İklim Şeffaflık Örgütü’nün G20 ülkelerinin iklim eylemlerini karşılaştırdığı 2022 İklim Şeffaflığı Raporu’nda, “Türkiye, önemli bir yenilenebilir enerji potansiyeline sahiptir, ancak daha iddialı yenilenebilir enerji hedeflerini ve bu hedeflere ulaşmayı destekleyecek politikaları uygulamaya koyması gerekmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji karışımındaki payı 2023 hedefinin altına düşmüştür” değerlendirilmesi yapıldı.

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin paydaşı olduğu İklim Şeffaflık Örgütü (Climate Transparency), küresel düzeyde yıllık değerlendirmeyi içeren ve G20 ülkelerinin iklim eylemlerini karşılaştıran 2022 İklim Şeffaflığı Raporu’nu (2022 Climate Transparency Report) bugün yayınlandı. Raporda, Türkiye ile ilgili olarak şu değerlendirme yapıldı:

“Türkiye'nin kişi başı emisyonları G20 ortalamasının altında (0,69 katıdır). Ancak kişi başına düşen toplam emisyon G20 ülkelerinde düşme eğilimindeyken 2014 ve 2019 yılları arasında Türkiye’de yüzde 5,7 oranında arttı. Çin ve Türkiye, kişi başına düşen emisyonlar 2019'dakinden daha yüksek seviyeye ulaşan iki G20 ülkesi konumunda.

2020'ye kıyasla 2021'de kişi başına enerji kaynaklı karbondioksit (CO2) emisyonlarında en yüksek artışa sahip ülkeler, 2019 ve 2020 arasında yüzde 6'lık bir düşüşün ardından artı yüzde 13 artış ile Brezilya, yüzde 1'lik bir düşüşün ardından yüzde 11 artış ile Türkiye ve yüzde 4'lük bir düşüşün ardından artı yüzde 10 Rusya'dır.

2021'in başından 2022'nin ortasına kadar 2,9 GW’lık ek yenilenebilir enerji üretimi onaylandı ancak bu, Türkiye'nin yenilenebilir enerji potansiyelinin çok altında kalıyor ve enerji ithalatını azaltmak için büyük bir fırsat kaçırılıyor.  

Türkiye, sadece elektrik, bina, imalat ve ulaştırma sektörlerinde iddialı, ancak gerçekçi önlemlerle 2030 yılına kadar tüm karbondioksit (CO2) emisyonlarında 2018 seviyelerinin altında, yüzde 32'lik bir azalma sağlayabilir.

Türkiye, önemli bir yenilenebilir enerji potansiyeline sahiptir, ancak daha iddialı yenilenebilir enerji hedeflerini ve bu hedeflere ulaşmayı destekleyecek politikaları uygulamaya koyması gerekmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji karışımındaki payı 2023 hedefinin altına düşmüştür.

Türkiye, kömür üretimini artırmak yerine yenilenebilir enerji yoluyla enerji bağımsızlığını güvence altına alma niyetini gerçekleştirebilir, yeni istihdam yaratabilir ve kısmen yüksek fosil yakıt fiyatlarından kaynaklanan mevcut enflasyonu azaltabilir.”

“G20 HÜKÜMETLERİNİN FOSİL YAKIT SÜBVANSİYONLARI, 2021 YILINDA YÜZDE 29 ARTIŞLA 190 MİLYAR ABD DOLARINA YÜKSELDİ”

Söz konusu raporda, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle ortaya çıkan enerji krizi öncesinde bile G20 ülkelerinin fosil yakıt üretimine verdiği desteğin, 2021 yılında 64 milyar ABD doları ile zirveye ulaşıldığı belirtildi. Raporda şunlar kaydedildi:

“Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) verilerine göre, G20 hükümetlerinin fosil yakıt sübvansiyonları, 2020 yılında 147 milyar ABD dolarına düşmüşken 2021 yılında yüzde 29 artışla 190 milyar ABD dolarına yükseldi. Sübvansiyonlar, kısmen Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin enerji fiyatlarını tetiklemesi ve bunun da enerji şirketlerinin kârlarını artırması nedeniyle 2022'de de artmaya devam etti.

Fosil yakıtlar için en yüksek toplam sübvansiyona sahip ülkeler Çin, Endonezya ve Birleşik Krallık olup, bu ülkeler küresel sıcaklıkların Paris Anlaşması’nda küresel olarak kabul edilen ve geçen yıl Glasgow'daki COP26'da yeniden teyit edilen 1,5 derece ısınma sınırının çok üzerine çıkmasına katkıda bulunacak üretim ve tüketimi destekliyor.

İklim Şeffaflığı Raporu, Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli'nin Paris Anlaşması'nda yer alan 1,5 derece ısınma sınırını canlı tutmak için 2030 yılına kadar emisyonları yarıya indirmemiz gerektiği yönündeki uyarılarına rağmen, enerji emisyonlarının 2021 yılında G20 ülkelerinde benzer şekilde yüzde 5,9 artarak salgın öncesi seviyelerin üzerine çıktığını gösteriyor. Enerji ve bina sektöründeki emisyonlar, 2021'de salgın öncesi seviyelerin üzerine çıktı ve Çin ve Türkiye'de kişi başına düşen emisyonlar 2019'dakinden daha yüksek seviyeye ulaştı.”

