Eskişehir Anadolu Lisesi’nde felsefe öğretmenliği yapan ve aynı zamanda yazar olan Ali Lidar, elindeki 400’den fazla dil ve lehçeye çevrilmiş 2000'in üzerinde Küçük Prens kitabıyla kurduğu Küçük Prens Müzesi’ni tanıttı. Müzenin dünyadaki ilk ve tek Küçük Prens müzesi olduğunu belirten Lidar, müze için, “Burası aynı zamanda; dünyada örneği olmayan, insanların başka hiçbir yerde karşılaşamayacakları dilleri görme olanağı olan bir filoloji mekânı” dedi.

Fransız Yazar Antoine de Saint-Exupéry’nin 1943 yılında yazıp yayımlattığı, Türkiye’de ise ilk kez 1955 yılında yayımlanan Küçük Prens kitabının, başlarda bir çocuk kitabı gibi düşünüldüğünü fakat ilerleyen zamanlarda yetişkinlere hitap eden bir kitap olduğunun anlaşıldığını dile getiren Lidar, kitabın kısa sürede dünyada en çok okunan kitap olduğunu söyledi.

“KÜÇÜK PRENS, DÜNYANIN EN KARANLIK GÜNLERİNDE UMUDUN SÖZCÜSÜ OLDU”

Lidar, Küçük Prens’in neden bu kadar çok sevildiği ve neden bu kadar çok taraftar topladığı sorusuna ise şu şekilde yanıt verdi:

“Küçük Prens’in yazıldığı yıllar dünyanın en karanlık, en karamsar yılları. İki tane dünya savaşı yaşanmış ve Fransa bu savaşların en yakın tanıklarından biri olmuş. Tarihin görmüş olduğu en büyük barbarlıklara tanık olunmuş ve bu sanata da yansımış. Küçük Prens tam da bu dönemde bir küçük çocuğun gözüyle insanlara umut aşılayan, insanların hâlâ gizli saklı bir yerlerinde birtakım güzelliklerin olduğunu ve bunların açığa çıkabileceğini söyleyen, bir anlamda umudu haykıran bir kitaptır. Ben, dünyada bu denli ilgi görmesini buna bağlıyorum. Dünyanın en karanlık günlerinde umudun sözcüsü haline geldi. Bu da bence Küçük Prens’in, dünyada bir fenomen haline gelmesindeki en önemli faktör oldu."

“KÜÇÜK PRENS 450’DEN FAZLA DİLE ÇEVRİLDİ. DÜNYADA BUNA YAKLAŞAN BİR METİN YOK”

Küçük Prens’in dünyada 450’den fazla dile çevrildiğini dile getiren Lidar, dünyada buna yaklaşan bir basın metninin olmadığını söyledi. Küçük Prens’ten sonra en çok dil ve lehçeye çevrilen kitabın İncil olduğunu belirten Lidar, “O da 150 kadar dil ve lehçeye çevrildi” dedi.

“KÜÇÜK PRENS KONUŞULMAYAN DİLLERİN KORUMA ALTINA ALINDIĞI BİR ÇATI HALİNE GELDİ”

Küçük Prens’in bu kadar çok dil ve lehçeye çevrilme serüvenini Lidar şu sözlerle dile getirdi:

“Dünyada çıkan iyi kitaplar majör dillere çevrilir. Küçük Prens de önce dünyada konuşulan majör dillere çevrildi. Küçük Prens’in benim gibi fanatik tutkunları oldu. Küçük Prens’e dair her şeyi biriktiren insanlar farklı baskıları da biriktiriyorlardı. Bir süre sonra majör olmayan dillerdeki Küçük Prensler de bu insanların hayali oldu ve Küçük Prens çok kullanılmayan dillere de çevrilmeye başlandı. Bir noktadan sonra da iş bir skor merakına döndü. Küçük Prens şu noktada artık kullanılmayan, konuşulmayan ya da konuşulan ama yazılı hale gelmemiş dillerin koruma altına alındığı, kayıt altına alındığı bir çatı haline geldi. Bugün baktığımız zaman hiyeroglif dilinde, Orta Çağ İngilizcesi dilinde, Afrika’nın ücra kabilelerinde konuşulan Bambara dilinde; Kürtçenin, Lazcanın, Hemşincenin farklı ağız ve lehçelerinde Küçük Prensler var. Mesela ölü dillerden biri olan Maya dilinde Küçük Prens var. Braille alfabesinde, T9 alfabesinde sadece rakamlardan oluşan Küçük Prens var.”

