MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli'nin konuşmasının satırbaşları şöyle:

"Tehditlere boyun eğen milletlerin kaçırdıkları fırsatlar onları sömürülen, kafeslenen ilkel bir duruma sürüklenmelerine neden olmuştur. Tarih sadece muktedirlerin yazdığı, muzafferlerin yaptığı sürükleyici bir serüven olmayıp, onuruna düşkün zulme düşman toplum ve milletlerin marifetidir. Böylesi bir hakikate en layık millet büyük Türk milletidir. Akan tarih nehrinin içinden Türk milletini çıkardığınızda geriye hiçbir şey kalmayacaktır.

Ne kadar geriye bakarsak o kadar uzak geleceği görebileceğimizin idrakinde olduk. Millete adanmış, ecdada vakfedilmiş, tarihe mal olmuş bir mücadele şerefiyle siyasetin temelini oluşturduk. MHP bir millet eseri, bir irade estetiğidir. Dışımız milletle, içimiz de Allah'la beraberdir. İlkelerimizden taviz vermeden ilerliyoruz. Düğüm içindeki düğümleri çöze çöze hızımıza hız, gücümüze güç katıyoruz. MHP, teşkilat kapasitesi, fikir kalıbı, siyaset kalitesiyle şükürler olsun ki gıpta edilecek bir seviyededir.

MHP, A'dan Z'ye çelik gibidir iç ve dış gündeme hakimdir. Doğudan batıya, kuzeyden güneye teşkilatlarımız tek sestir. Teşkilatlarımız diridir, partimizin de ana direğidir. Milliyetçi, ülkücü harekette biz vardır. Fitne ve dedikodu ayaklarımızın altındadır.

"BÖYLESİ CİNAYETE KİMSE KALKIŞMAMALI"
Dünya nefesini tutmuş Rusya-Ukrayna arasında nükseden yüksek tansiyonun ağır sonuçlarına odaklanmıştır. Korkunç senaryolar havalarda uçuşmaktadır. Bu ülkenin çatışmaya girmesi risk ve tehdittir. Biden'ın dünya savaşını ifade etmesi krizin sınırlı bir alanda kalmayıp geniş bir coğrafyaya yayılabileceğinin ön haberidir. Böylesi bir cinayete kimse kalkışmamalıdır. Rusya Dışişleri Bakanı'nın dün yaptığı açıklama derin karamsarlık ortamında iyimserliği besleyen bir çıkış olarak değerlendirilmelidir.

Bir yandan krizin artışını tahrik eden, kışkırtan ülkeler varken diğer yanda gerginliğin yatışmasını arzulayan ülkeler bulunmaktadır. Türkiye bu ikinci seçenekte yer almaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımızın arabuluculuk görevi değerlidir. Elbette hayırlı sonuçlara vesile olması yegane dileğimizdir.

"KRİZİ CANLI TUTMAYA YÖNELİK ADIMLAR"
Biden'ın 'Rusya işgal ederse Almanya'ya birlikte müdahale ederiz' açıklaması, ABD'nin Polonya'ya askeri birlik göndermesi, Ukrayna'ya silah yüklü 14'üncü uçağı indirmesi krizi soğutmaktan çok canlı tutmaya yönelik adımlardır. Ortamı geren ABD, büyükelçiliğini boşaltmanın yanı sıra ülkedeki vatandaşlarını çağırmıştır.

12 Şubat'taki Biden-Putin görüşmesinden bir uzlaşma çıkmamasına rağmen temasların sürmesi için fikir birliği kısmi bir gelişmedir. Savaşın çıkma ihtimalinden bahsedilmesi çatışmaların bahanesini oluşturmakta, ortamı kızıştırmaktadır. ABD yönetiminin istihbaratını delil gösterip, iddialarının doğru olup olmadığı kısa süre içinde açıklık kazanacaktır.

MHP bu süreçte devletimizin ve hükümetimizin yanındadır.

"FIRSATÇILARA VE STOKÇULARA GÖZ AÇTIRILMAMALI"
Milli Mücadele yıllarında millet istiklalinin peşinde rantiyeciler, stokçular ise varlıklarına varlık ekleme peşindeydi. Aynı şeyleri 2. Dünya Savaşı döneminde de söylemek yanlış olmayacaktır. Nimette en ön saflara geçenler sırayı külfet alınca her zaman geri planda durmuşlardır. Bugün döviz kuru artınca fiyatları kabartanlar döviz kuru indiğinde aynı ihtimamı göstermemiştir. Ekonomik adalet, ekonomik ahlak ve eşitlik toplum ve millet hayatına nüfuz etmek durumundadır. Fırsatçılara, stokçulara göz açtırılmamalıdır.

