ALİ GÜRELİ

Psikiyatrist Dr. Hamza Avcı, büyükşehir yaşamından kaynaklanan stres ve bu stresin bireylerdeki psikolojik etkisinin şiddet olaylarını artıran en önemli sebeplerden birisi haline geldiğini söyledi. Avcı, "Kentlerdeki geçim zorlukları, iş yaşamında artan mobbing ve yaşanan göçler gibi nedenlerle toplumda yozlaşmalar da baş gösteriyor" dedi. Avcı, stres faktörünün şiddet eğilimini artırarak öfke kontrolünü zorlaştırdığını belirtti.

Özellikle İstanbul, Antalya ve Adana gibi farklı nedenlerle yoğun göç yaşanan şehirlerde göç eden aile bireylerinin birçok zorlukla karşılaştığını ifade eden Avcı, farklı kültürlere sahip insanların bir arada yaşayabilmesi için de gereken özveriyi gösterip, birbirlerine adapte olması ve kaynaşabilmesinin şart olduğunu dile getirdi.

Bu kaynaşmanın sağlanmaması durumunda ortaya büyük sorunlar çıktığını vurgulayan Avcı, "Göç eden insanların yaşama tutunabilmesi için ihtiyacı olan iş imkanını bulamaması, onları başka şeyler yapmaya yöneltebilir. Bu göçlerin de etkisiyle toplumda artan çaresizlik hissi ve bunalım hali, madde bağımlılığını artırıyor. Büyükşehirlerde stres ve şiddet artıyor" dedi.

Bipolar ve manik hastalıklar gibi farklı psikoz hastalarının şiddet eğiliminden söz eden Dr. Avcı, şunları söyledi:

"TEDAVİ OLMAYANLAR ŞİDDET UYGULAYABİLİR"

"Psikiyatrik hastalar, tedavi ve terapiden uzak kaldığı sürece, şiddet uygulayabilmekte. Ancak toplumumuzda yaşanan şiddet suçlarına baktığımızda, bu hastaların uyguladığı şiddetin oranı çok düşük. Bu oranın yüksek bir kısmı, sosyal uyum sağlayabilmiş ve hastalık sahibi olmayan ya da henüz bir teşhis konulmamış insanlar. Bir cinnet anında işlenen suçlara şahit oluyoruz çoğu zaman. Bir olayın her insanda yarattığı duygu birbirinden farklıdır ve her bireyin de duygularla ilgili farklı sınırları vardır. Öfke, sevinç veya üzüntü gibi bir duygudur ve insanın doğasında vardır. Ancak bireyin öfke duygusuna karşı da bir eşiği vardır ve bu sınırı aşacak yoğunlukta öfke hissedildiğinde, öfke ete kemiğe bürünüp, karşımıza şiddet olarak çıkar. Bu durumda öfkesini kontrol edemeyen ve toplumda gayet normal ve sağlıklı bir birey olarak bilinen insanların şiddet uyguladığına şahit oluruz.”

"ÖFKE KONTROLÜNÜN ÖNEMİ"

Avcı, bir olay karşısında, yorumlama biçimine farklı bakış açıları geliştirmenin ve öfkeye neden olan stres faktöründen uzaklaşmanın öfke kontrol yöntemi olduğunu anlatarak şunları kaydetti:

“Öncelikle birey, kendisinden nelerin strese yol açabileceğini bilmeli yani kendini tanımalı ve mümkünse bu stres etmenlerinden uzak durmalı. Tabii koşullar buna her zaman müsaade etmeyebilir. Stres ve şiddetten kaçınmak için seçilebilecek yollardan birisi de bir olay karşısında farklı bakış açıları getirebilmektir. Karşımızdaki insanın bir davranışı neden yaptığına dair farklı düşünceler geliştirebilme yeteneği son derece önemli. Öfkenin şiddete dönüşmesini engelleyecek farklı yollardan biri de olay anında sergilenecek tavırdır. Burada da en geçerli önerim, mesafe. Bir tartışmada tansiyonu düşürebilmek adına, karşınızdaki insanla araya koyacağınız fiziksel mesafe birinci kural. Bunun ardından birçok şey sıralanabilir. Mesela ayakta bir tartışma halindeyseniz; öncelikle sakin kalmaya çalışarak, bir yere oturun. Bu tavrınızla birlikte, alçak ses tonuyla konuşmaya devam ettiğiniz takdirde, iki taraf için de yapıcı bir tutum sergilemiş olursunuz. Yine ‘erteleme’ dediğimiz, yani o andaki konunun daha sonra konuşulmaya bırakılması da bireylere zaman kazandıracak ve anlık öfke yaratan olayın stresini azaltacaktır.”