“FARKINDA OLMADAN BEN DE KÜÇÜK PRENS KİTAPLARI BİRİKTİRMEYE BAŞLAMIŞIM”

Ali Lidar, Küçük Prens kitapları biriktirme yolculuğunu ise şöyle açıkladı:

“Küçük Prens, çocukken okuduğum kitaplardan biriydi sadece. O zaman tabii Küçük Prens kitapları toplayayım diye düşünmedim. Kitapları toplama hikayem birkaç yıl önce bir sahaf gezisinde Küçük Prens’in farklı çevirilerini görmemle başladı. Dillere de meraklı olduğumdan dolayı bir kitap en fazla ne kadar farklı çevrilebilir diye düşünüp bu kitapları incelemek için aldım. Daha sonra ilgim arttı ve acaba başka çeviren de var mıdır, diye düşünüp araştırmaya başladım. Türkiye’de epeyce çevirisinin olduğunu gördüm. 10-15 kadar kitaba ulaştım. Sonra farkında olmadan biriktirmeye başladım. Daha sonra yolum Mehmet Sobacı ve Yıldıray Lise ile kesişti. Meğerse onlar zaten Küçük Prens kitapları biriktiriyormuş. Yolum onlarla kesişince kitaplara ulaşmam daha kolay oldu ve ben de kendimi bir koleksiyoner olarak addetmeye başladım. İnsanlara bunu duyurdum. Erasmus’la yurtdışına giden öğrenciler, yurtdışında bulunan okurlar, buradan yurtdışına giden arkadaşlar vasıtasıyla Küçük Prens’in yurtdışı baskılarını da bulmaya başladım. O günden bu yana da toplamaya devam ediyorum."

“HERKES ELİNİ TAŞIN ALTINA SOKTU. BOYA BADANAYI ÖĞRENCİLERİMİZLE YAPTIK”

Küçük Prens kitapları biriktirmeye başladığının duyulmasıyla birlikte dostlarının Küçük Prens’e dair figürler gönderdiğini ve bu figürlerin de kendi içerisinde bir koleksiyon oluşturduğunu söyleyen Lidar, eser sayısının artmasıyla birlikte Ankara, İstanbul, Eskişehir gibi illerde sergiler açtıklarını belirtti. Müzenin kurulma öyküsünü ise şöyle açıkladı:

“İstisnasız her sergimiz yoğun bir ilgi gördü. Hâl böyle olunca bu müze fikri bizim aklımıza yerleşti. Çünkü sergide insanların mekânını kullanıyorsunuz ve bir süre sonra bunları kaldırmanız gerekiyor. Biz de bir mekânımız olsa eserleri orada 365 gün sergileyebilsek diye düşündük. Yıllar boyu bunu bir iç çekişi olarak kendi aramızda konuştuk. Çünkü böyle bir müze açmaya hiçbirimizin maddi imkânı el vermiyordu. Sonra şartlar olgunlaştı. Benim çalıştığım Eskişehir Anadolu Lisesi’nde eski bir lojman binası vardı. Bir süredir atıldı. Burası olur mu olmaz mı diye düşünürken bu fikri müdür beye taşıdık. Müdür bey de fikri beğendi o da milli eğitim müdürüne taşıdı. O da bize çok yardımcı oldu. Devletin okullar için ayırdığı bütçeyi müze için kullanmak benim hiç içime sinmedi. Bunun üzerine bir bağış kampanyası başlattık. Bu konuda da okul aile birliği devreye girdi. Gönderilen bütün paralar, harcanan bütün paralar kayıt altına alındı. İnsanlar sağ olsunlar kampanyaya da çok alaka gösterdiler. 100 bin liranın üzerinde bir para toplandı. Biz de müzeye dair işlerimizi bu parayla hallettik. İnsanların bağışlarıyla, devletin binasıyla ve bizim koleksiyonumuzla bu müzeyi açtık. Herkes elini taşın altına soktu. Mesela boya badana, inşaat işlerini arkadaşlarımızla, öğrencilerimizle birlikte yaptık. Binanın içindeki duvar resimleri duvar kâğıdı değil. Benim bir ressam arkadaşım tek tek duvarlara bu resimleri çizdi. Dışarıdaki yıldızları öğretmen arkadaşlarla birlikte yaptık. Biz tırnaklarımızla kazıya kazıya binayı bu hale getirdik.”