Devlet üzerine düşeni yapmış, sorumluluk sırası ekonomik aktörlere gelmiştir. Sektör indirimleriyle temel gıdadaki düşüşler vatandaşlara can suyu olacaktır. Nimet külfet dengesinin kurulabilmesi için her sektörün taşın altına elini koyması acil bir ihtiyaçtır. Enflasyonla savaş milli seferberlik ruhu refakatinde yapılmalıdır. Hiçbir şart altında vatandaşlarımızın enflasyona ezdirilmesine tahammül edemeyiz.

Yüksek elektrik ve doğalgaz fiyatları ile gıda fiyatlarının vatandaşımızın hayatına gölge düşürmesine kem duramayız. Elektrik ve doğalgaz fiyatlarının artışlarının önüne geçmek durumundayız. Milletimiz ne istiyorsa onun yanında duracağız.

YÜKSEK ELEKTRİK FATURALARI
Son günlerde elektrik faturalarındaki yüksek tutarlar vatandaşlarımızı rahatsız etmiş, sanayi tesislerimiz de bu rahatsızlığa ortak olmuştur. Elektriği satan dağıtım şirketleri olmayıp görevli tedarik şirketleridir. Görevli tedarik şirketlerinin tarifeleri ise Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından belirlenmektedir. Ve bu kurul tarife düzenlemesini yeni baştan ele almalıdır. Bu gerçeğin hilafına görevli ve yüklenici şirketlerin elektrik faturalarına zam yapması mümkün değildir. 21 adet dağıtım şirketinin başlıca görevleri arasında, dağıtım şebekesini işletmek, arıza bakım ve onarım işini yapmak, bağlantı taleplerini karşılamak, ihtiyaç olan şebeke yatırımlarını gerçekleştirmek, sistem kullanıcılarına ayrım gözetmeksizin elektrik dağıtım ve bağlantı hizmetlerini sunmaktır.

Elektrik piyasasında uygulanan tarife yapısı gereğince, işletme harcamalarının Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından o yıl içinde belirlenen harcama tutarının altında kalması durumunda dağıtım şirketi kar, üzerinde kalması halinde de zarar etmektedir. Bundan dolayı, özel dağıtım şirketleri karlılıklarını artırabilmek ve işletme maliyetlerini azaltabilmek için kestirme yollara tevessül etmektedir. Mesela yetersiz ve niteliksiz personel çalıştırılması, bakım işlemlerinin zamanında yapılmaması, özellikle kırsal alanda oluşan elektrik arızalarına belirli bir arıza sayısına ulaşmadan veya arızanın üzerinden belli bir gün geçmeden müdahale edilmemesi gözümüze çarpan bazı aksaklıklardır.

Isparta’da yaşanan elektrik kesintilerinin asıl sebepleri burada aranmalıdır. 31 Mart 2021 tarihinde, dağıtım şirketlerinin mali konuları, satış ve satın alma işlemlerine ilişkin TEDAŞ’a ait olan denetim yetkisi kaldırılmış, EPDK’ya devredilmiştir.

Bize göre bu denetim yetkisi TEDAŞ’a tekraren verilmelidir. 2036 yılında kamuya dönecek olan dağıtım şirketlerinin içinin boşaltılmasına da müsaade edilmemelidir. Kanaatimizce elektrik dağıtımının devlet eliyle, perakende elektrik faaliyetlerinin de özel sektör kanalıyla yapılması, ilaveten elektriğin üzerindeki vergi yükünün azaltılması maruz kaldığımız sorunları hafifletecektir.

Elektriğin hem üretimi, hem iletimi, hem de dağıtımı milli ve stratejik bir konudur. Bu itibarla elektriğin üretiminden dağıtımına kadar her aşama kararlılıkla, hukuk sınırları içinde, milli çıkarlara müzahir şekilde, vatandaşımızın refahı ve kesintisiz aydınlanma beklentisi gözetilerek takip edilmelidir. İnsanlarımızı elektrik faturalarının ablukasından çekip çıkarmak siyaset kurumunun ortak mükellefiyetidir. Ancak bu faturaların istismar edilmesi, yalan yanlış iddialarla insanlarımızın akıllarının bulandırılması sancılı bir siyaset aymazlığıdır.

CHP'YE TEPKİ
Elektrik faturalarındaki artışla ilgili CHP'nin iddiaları asılsızdır, cahilcedir. Şirketlerin faturaya zam yapması mümkün değildir. CHP lideri faturasını ödemezse elektriği kesilmelidir. Bu açıklama protesto değil provokasyondur.

