CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Edirne’de, Kanal İstanbul projesine tepki göstererek, “Trakya’yı Anadolu’dan ayırma, emperyalistlerin emellerine peşkeş çekme, Marmara Denizi’ni bitirme projesi olan Talan İstanbul’a, tek kuruş dahi koklatmayacağız” dedi.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Trakya Bölge Toplantısı açılışında konuştu. Partililere seslenen Öztrak, şunları söyledi:

ÇÖZÜM BULMASI GEREKENLER FELÇ OLMUŞ: Türkiye’nin dört bir yanında büyük sıkıntılar var. Milletimiz feryat ediyor. Yoksulluk, yolsuzluk, umutsuzluk almış başını gitmiş. Milletin sorunlarına çözüm bulması gerekenler felç olmuş, hükümet meflûç. Kurumlar çalıştırılamıyor. Devlet büyük bir krizde.

EVİN REİSİ YASAK MAHSULÜ SAHİPLENMİYOR: Ucube tek adam vesayet rejimiyle, yasama, yürütme, yargı erklerinin hepsi Saray’a bağlandı. Denetleyici, düzenleyici kurumlar fiilen ortadan kaldırıldı. Devleti kemiren parazitler bu elverişli ortamda harekete geçiyor. Ülkeyi 19 yıldır yöneten kadroların evinde kavga başlayınca, evin reisinin elinden ipler kaçınca, suç örgütleriyle, mafyayla gayrimeşru ilişkilerinin, yasak meyveleri birer birer ortaya dökülmeye başladı. Şimdi evin reisi, bu yasak mahsulü sahiplenmiyor. ‘Bunlarla kaybedecek zamanımız yok’ diyor. Zaten kaybettiniz, bu sizi sorumluluktan kurtarmıyor.

BORULAR PATLADI KOKULAR YAYILDI: Erdoğan Şahsım Hükümetine, ‘128 milyar dolar nerede?’ diye tüm örgütümüzle sorduk. Döndü dedi ki ‘128 milyar dolar nerede diye soru mu sorulur? Siz hesap bilmiyorsunuz’ dedi. “Deprem paraları nerede?” diye sorduk “Hesap vermeye zamanımız yok” dedi. Şimdi de mafya-siyaset-ticaret hattında, borular patladı, yayılan kokular, tahammül edilemez boyutlara ulaştı. Ekonomiyi, devleti bu hat kemiriyor ama Şahsım Hükümetinin bunlarla ilgilenecek zamanı yokmuş. Kavgalı evin ipin ucunu kaçıran reisi bunlarla ilgilense ne olur ilgilenmese ne olur? Yeraltı örgütleri ve elebaşlarını evin içine doldurmuşlar. Artık bırakacaklar bu işlerle bu devletin bürokratları, savcıları, polisi, hakimleri meşgul olacak. Bunların elini tutmasınlar. Ortaya neler çıkacak göreceğiz.

İÇTİKLERİ KAHVEYİ DE MUHALEFETE ÖDETMEK İSTİYOR: Siyasetin gücü ve sermayesi itibardır. Bu gücü ve itibarı sağlayan ise hukuktur. Büyük bir filozof, bundan 1600 yıl önce ‘Adalet ortadan kalkarsa, Hükümet büyük soyguncu çetelerinden başka ne olur?’ demiş. Genel Başkanımız bunlara defalarca ‘hukukun üstünlüğünden vazgeçerseniz devlet organize suç örgütüne dönüşür’ dedi durdu. Bunlar dinlemedi Suç örgütü elebaşı, “Biz hepimiz aileyiz. Her suçta beraberiz” diyor. İşler buraya geldi ama bunların yüzü teflon tava…Hoca efendileriyle, devletin adliyesini, askeriyesini, idaresini, yerle bir ettiler.

ERDOĞAN İLE SAMİMİ POZLAR VERDİ: Millet devleti sokaklardan topladı. “Allah affetsin” diyerek, işin içinden sıyrıldılar. Bugün evlatlıktan reddettikleri organize suç elebaşıyla da çok yol yürüdüler. Bu elebaşı AK Parti için mitingler düzenledi. Akademisyenlerin kanlarında banyo yapacağını söyledi. Erdoğan ile samimi pozlar verdi. AK Partili siyasilere çanta çanta para verdi. Yetmedi AK Parti propagandası için kahve verdi. Şimdi çıkmışlar içtikleri kahvenin parasını da millete ve muhalefete ödetmek istiyorlar. Yok öyle. Siyasi yüzsüzlüğün kitabını yazdılar. Zübüklüğün zirvesi bu olsa gerek.

