TBMM Başkanı Mustafa Şentop, “Milletimiz, 1960’tan 2016’ya kadar demokrasiyi inkıtaya uğratan, halkı sindiren zorbalara karşı milli iradenin ve milletin üstünde hiçbir güç olmadığını tüm dünyaya ilan etmiştir. Demokrasi ‘halkın kendi iradesine, reyine, kendi seçtiği yöneticilere ve devletine sahip çıkmak’ ise milletimiz bu bedeli son altmış yılda fazlasıyla ödemiştir. Türk milleti, artık kendi üstünde bir vesayet makamı istemediğini dosta düşmana karşı göstermiştir” diye konuştu.

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, TBMM Şeref Holü’nde düzenlenen “Görsellerle 27 Mayıs 1960 Darbesi Sergisi”ne katıldı. Mustafa Şentop burada yaptığı konuşmada özetle şöyle konuştu:

MİLLİ HAFIZAMIZDA SİLMEK İSTEDİĞİMİZ BİR OLAY: Millet iradesine yönelik en ağır ve en önemli saldırılardan birisi olan 27 Mayıs 1960 askeri darbesinin demokrasimize verdiği zararı hafızalara kazımak, gençlere ve gelecek nesillere unutturmamak elzemdir. Esasında hiç yaşanmamış olmasını temenni ettiğimiz; siyasî tarihimizden, millî hafızamızdan silmek istediğimiz bir olay. Ancak yok demekle yok olmayacağını bildiğimiz bir olay.  

MİLLETİMİZE İHANET EDİLDİ: Siyasi tarihimizin milleti için çalışan isimleriyle birlikte milletçe çok zorlu merhalelerden geçerek, mücadeleler vererek demokrasinin yerleşmesini sağladık. Devletimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk, daha subaylığının ilk yıllarında katıldığı İttihat ve Terakki Cemiyetinden askerin siyasete karışmasını eleştirerek ayrıldı. Gazi Mustafa Kemal, Erzurum Kongresi toplandığı sırada, milletin iradesine gölge düşmesin, kongreyi askerler tertipledi, denilmesin diyerek azami dikkat ve gayret gösterdi. Meclis’in ilk yıllarında, o olağanüstü dönemde askerler ve siviller, Birinci Meclis çatısı altında Milli Mücadele’yi birlikte yürüttü. Ancak bir noktaya gelindi ki bizatihi Gazi Mustafa Kemal'in talebiyle askerlik ve milletvekilliğinin birlikte yürütülmesinin sivil siyaset üzerindeki menfi etkisi dikkate alınarak iki kutsal görevin aynı anda ifasını engelleyen yasal düzenlemeler yapıldı. Demokrasinin tam anlamıyla ülkemizde yerleşmesi 1950'de ilk serbest seçimlerin yapılmasıyla gerçekleşebildi. Milletimizin kahir ekseriyetinin teveccühüyle Demokrat Parti tek başına iktidara geldi. Demokrasi tarihimizde önemli bir kilometre taşı olan 14 Mayıs 1950 seçimleri, tek dereceli, genel, eşit, gizli oy açık sayım ve döküm esasına göre yapılmış; milletimiz uzun bir fasıladan sonra yine kendi iradesinin temsilini Meclis’te sağlayabilmişti. Ancak tarihi vakalara, milletimize ihanet edilerek 61 yıl önce bugün, on yıllık Demokrat Parti iktidarı 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi ile sonlandırılmıştır.

‘SONUNUZUN MENDERES GİBİ OLMASINI İSTEMİYORSANIZ’ DENİLDİ: Bu darbe sadece Demokrat Parti'yi cebren iktidardan indirmemiş; Başbakan merhum Adnan Menderes, Bakanlar Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın idamları ile Cumhurbaşkanı Celal Bayar başta olmak üzere birçok Demokrat Partiliye yapılan işkence ve zulümlerle demokrasimizin geleceği uzun yıllar vesayet altına alınmıştır. Milletin seçtiği iktidarı ve 395’i milletvekili olmak üzere 592 iktidar mensubunu Yassıada’da kurdukları düzmece mahkemede yargıladılar.  Hatırlatmak isterim ki, onların milletin iradesine darbe vurdukları Yassıada’nın adını Demokrasi ve Özgürlük Adası olarak değiştirdik. Adanın adını da hazin hatıralarıyla birlikte hiçliğe havale ettik. O günlere dönecek olursak, adada kurulan düzmece mahkemenin başkanlığını Salim Başol yaptı. Bir yıl süren yargılama neticesinde çok partili hayatımızın seçilmiş ilk başbakanı olan merhum Adnan Menderes ile birlikte Maliye Bakanı Hasan Polatkan, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu hakkında idam kararı verildi. İnsaf ölçülerine sığmayan, hiçbir vicdanın kabul etmeyeceği bu karar ile sadece bir başbakan ve bakanları asılmadı. Aynı zamanda sivil siyasete ayar verilerek ‘Sonunuzun Menderes gibi olmasını istemiyorsanız, size izin verdiğimiz sınırların dışına çıkmayın’ denildi.

MİLLETİMİZ ÜSTÜNDE HİÇBİR GÜÇ OLMADIĞINI İLAN ETTİ: Masum halkına ateş açan, üzerine tank süren, Meclis’ini bombalayan asker demeye utandığımız, uzantıları her zamanki gibi emperyalistlere dayanan hainlerin ateşlerine bedenini siper eden milletimiz, tankların önüne çıkmış ve onlara bu kez millet iradesini çiğnetmemiştir. Milletimiz, 1960’tan 2016’ya kadar demokrasiyi inkıtaya uğratan, halkı sindiren zorbalara karşı milli iradenin ve milletin üstünde hiçbir güç olmadığını tüm dünyaya ilan etmiştir. Demokrasi ‘Halkın kendi iradesine, reyine, kendi seçtiği yöneticilere ve devletine sahip çıkmak’ ise; milletimiz bu bedeli son altmış yılda fazlasıyla ödemiştir. Türk milleti, artık kendi üstünde bir vesayet makamı istemediğini dosta düşmana karşı göstermiştir.