Ne CHP ne diğer zillet paydaşlarının bölgesel ve küresel sorunlar hakkında söz ettikleri duyulmamıştır. Bunlar tek bildiği masa etrafında toplanmaktır. Bir meczup TMT'yi suçlar, CHP'den destek gelir. Ar damarı çatlak olunca dikiş tutmazmış her yama. Hayata ve hadiselere karşı hiçbir yorum yapamaz, görüş ileri süremezler. Türkiye ekonomisinin dış kaynaklı çalkantılarını ağızlarından düşürmezler, teklifi sorulunca üç maymunu oynarlar. Dış politikada çıtları çıkmaz, Yunanistan mütecaviz tutumunu genişletirken bir CHP'linin milli bir duruşla itiraz ettiği görülmemiştir. Dünya savaşından bahsedilirken birisi Türkiye lehine değerlendirme yapamamıştır.

6 PARTİNİN BULUŞMASI
Ne CHP ne de diğer zillet paydaşlarının milli meselelerde, Türkiye’yi ilgilendiren bölgesel ve küresel sorunlar hakkında tek kelime ettiklerine şahit olan yoktur, şimdiye kadar da olmamıştır. Bunların işi gücü toplanıp toplanıp dağılmak, masa etrafında ömür tüketmektir. Bir meczup, bir akıl ve izan yoksunu, Türk Mukavemet Teşkilatı’nı, “illegal ve suikastçı örgüt” diye karalamaya çalışır, zillet ittifakından bırakınız sadra şifa bir tepkiyi, aksine destek gelir, takdir ve tebrik mesajları paylaşılır. Ar damarı çatlak olunca dikiş tutmazmış her yama. Terör saldırıları olur, al bayrağa sarılı şehit naaşları omuzlarda taşınıp vatan topraklarına emanet edilir, zillet ittifakınca faili belirsiz, öznesi gizli taziye açıklamaları yayımlanır.

Hayata ve hadiselere karşı etkili hiçbir yorum yapamazlar, herhangi bir görüş ileri süremezler, fikirle temellenmiş bir siyaset önermesi getiremezler. Türkiye ekonomisinin dış kaynaklı çalkantılarını ağızlarından düşürmezler, buyurun sizin teklifiniz nedir diye sorulduğunda üç maymunu oynarlar. Adeta mezarlıktan geçerken korkularından ıslık çalarlar. Dış politikada çıtları çıkmaz, esamileri okunmaz. Yunanistan, Ege ve Akdeniz’de mütecaviz tutumunu genişletirken, gayri askeri statüdeki adaları ihlal üstüne ihlal ederken, bir CHP’linin veya her herhangi bir ittifak ortağının milli bir duruşla itiraz ettiği görülmemiştir. Dünya savaşından bahsedilirken, birisi de çıkıp Türkiye lehine bir değerlendirme yapamamıştır.

Zillet ittifakı akşam yatıyor Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem diyor, sabah kalkıyor aynı ezberi tekrarlıyor. Bildikleri bir şey yok, yapacakları bir şey yok, cumhurbaşkanı adayları yok, stratejik hedefleri yok, politikaları yok, geleceğe dair en ufak bir hazırlıkları yok. Günlerce bir masa etrafında nasıl konuşlanacaklarını tartıştılar. Oturma düzeninin nasıl olacağını konuştular. Sonunda da güç bela, zorlaya zorlaya 12 Şubat akşamı Ahlatlıbel’de altı sandalyeli bir masanın çevresinde 6+1 formatında buluştular.

Yeni bir şey söylemekten, ortak bir siyasi program ve gelecek hikayesi üretme becerisinden mahrumiyetlerinin ileri düzeyde olduğu bir kez daha anlaşılmış, açığa çıkmıştır. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçme amacından başka hiçbir müşterek noktası olmayan görünüşte altı, gerçekte yedi partinin bir siyasi dağılma içinde oldukları yeniden belli olmuştur. Eskiye dönme niyeti bir reform değil, bir restorasyon çabası, revizyonist bir mantığın çıpasıdır.

Hâlbuki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Cumhuriyet’in üçüncü evresinin cümle kapısı, muazzam bir yönetim ve sistem reformunun tanımıdır. Zillet ittifakı havlu atmıştır. Boşuna uğraşmıştır. Boş yere zaman tüketmiştir. Ahlatlıbel’de 5,5 saatlik bir görüşmenin ardından yapılan ortak açıklamada yeni ve dişe dokunur hiçbir şey yoktur. ittifakı şunu aklından çıkarmasın, erteye kalan sona kalır, sona kalan dona kalır. Bunlara ne söylesek yararsız ve sonuçsuzdur; çünkü kimine sivrisinek saz, kimine de davul zurna azdır. Bir koyundan iki post da çıkmayacaktır.

Henüz Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e nasıl geçeceklerinin planlamasını dahi yapamamışlar, bunu da ortak açıklamada itiraf etmişlerdir. Üstelik geçiş sürecinin yol haritası üzerinde çalışacaklarına da vurgu yapmışlardır. Bugüne kadar birbirinize ziyaretler yapıyordunuz. Her hafta zillet günleri düzenliyordunuz. Hiç mi dersinize çalışmadınız? Hiç mi hazırlık yapmadınız?

