Mayısın ilk günleri,

alacakaranlık vakti,

gün doğmak üzere…

Bir tahta sedir

ve ben,

konuşuyoruz…

Sanırım zeytin dilinde kelimelerimiz…

Mayıs alazı kaplıyor yeryüzünü ve gün, geceden kalan rüzgârı ısıtıyor sabah ışığında…

Çiçeğe durmuş ağaç dalları, yeni filizlenen çimenler, renk cümbüşüne dönmüş çiçek yaprakları, tavını almış kokulu toprak…

Gece ile gündüzün sıcaklık farkı, çiy damlalarını bırakmış hepsinin üstüne.

Gecenin gözyaşları misali yeryüzünü ıslatmış.

Hızır ile İlyas yine bir araya gelsinler diye doğa yeryüzünü hazırlıyor.

Bir araya gelsinler ki Hıdırellez olsun insanlığın umudunun ismi.

Ya da aynı günün gecesinden sabahına dilenen dileklerin başka başka isimleri olsun.

Hıdırellez, Hıdrellez, Hızır-İlyas, Ederlezi, Kakava, Haftamal, Eğrilce, Eğrice…

Hangi adla anılırsa anılsın kaynağını net olarak bilmek mümkün değil. Kadim topraklarda farklı kültürlerde yoğrularak bugüne kadar gelmiş bir ritüeller bütünü.

Sonuç olarak; doğanın canlanması ile bolluk ve bereket beklentisini simgeler ve Hızır ile İlyas’ ın yeryüzünde buluştukları gün olarak kabul edilir.

Yöreler değişir, insanlar değişir, kutlama şekilleri değişir. İstekler, umutlar, geleceğe dair beklentiler değişir.

Kimi ateş yakıp üzerinden atlar, kimi dua eder, kimi dilek tutar...

En bilineni kâğıda yazılan dileğin, gül dalına asılmasıdır.

Az bilineni de Hıdırellez Mayasıdır.

Hıdırellez Mayası

Anadolu’nun birçok yerinde asırlardır süregelen Hıdırellez Mayası geleneği unutulmasın diye, tahta sedirle dertleşirken yazıya dökeyim istedim.

Yoğurt, malumunuz üzere faydası sayılmakla bitmeyen yiyeceğimiz. Sütsüz ve tatsız market yoğurtlarından bahsetmiyorum elbette.

Evde mayalanan bol kaymaklı geleneksel yoğurdun tadını bilen bilir. Meşakkatli iş gibi gelse de o lezzet için evde yoğurt mayalamaya değer. Hele şimdi fırınların bile yoğurt mayalama ayarları varmış ki duyunca şaşırmıştım.

Bir kavanoz ev yapımı yoğurdun verdiği keyif bambaşka.

Sadece keyif de değil, insanımız için yoğurt bin bir türlü ilaç niteliğinde…

Hasta olursun yoğurt yedirirler, elin yanar yoğurt sürerler, zehirlenirsin ayran yapıp içirirler.

Demem o ki; bu yazıdaki kelimelere de yoğurt bulaştı bir kere…

Gelelim Hıdırellez Mayasına

Yani ilk yoğurt mayasına…

Yaşlılardan öğrenecek çok şey var. Onları dinlemeyi severim

“Yaşanan onca hayat tecrübesi ile herhangi bir duruma verilen tepkilerde bile bu durum gözlemlenebilir.

Her söz, her tavır imbikten süzülerek gelen hayatın damıttığı bilgiler ile yüklüdür.

Bir şeyin imbikten geçirilmesi; damıtılması, süzülmesi; en işe yarar yanlarının seçilip alınmasıdır.

Dolayısıyla; imbikten geçirildikten sonra dinlenerek demlenmiş yaşam tecrübelerinden faydalanmak gerekir.”

Diye yazmışım “İmbikten Süzülen Hayatlar” isimli yazımda.

Yaşını almış kadınlara ebe deriz. Mahallemizde de bilge ebemiz vardı. Çocuk yaşımda o ebemin anlattıklarını dinlemek büyük keyifti benim için.

Önüme koyduğu bir tas yoğurdu kaşıklarken, yoğurdun nasıl yapıldığını sormuştum, anlattı sütün yoğurtla mayalandığını.

Peki ya dedim ilk yoğurt nasıl olmuş?

Gülümsedi.

Kırışmış yüzünü bana dönüp kaşlarını kaldırdı.

“Bir Yörük” dedi ve devam etti: “göç yolunda koyundan sağdığı sütü bir ağacın altına koyduğunda koyulaştığını fark etmiş. Bunun nedenini araştırınca çiy tanelerinin buna neden olduğunu anlamış. O günü belirlemiş. Ondan sonra Hıdırellez olarak da kabul edilen her 6 Mayıs ile devamı iki gün olan 7 ve 8 Mayıs’ta otlara düşen ilk çiy tanelerini toplamaya başlamış.

Güneş doğmadan önce tahta kaşıkla toplanan çiy taneleriyle, sütü bakır bakraçta mayalayarak yoğurt yapmış. O yoğurdu yıl boyunca maya olarak kullanmış. Her yıl çiyden yeniden maya yapmaya devam etmiş.”

Yeniden maya tazelenmek demekmiş, doğa gibi…

Gün doğmadan hemen önce otların, dalların çiçeklerin üstündeki çiy damlalarını toplayıp sütü mayalamak ve bu mayayla yoğurt yapmak…

Yoğurt mayalamak hüner ister şüphesiz ama çiy damlalarıyla yoğurt mayalamak sadece hünerle olacak iş değil…

Sonraları çokça yoğurt mayalandığını gördüm.

Ayrıca aynı maya ekmek yapımında da kullanılır. Buna da Varlık Mayası denir.

Mayaladığı yoğurt, mayaladığı ekmek tutan kişilere Eli bereketli derler.

Bahar şenliklerinde Hıdırellez Mayası ile yapılmış yoğurtlar, Varlık Mayası ile yapılmış ekmekler ve bunlarla yapılan yemekler toylarda paylaşılır, ikram edilir.

Bu toyların en sevdiğim tarafı da kalan yemeklerin paylaşılmasıdır.

Boşuna; Kadim Anadolu İnsanı denmiyor.

Binlerce yıllık geleneğin, kültürel birikimin, tarihsel geçmişin izleriyle, günümüze ışık tutmaya devam ediyor.

Dedim ya;

Mayısın ilk günleri…

Alacakaranlık vakti.

Gün doğmak üzere…

Bir tahta sedir

Ve ben…

Konuşuyoruz,

Sanırım zeytin dilinde kelimelerimiz…