“EXUPERY’DEN İMZALI KÜÇÜK PRENS’İN OLDUĞUNU BİLİYORUM AMA BİZİM ELİMİZDE YOK”

Müzedeki en değerli parçanın el yazması bir Küçük Prens kitabı olduğunu dile getiren Lidar, bazı parçaları ekonomik imkansızlıklardan dolayı müzeye katamadıklarını söyledi:

“Müzede olmasını istediğim bazı parçalar var. Exupéry’den imzalı bir kitabın olduğunu biliyorum ama o bizim elimizde yok. Bunlar çok büyük paralara satılan kitaplar ve maddi anlamda onlara gücümüz yetmiyor. Mesela Türkiye’de Koç Ailesi’nden Ömer Koç’un Küçük Prens’i çok sevdiğini biliyoruz. Exupery’nin kendi orijinal Küçük Prens çizimlerinin Ömer Koç’ta olduğunu duyduk. Ben o parçaları bir hafta on gün de olsa müzede sergilemeyi çok isterim. Bunun için girişimlerimiz de oldu ancak sonuç alamadık.”

“PİSAGOR’UN ŞİFRELEME YÖNTEMİYLE KÜÇÜK PRENS ÇEVİRİSİ HAZIRLANDI”

Müzenin sürekli büyüdüğünü, geliştiğini kaydeden Lidar şunları söyledi:

“Şu anda müzede 400’den fazla dil ve lehçeye çevrilmiş 2000’in üzerinde kitap var. Yeni bulduğumuz kitaplar da gelmeye devam ediyor. Mesela Batanga dilinde yazılmış bir Küçük Prens kitabı gelecek. Bir arkadaşımız kitabı Trakya şivesine çevirdi. Henüz elimize geçmedi ama o da yolda. Bir arkadaşımız Pisagor’un şifreleme yöntemiyle bir Küçük Prens çevirisi hazırladı, o da gelecek” dedi.

“MÜZENİN GİRİŞ ÜCRETİ YOK”

Lidar, müzenin resmi statü bağlamında Eskişehir Anadolu Lisesi’ne bağlı bir müze olduğunu, müzenin tam adının ise Eskişehir Anadolu Lisesi Küçük Prens Kitap Müzesi olduğunu söyledi.

2020 yılın Mart ayından beri ziyaretçi kabul edilen müzenin resmi açılışı pandemi nedeniyle henüz yapılamadı. Önümüzdeki Nisan ayında müzenin açılışını yapma niyetinde olduklarını söyleyen Ali Lidar, salgın döneminde gelen ziyaretçileri kendisinin gezdirdiğini, giriş ücreti olmadığını dile getirdi:

“Müzemizin bir giriş ücreti yok. Çünkü bu durum işin ruhuna aykırı. Benim müzeye gelmesini istediğim kişiler çocuklar neticede. Çocukların hatırına büyüklerden de bir giriş ücreti almıyoruz. Pandemi dönemi olduğundan dolayı ziyaretçiler için sorunlar olabiliyor. Sokağa çıkma yasağının olmadığı vakitlerde ziyarete gelmek isteyenler bana önceden bildiriyor, ben de onlara gelebilecekleri bir saat veriyorum. Müzeyi ben gezdiriyorum. En fazla 3-4 kişiyi aynı anda müzeye alabiliyoruz.”

“DÜNYADAKİ İLK VE TEK KÜÇÜK PRENS MÜZESİYİZ”

Müzenin, dünyadaki diğer Küçük Prens koleksiyonerleri tarafından da ilgiyle takip edildiğini belirten Lidar, bu mekânın dünyadaki ilk ve tek Küçük Prens müzesi olduğunu söyledi:

“Biz çok araştırdık, dünyada Küçük Prens kitaplarından oluşan başka bir müze olduğunu henüz görmedik. Bu kadar fazla dilde çeviriyi bünyesinde barındıran ve adı müze olan ilk ve tek kuruluş olduğumuzu söyleyebilirim. Dünyadaki önemli koleksiyonerlerden geri dönüş aldık. Ancak pandemi dolayısıyla herhangi bir koleksiyoner henüz ziyarete gelemedi. Ama haberdar olduklarını, büyük bir memnuniyetle karşıladıklarını biliyorum.

“MÜZE ESKİŞEHİR’E ANLAM VE DEĞER KATACAK”

Müzeyi ziyaret etmek isteyen yerli ve yabancı birçok kişinin olduğunu söyleyen Lidar sözlerini şöyle noktaladı:

“Müze, Eskişehir’e anlam ve değer katacaktır. Eskişehir müzecilik anlamında zengin bir şehir. Eskişehir’de bir karikatür müzesi var, cam müzesi var, lüle taşı müzesi var, bir modern sanatlar müzesi var. Artık bir Küçük Prens Müzesi de var. Burası dünyada örneği olmayan, insanların başka hiçbir yerde karşılaşamayacakları dilleri görme olanağı olan bir filoloji mekânı aynı zamanda. Bu sebeplerden dolayı Eskişehir’e ciddi bir değer katacağını düşünüyorum.”