Mezkûr açıklamada çok daha vahim savrulmalar vardır ve altı parti bölücülüğün elebaşı HDP’nin dayatmalarını metnin için kurnazca serpiştirerek benimsediklerini ispat etmişlerdir. Avrupa Konseyi’nin ve Avrupa Birliği’nin normlarına bağlı kalacaklarmış. Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır? Bu nasıl bir köksüzlüktür? Bu nasıl bir gayri milliliktir? Ey zillet ittifakı, bu kadar mı yabancılaştınız? Bu kadar mı yozlaştınız? Bu kadar mı başkalaştınız? Bahsedilen bu normlar nelerden ibarettir?

Açıklasınlar da öğrenelim. Avrupa Konseyi’nin terörist Demirtaş ile Sorosçu Osman Kavala hakkındaki melanet görüşlerine bağlı kalacaklar mı? Türkiye aleyhtarı hasmane tutumuna destek olacaklar mı? Bu soruların cevaplanması maşeri vicdana göre hayat memat konusudur.

"TEK GEÇERLİ NORM TÜRKİYE NORMUDUR"
Cumhur İttifakı için genel geçer bir norm vardır, o da Türk milletinin hakimiyet ve hükümranlık normlarıdır. Bizim için tek geçerli norm Türkiye normudur. Herkesin kendini eşit ve özgür vatandaş gördüğü demokratik bir Türkiye’yi kurmak istiyorlarmış. Gelsinler de bunu külahıma anlatsınlar. İmralı canisinin demokratik Cumhuriyet uydurması, bunların elinde demokratik Türkiye olarak formüle edilmiştir.

Türkiye zaten demokrasi ile yönetilen bir ülkedir. Kaldı ki, ülkemizde yaşayan herkes eşit ve özgür vatandaştır. Bize göre de herkes eşittir Türkiye’dir. Türkiye’de eşitliğin ihlal edildiği ne zaman görülmüştür? Türkiye’de fikir, düşünce, ifade ve siyasi özgürlüklerin önü ne zaman kesilmiştir? Yarınının Türkiye’sini konuşuyorken, bugünün Türkiye’sini nereye koyacaklar?

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemle ilgili mutabakat metnini de 28 Şubat 2022 tarihinde açıklayacaklarmış. Vesayete beşinci kol faaliyetiyle hizmet eden zillet ittifakının, 28 Şubat’a gün vermesi elbette tesadüfi değildir, su aka aka yatağını bulmuş, zillet koalisyonu tarafını deşifre etmiştir. Bu ittifak içten içe çürümüş, çözülmüş, çökmüştür. Yuvarlak masa toplantısından bir gün sonra, HDP’nin bir eşbaşkanı, İzmir’de yaptığı konuşmasında, “yolumuz üçüncü yoldur. Bu yola bir gün herkes muhtaç olacaktır. Biz öyle kolay lokma değiliz.” sözleriyle potansiyel ortaklarını uyarmıştır. Bu uyarı beklendiği üzere alttan alınmış, olağan karşılanmıştır. Çünkü zillet ittifakı, bölücülük ittifakıdır, PKK ittifakıdır, FETÖ ittifakıdır, husumet ittifakıdır, nifak ittifakıdır, çıkar ittifakıdır, ezcümle Türkiye düşmanlarının ve HDP’nin de gözetimi ve denetimi altındadır.

Onlar 28 Şubat 2022’ye hazırlansınlar, biz 29 Ekim 2023’e hazırlık yapacağız. Onlar zilletle karılsınlar, zilletle karışsınlar, biz cumhurun haysiyetiyle kucaklaşacağız, istikbali istiklal aşkıyla karşılayacağız. Onlar yabancı başkentlerden medet umsunlar, bize başkent Ankara’nın muhteşem ilkeleri yetecektir. Biz Cumhur İttifakı’yız. Ne diyeceğimizi biliyoruz, ne yapacağımızı biliyoruz, nereye ulaşacağımızın şuurundayız. Bizim masamız yuvarlak değil, köşelidir.

Millete sevdamız, Türkiye’ye bağlılığımız bir siyaset veya ittifak konusu değil; manevi bir sözleşme, tarihi bir emanet, ahlaki bir görev, “önce ülkem ve milletim” inancıyla yoğrulmuş bir fedakarlık numunesi, Kızılelma ülküsüyle bezenmiş müstesna nitelikli bir vatan ve devlet müdafaasıdır. Bunların altısını toplasınız bir etmez, ama bizim cumhur duruşumuz dünyaya en güçlü cevaptır, dünyayı Türkçe okuyuştur, diriliş ve yükseliş özlemlerinin kuvveden fiile geçmesidir."