‘ELÇİYE ZEVAL OLMAZ’ DİYEREK, BİRİLERİNE, YUKARILARA MESAJLAR VERİYOR: Seçilmiş bir siyasetçi için, “Hesap vermek, milletimizin tevdi ettiği kutsal emanetin, en doğal gereğidir” bunları onlar söylüyor. Devleti yönetenlerin, hesabını veremediği her lokma, haramdır. Hukuken de ciddi bir suçtur. Bu ülkede bir İçişleri Bakanı, Bir siyasetçinin, organize suç elebaşından, 10 bin dolar aldığını söylüyor. O suç örgütü elebaşı, bir AK Parti MKYK üyesine, “10 bin dolar değil, Çanta çanta para verdim” diyor. O AK Parti MKYK üyesi de; “Elçiye zeval olmaz” diyerek, birilerine, yukarılara mesajlar veriyor. Saray ve ahalisinin evindeki kavga ayyuka çıkmış.  Şantaj almış yürümüş. Milletin dertleri de sahipsiz kalmış. Kibir hastalığına yakalanmış bir yönetim iflah olmaz. Milletin sesini duymaz, halini görmez, derdine derman olamaz.

İÇİŞLERİ BAKANI HAKKINDA KORKUNÇ İDDİALAR VAR: Ne yazık ki bugün Türkiye’de yaşanan budur. Adalete yaslanmayan güç çürütür. Mutlak güç, mutlaka çürütür. Bugün İçişleri Bakanı hakkında korkunç iddialar var. Bu iddialar, AK Partinin aile işi değildir. Lağım patlamış koku yayılmıştır. Artık, ‘kol kırılır, yen içinde kalır’ diyemezsiniz. 10 bin dolar alan siyasetçinin adından başlayarak, bu bakana sorulacak çok soru var. Bu iddiaları açıklığa kavuşturacak yer; bu devletin televizyonları, AK Parti disiplin kurulu değildir. Bunun yeri Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir.

ERDOĞAN ÜÇ MAYMUNU OYNUYOR: İçişleri Bakanı, yürütülecek soruşturmanın selameti açısından istifa etmek ve TBMM’de kurulacak Araştırma ve Soruşturma Komisyonlarında hesap vermek durumundadır. Suçu işleyen siyasidir. TBMM’nin bu pisliği temizlemesi gerekir. Sonraki aşama da adliyede tamamlanır. Bunun geçmişte örnekleri çoktur. 25 yıl önce bu ülkede Susurluk skandalı patladı. Dönemin İçişleri Bakanı, bu skandalın beşinci günü istifa etti. Meclis daha skandalın haftasında soruşturma komisyonu kurdu. Yine 1998’de bir Devlet Bakanı (Eyüp Aşık), bir mafya babasıyla (Alaattin Çakıcı), telefon görüşmeleri ortaya çıkınca, hakkındaki iddialar aydınlatılsın diye, hem devlet bakanlığından, hem milletvekilliğinden istifa etti. Ama 25 yıl sonra, Erdoğan Şahsım Hükümeti bugün ortalığa saçılan pislikler için, üç maymunu oynuyor.

YARGI DA GERİ KALMIYOR: Yargı da geri kalmıyor. İçişleri Bakanı’na dönüp, “10 bin dolar alan siyasetçi kim?” diye soramıyor. “Söylemezsen yaptığın suç ve suça ortaklık” diyemiyor. Devletteki çürümeden ne yazık ki yargı da payını almış. Adalet Bakanı’nın çıtı çıkmıyor.  Diğer yandan bir İstinaf Mahkemesi hâkimi çıkıyor, altında milyonluk bir araba, bunu savunmak için, “Hâkim ve savcıların yüzde 25’nin sahip olduğu araçlar benim aracımdan daha pahalı” diyor. Hâkimlerimiz cüzdan ile vicdan arasına elbette sıkışmamalıdır ama milyonluk arabalara binen hâkim ve savcılar varsa, geceliği on binlerce liralık otellerde kalanlar varsa, bu iş titizlikle soruşturulmalıdır. Biz, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nu derhal göreve davet ediyoruz. Bu milyonluk araçların sahibi, hâkim ve savcılar kimler? Hakim ve savcıların dörtte birine bu suyun gözü nereden geliyormuş bulunsun. Bunlar ortaya çıkarılmalıdır. Gereği de derhal yapılmalıdır.

