Bir kaç yıl öncesine kadar neredeyse unutulmaya yüz tutan kanaviçe, son zamanlarda özellikle gelinlik kızların, annelerinin ve ninelerinin çeyizlerinde yer alan el sanatının yeniden modernize ederek Ege çeyizinin en önemli parçası haline getirilip yeniden geleceğe taşınıyor. İlk örneklerinin Orta Asya Türkleri’nde görüldüğünü, esasen kanaviçenin el işleri için kullanılan seyrek dokunmuş keten bezi, çuval sedir veya balya ve onun üzerine yapılmış olan işleme olduğunu ve kanaviçenin kökeninin kanava kumaşından geldiğini ifade eden Emine Akdaş, “İri delikli mavi bir kanaviçe kumaşı var. Onu kumaşa monte edilerek yapılan bu el işlemesi, renkli küçük çarpılardan desenler oluşturuluyor. Kanaviçenin etaminden farkı düz kumaş üzerine işlenmesidir. Tarifi olmayan binlerce çeşidi ve desenine göre bence kanaviçe, Türklerin ruh güzelliğinin ve yeteneğinin yansıması olarak ortaya çıkmış bir el sanatıdır” dedi.

Kanaviçenin geçmişte daha çok masa örtüsü, pano, sehpa, karyola eteği, ocaklık ve çanaklık peçesi, raf örtüsü, seccade, yastık kılıfı, sandık ve yatak örtülerinde kullanıldığını ifade eden Hacer Cüceli, günümüzde ise gelin minderi, kaynana minderi, pike takımı, çarşaf takımı, bebek panoları, kıyafetler, masa örtüsü ve takılarda da değerlendirildiğini söyledi.

Özellikle çeyiz tercihiyle daha uzun yıllar geleceğe taşınacağını söyleyen Cüceli, “Kanaviçe modeline büyük bir heves ve yeniden bir geri dönüş var diyebiliriz. Kanaviçe nerede kullanılmak isteniyorsa istenilen tasarıma göre rahatlıkla model uygulanabiliyor. Artık yeni nesil, geleneksel tekniklerle yapılan kanaviçeleri kendi tasarladıkları tasarım ve çeyizlerinde kullandıkları modellerle geleceğe taşıyarak bir sonraki gelecek nesillere miras bırakılıyor" ifadelerini kullandı.