yurt dışına nasıl kaçtı? Bu kaçışa kimler göz yumdu? Bunların mutlaka aydınlatılması gerekir. Meclis’te de siyasete bulaşan bu ağır şaibeleri temizlemek için vakit geçirmeden bir araştırma komisyonu kurulmalıdır. İçişleri Bakanı 10 bin dolar alan siyasetçiden başlayarak, tüm bu iddialar için TBMM’de hesap vermelidir. Soruşturmanın selameti açısından, bundan önceki bakan soruşturmalarında olduğu gibi İçişleri Bakanı, görevinden ya ayrılmalı ya da alınmalıdır.     

BOŞ LAKIRDIDAN İBARET: Geçtiğimiz hafta Sayın Bahçeli, grup konuşmasında; ‘dilek ve ümidimiz, siyasi etik yasasının daha fazla geciktirilmeden, süratle çıkarılmasıdır’ diyerek, bu konuda beklentisini kamuoyuyla paylaşmıştır. Ama Sayın Bahçeli, dilek ve ümit paylaşmakla yetinemez. Bu, onun son olaylardaki sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Çünkü kendisi ‘Erdoğan şahsım hükümetinin’ ittifak ortağıdır. Bu konuda, bir kanun teklifini MHP grubu, derhal Meclis’e sunmalı, İttifak’ın diğer ortağından da destek talep etmelidir. Muktedir olmak bunu gerektirir. Aksi, boş lakırdıdan ibarettir.

EL ATINA BİNEREK ÇALIM SATMAK BUNLARIN BİLDİKLERİ TEK MARİFET: Buharlaştırdığı 128 milyar doların hesabını veremeyen Erdoğan, dün çıktı; Çin ile imzalanan 2,4 milyar dolarlık SWAP anlaşmasının, 6 milyar dolara çıkarıldığını, bunun Türkiye ekonomisi için bir sıçrama olduğunu söyledi. Güler misiniz, ağlar mısınız? 128 milyar dolar rezervi yok yere erit. Kasada Merkez Bankası’na ait tek bir sent kalmasın. Rezervler kısa vadeli emanet borçla makyajlansın. Rezervlerin kalitesi dibe vursun. Sonra Erdoğan çıksın, Çin’den alınan emanet 6 milyar dolarla finanse ettiği, çakma rezervlere sıçrama deyip, millete yutturmaya kalksın. Ne güzel demiş atalarımız; ‘can çıkar, huy çıkmaz.’ El atına binerek, çalım satmak, bunların bildikleri tek marifet. Erdoğan memleketin döviz bilançosunun varlık tarafına sahip çıkıyor. Bilançonun borç kısmını öksüz bırakıyor. 4 Haziran itibariyle, resmi rezerv varlıklarımız 93,8 milyar dolar. Vadesi bir yıl ve bir yıldan daha az olan, SWAP dâhil toplam döviz yükümlülüklerimiz ise 131,4 milyar dolar. Yani 4 Haziran itibariyle kasadaki döviz açığı 37,6 milyar dolar. Bunu ben demiyorum. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Uluslararası Rezervler ve Döviz Likiditesi Tablosu söylüyor. İşte bugün, bu tablo yüzünden Türkiye dünyanın en yüksek 7. faizini uyguluyor. Bu yüzden ülkemizin risk primi, en yakın rakibinin iki katından fazla. Bu yüzden Türk lirası, yılbaşından bu yana dolar karşısında, en fazla değer yitiren ikinci para birimi. Bu yüzden hayat pahalılığı milleti eziyor. Bunların sorumlusu öznesi belirsiz dış güçler değil. Bunların sorumlusu; 128 milyar doları yok yere eriten, ‘faiz sebep, enflasyon sonuç’ diyerek, akıl ve bilimle çarpışan, salgında doğrudan destek vermek yerine kredi musluklarını sonuna kadar açan, TL’ye güveni tamamen bitirip ülkeyi dolar müptelası yapan, öznesi Erdoğan olan iç güçlerdir.”

"BU KONUDAKİ GÖRÜŞLERİ NET"

Faik Öztrak, gazetecilerin sorularına da yanıt verdi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin görüşüyle ilgili soru üzerine Öztrak, “Genel Başkanı’mızın da partimizin de bu konudaki görüşleri çok nettir. Siyasi partiler, demokrasilerimizin vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyasi partileri, millet açar millet kapatır” dedi.

"GÜNÜ GELDİĞİNDE AÇIKLANIR"

Öztrak, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayının sorulması üzerine “Seçim tarihi belirlendi mi ki aday konuşulmaya başlansın? Günü vakti geldiğinde bunlar açıklanır” dedi.

"MİLLET İTTİFAKI, KAPALI KAPILAR ARDINDA İŞ TUTMAZ"

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in HDP’nin kendi cumhurbaşkanı adayını çıkarması ile ilgili sözleri karşısında eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “Biz buna payanda olmayız” tepkisini göstermesinin anımsatılmasına, Öztrak şu karşılığı verdi:

“Millet İttifakı ve onların ortaklarının kimler olduğu gayet iyi bilinmektedir ama anlaşılan Cumhur İttifakı, ‘Millet İttifakı’nda bir çatlak yaratabilir miyiz’ diye bu ittifaka dahil olmayan partilerin açıklamalarını yandaş medyaların aracılığı ile gündeme getirip bizlere yorumlatmak istemektedirler. Herkes müsterih olsun, Millet İttifakı kapalı kapılar ardında iş tutmaz. Ne yaptığımız her zaman kamuoyunun gözü önünde olacaktır. Biz demokrasiden yana vatandaşlarımızın hiçbir parti ayrımı yapmadan, bu ucube tek adam rejiminden kurtulmaları için verecekleri oylara talibiz.”

"ERDOĞAN VE BİDEN'IN MEHMETÇİĞİMİZİN CANI ÜZERİNDEN PAZARLIK MASASINI KURMASINI KABUL EDEMEYİZ"

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmesi öncesinde Afganistan’daki Türk ordusu varlığı ile ilgili açıklamaları için de Öztrak, şunları söyledi:

“Erdoğan şahsım hükümeti’, Afganistan’daki Kabil Havalimanı’na asker göndermeye neden talip olduğunu kamuoyuna açıklamalıdır. Kimsenin elinde tutmak istemediği bu yakar topa Türkiye neden atlamaktadır? Aslında sebep bellidir. Biden tarafından dışlanmadıklarını göstermek için onun Afganistan’daki jandarması olmaya talip olmuşlardır. Taliban, Türkiye’nin Kabil Havalimanı’na asker göndermesini kabul etmeyeceğini söylüyor. 12 Eylül’den itibaren Afganistan’da kalacak her askeri işgalci kabul edeceğini ifade ediyor. Bu Mehmetçiğimizin mevcut tezkerede tanımlanan Afgan Milli Savunma ve Güvenlik Kuvvetleri’ne eğitim ve danışmanlık sağlama görevinin ötesine geçen bir görevi gerektirmektir. Evlatlarımızın canı, hükümetin siyasi oyun planından çok daha önemlidir. Erdoğan ve Biden’ın Mehmetçiğimizin canı üzerinden pazarlık masası kurmasını hiçbir şekilde kabul edemeyiz.”