DÜNYANIN EN KEYİFLİ YÖNETİCİSİ: Şunu kimse unutmasın; Sap döner, keser döner, gün gelir hesap döner. Bugün hesap vermeye zamanımız yok diyenler, yarın sandıkta millete hesabı verirler.  Bu ucube vesayet rejiminde, memnuniyet ve iltifat varsa Erdoğan’a, şikâyet ve suçlama varsa bize, muhalefete... Yetkileri çok, sorumlulukları hiç yok. Az düşünen ama çok konuşan Erdoğan, yaptıklarının hesabını vermeyen, dünyanın en keyifli yöneticisi. Erdoğan yine sorumluluğunu unuttu. Bu defa da çıktı; “Neymiş millet açmış, aç olarak dolaşanları buyurun siz de doyuruverin" diye bize yolluyor. Maşallah bizim saraylılar da Fransa’daki saraylılarını aratmıyorlar halkın dertlerinden kopmuş, Nobran, küstah, kibirli. Bunları da görüyoruz.

ÜLKEYİ YÖNETEMİYORSUNUZ: Duran uçan kaçan saraylarınızda, itibardan tasarruf olmaz deyip keyif süreceksiniz, sonra da muhalefete dönüp, “Açları buyurun siz doyurun” diyeceksiniz. Biz belediyelerimizle zaten vatandaşlarımızın yanındayız. Ama milletimiz belediyelerimizi durdurmak için, sizin neler yaptığınızı unutmadı. Halkın ekmeğine bile düşmanlık ettiniz. Şimdi biz de kendisine soruyoruz. Bu ülkede hükümet yok mu?  Kim bu açlığın yokluğun sorumlusu? Ülkeyi yönetemiyorsunuz. Milletin sırtındaki yük, sayenizde her gün daha da ağırlaşıyor. Millet eziliyor.

YOLSUZLUK VARSA YOKSULLUK OLUR: Yapılacak tek şey var; Getirin sandığı. Kapansın artık haram kapıları. CHP iktidarında kurulacak Halil İbrahim sofrasında tüm milletimize yer var. Bu ülkenin kaynakları yeter ki iyi yönetilsin. Yeter ki harama el uzanmasın. Yolsuzluk varsa, yoksulluk olur, açlık olur, sefalet olur. Bu ucube rejime geçtikten sonra, iki yılda, yoksullarımızın sayısı 3 milyon 232 bin kişi arttı. Bugün 10 milyon 171 bin yoksul var. Bu rakam benim değil Dünya Bankası’nın rakamı…

867 BİN KİŞİ İŞİNİ KAYBETTİ: Bunların beslemeleri, lüks arabalarda burnuna pudra şekeri çekerken, millet evine bir kilo toz şekeri götüremez halde. Saray yanaşmalarının evine bir değil, iki değil, üç değil, dört ayrı yerden maaş girerken; milletin evine tek maaş giremiyor. Saray sosyetesinin çocukları 40’ını görmeden dolar milyoneri oluyor, milletin emek emek okuttuğu çocukları, 40’ında anasının, babasının eline bakıyor. Yine bu dönemde bırakın istihdam yaratmayı, işi gücü olan 867 bin yurttaşımız da işini kaybetmiş.   Milleti bu hale düşürenler, ülkede sefaleti katlayanlar, şimdi çıkmış, ‘Ben koltukta oturayım ama sorunları muhalefet çözsün’ diyor.

KANAL İSTANBUL’A TEK KURUŞ YOK: Belediye Başkanlarımız burada. Ergene’yi bizim belediyelerimiz kirletiyormuş. Erdoğan öyle söylüyor. Doğru mu? Tabii ki değil, şaka gibi. Hem parayı bizim belediyelerimiz ödeyerek hem arıtmayı yapacaksınız, ondan sonra da Ergene’yi biz kirletiyor olacağız. Trakya’yı Anadolu’dan ayırma, emperyalistlerin emellerine peşkeş çekme, Marmara Denizi’ni bitirme projesi olan Talan İstanbul’a, tek kuruş dahi koklatmayacağız. Biz hazırız örgütlerimiz, Genel Başkanımız milletimiz hazır. Buradan Genel Başkanımızın sözleriyle bir kez daha sesleniyoruz. “Artık vakit tamam, seçim zamanıdır bu zaman, milletten korkma, sandıktan kaçma Erdoğan.”