Aslında sadece geride bıraktıklarımızdan sorumluyuz, oysa ne çok şey gizlediler geleceğimize...

Kötü alışkanlıklar edinir insanlık…

Kötü alışkanlıklara çabuk ısınır ve bu alışkanlıklara yenilerini ekleriz çok kısa bir zaman içinde. Çünkü yeni olan çoktan eskimiştir…

Yenisi, eskisini uğurlamaya fırsat bile bulamadan, kendisi de eski olduğunun farkına bile varmaz. Bu süregelen durum aslında en kötü alışkanlıktır.

Yani demem o ki; insanlığın en kötü alışkanlığıdır, tüketmek…

Tüketiyoruz hiç düşünmeden, en çok da zamanı tüketiyoruz…

Zaman, hiçbir şeyi yeni bırakmamaya niyet etmişçesine baş döndürücü hızla her şeyi öğütüyor ve biz bunu bildiğimiz halde, zaman değirmenine su taşımaya devam ediyoruz.

Tükettik çünkü tüketmeyi bilemedik…

Geçen zamanı geri getirmek mümkün olmuyor hiç şüphesiz. Fakat geride kalan anıların ve geçmişte yaptıklarınızın geleceğe ışık tutması mümkün…

2005 ile 2011 yılları arasında Tüketici Hakları Derneği Aydın Şube Başkanlığı yapmıştım. O süreçte yaşadıklarım ve çözüme kavuşturduğumuz sorunları anlatmak bile başlı başına bir yazı dizisi olur.

Tabi o yıllardan bu yıllara çözülemeyen birçok sorunun olduğunu da söylemek mümkün. Hatta bazı konularda bir arpa boyu yol alamadığımızı dahi söyleyebilirim.

Sorun alınan kararlar veya çıkan yasalar ile ilgili değil zaten. İnsanımızın aymazlığı neticesinde sürekli tekrarlanan hatalar zinciri ve elbette asla kabul etmediğimiz yanlışlarımız.

Bir sorunu yok saymak en etkili çözüm şeklimiz olarak hep karşımıza çıkıyor.

Karşılaştığımız sorunu yok sayınca veya eskilerin tabiri ile halının altına süpürünce sorunun çözüldüğünü ya da kimseler bilmediğinde sorun da olmayacağını düşünürüz.

Fotoğraf: https://www.instagram.com/p/BZBjIQ8nVAt/?utm_medium=copy_link

Farklı deneyimlerin beni geliştirdiği bir dönem olarak geride kaldı.

Şehrin sorunlarını konuşacağımız bir toplantıya katılma fırsatım olmuştu o dönemlerde.

2007 yılının bir yaz ayında Hürriyet gazetesi için hazırlanan yazı dizisinde Aydın Ticaret Odası ve bazı Sivil Toplum Kuruluşları yöneticilerinin görüşleri istenmişti. Ticaret Odasında düzenlenen toplantıda DHA temsilcisi iki gazetecinin sorularını cevaplamıştık.

Aydına ekonomik olarak katkı sağlayacak eksikler ile ilgili soruya genel olarak herkesin bildiği sorunlar cevap olarak verildi. Havaalanı, çevre yolu, otogar, Aydın ürünlerinin satıldığı turistlere yönelik işyerleri, bunlardan hatırladıklarım.

Söz sırası bana gelince bu sayılanların yanında Aydın hızla üniversite şehri olmaya doğru gidiyor fakat artan öğrenciler için konut ve yurt sorunu olacaktır. Bunun göz ardı edilmemesi ve çözüm üretilmesi gerekir demiştim.

Dönemin Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı bunların yazılmasının ve dile getirilmesinin doğru olmadığını söyledi.

Neticede yazılmadı.

Nedeni ise çok basitti; böyle bir sorunun dile getirilmesi ve elbette yazılması, öğrencilerin Aydın’ı tercih etmemelerine sebep olabilirdi.

Yani sorunun dile getirilmesi ve çözümler üretilmesi başka sorunlar çıkarabilirdi.

Elbette bu sorun sadece Aydın’ın sorunu değildi. Birçok ilde benzer durumlar olduğu görülüyor ama sorunu çözecek hamleler ortaya atılmıyordu.

Sonra hızlı bir şekilde kentsel dönüşüm adı altında yıkılan binaların yerine 1+1 evler yapılmaya başlandı. Müteahhitler fazladan bir daire olsun hırsıyla küçük ama çok daireli evler inşa ettiler.

Şehirde yaşayan aileler ve şehre gelen öğrenciler düşünülmeden, hesapsızca yapılan binalar hem konut fiyatlarının artmasına hem de evlerin küçülmesine sebep oldu.

Günümüzde öyle bir hal aldı ki öğrencilerin kalacağı yurtlar ve konutlar ekonomik göstergelerin de etkisiyle ateş pahası fiyatlara kiralanmaya veya satılmaya başlandı.

Artan üniversite sayısı ve haliyle öğrenci sayısı bu öngörüsüzlük sayesinde barınacak yer bulamayan öğrencilerin, sağlıksız ortamlarda hayatlarını idame ettirmelerine yol açıyor.

Diğer taraftan pandemi nedeniyle uzunca dönem kapılarına kilit vurulup bomboş kalan özel yurtlar, kapalı kaldıkları ayların zararını kapatmak için fiyatlarını yüksek tutuyor.

Yıllar önce halının altına süpürülen sorunlar, zamanı geldiğinde halının altından taşarak içinden çıkılmayacak hale geliyor.

Bize de halının altına ezilen öğrenciyi tekrar tekrar hatırlatmak düşüyor.

Gelecek ümit sahibi için vaatlerle doludur” der, Goethe… Bizim yaptığımız ise sadece vaatlerle oyalanmak.

Oysa hepimizin bildiği gibi;

Aslında sadece geride bıraktıklarımızdan sorumluyuz, oysa ne çok şey gizlediler geleceğimize...