“ISINMA 3 DERECEYE ULAŞTIĞINDA BU ORAN BREZİLYA'DA YÜZDE 20'NİN ÜZERİNE, HİNDİSTAN'DA İSE NEREDEYSE YÜZDE 30'A ÇIKACAK”

2022 İklim Şeffaflığı Raporu’nda şu bulgulara da yer verildi:

“Emisyonlarda artış: 2020 ve 2021 yılları arasında -Covid-19 salgınının ilk yılından sonra- G20'de enerji ile ilgili toplam karbondioksit (CO2) emisyonları, 2019 ve 2020 yılları arasında yüzde 4,9'luk bir azalmanın ardından yüzde 5,9 oranında arttı. 2020'ye kıyasla 2021'de kişi başına enerji kaynaklı karbondioksit (CO2) emisyonlarında 2020'ye kıyasla 2021 yılında en yüksek artışa sahip ülkeler Brezilya, Türkiye ve Rusya'dır.

Ulaştırma sektörü: 2020'deki Covid-19 salgını sırasında emisyonlarda en büyük azalma ulaştırma sektöründe oldu. Yüzde 11,5'lik azalmanın ardından yüzde 7,7'lik artış ile Çin ve Türkiye'de kişi başına düşen emisyonlar, 2021'de 2019'dakinden bile daha yüksek seviyelere çıktı. Çin’de 2020'de yüzde 5'lik bir düşüşün ardından 2021'de yüzde 12, Türkiye 2020'de yüzde 7'lik bir düşüşün ardından 2021'de yüzde 12 oranında.

Enerji sektörü: Enerji sektöründe emisyonlar, 2021'de 2020 seviyelerinin üzerine çıktı. 2,8'lik bir azalmayı yüzde 7,1'lik bir artış takip etti.

Bina sektörü: Bina sektöründen kaynaklanan emisyonlar, bir önceki yıl yüzde 2,1 azalırken 2021'de yüzde 4,4 arttı.

Yenilenebilir enerji: Endonezya yüzde 7,8 oranında bir artış, Birleşik Krallık yüzde 4,7 oranında artış, Türkiye yüzde 3,9 oranında bir artış ve Almanya yüzde 3 oranında bir artış ile birlikte 2017 ve 2021 yılları arasında yenilenebilir enerjinin toplam birincil enerji arzı içindeki payı, tüm G20 ülkelerinde arttı. Suudi Arabistan’da yüzde 0,1, Rusya’da yüzde 0,3 ve Güney Afrika'da ise yüzde 0,7 oranında artış görülüyor.

Metan: COP26 Küresel Metan Taahhüdü’nü imzalayan taraflar, küresel metan emisyonlarını 2030 yılına kadar 2020 seviyelerine göre en az yüzde 30 oranında azaltmak için gönüllü eylemlerde bulunmayı kabul ettiler. Metan emisyonları, 2015 ve 2019 yılları arasında yüzde 1,4 oranında arttı. Metan emisyonlarında en yüksek paya sahip ülkeler olan Çin, ABD ve Endonezya, 2015 ve 2019 yılları arasında metan emisyonlarını azaltmadı.

Gözlemlenen iklim etkileri: 2021 yılında, artan sıcaklıklar şimdiden hizmetler, imalat, tarım ve inşaat sektörlerinde gelir kayıplarına yol açtı. 2021'de yukarıdaki sektörlerdeki gelir kayıplarından en çok etkilenen ülkeler Hindistan’ın gayri safi yurt içi hasılası yüzde 5,4'ü, Endonezya’nın yüzde 1,6'sı ve Suudi Arabistan’ın yüzde 1 oldu.

Sıcak hava dalgaları: Artan sıcaklıklarla birlikte iklim değişikliğinin etkileri daha da şiddetli hale gelecek. Brezilya ve Hindistan'da mevcut nüfusun yüzde 10'u muhtemelen sıcak hava dalgalarından etkilenecektir. Isınma 3 dereceye ulaştığında bu oran Brezilya'da yüzde 20'nin üzerine, Hindistan'da ise neredeyse yüzde 30'a çıkacak.

İklim Finansmanı: Sekiz G20 ülkesinden beşi, yıllık 100 milyar ABD doları iklim finansmanı hedefine adil katkı paylarını sunmuyor. Birleşik Krallık, İtalya, Kanada ve Avustralya bu konuda yetersiz kalırken ABD, hesaplanan yıllık adil payının sadece küçük bir kısmına yüzde 5 katkıda bulundu.

Karbon fiyatları: Karbon fiyatları artıyor ancak hâlâ çok düşük. Birkaç ülke dışında G20'deki kapsam son derece yetersiz kalıyor. Avustralya, Brezilya ve Hindistan dahil G20'nin yedi üyesinde karbon fiyatlandırma mekanizması bulunmuyor.

Fosil yakıt sübvansiyonları: OECD tarafından takip edilen fosil yakıt üreticilerine yönelik en büyük sübvansiyonlar da dahil olmak üzere 2021 yılında 190 milyar ABD dolarına yükseldi (2020'dekinden yaklaşık 40 milyar ABD doları daha fazla). En yüksek sübvansiyona sahip ülkeler Çin, Endonezya ve Birleşik Krallık oldu.”

G20, DÜNYA EMİSYONLARININ DÖRTTE ÜÇÜNDEN SORUMLU”

Rapordaki analizlere öncülük eden kuruluşlardan biri olan Climate Analytics'in CEO'su Bill Hare, söz konusu bulguları şöyle değerlendirdi:

"G20, dünya emisyonlarının dörtte üçünden sorumlu. Bunlar dünyanın en büyük ekonomileri ve birçoğu iklim kriziyle mücadele için gereken finansman ve teknolojilere ev sahipliği yapıyor. Şu anda jeopolitik ve enerji güvenliği sorunlarının bir araya gelerek ucuz, yenilenebilir enerji kaynaklarının faydalarını ortaya koyduğu bir dönemdeyiz, ancak yine de bu hükümetlerin birçoğunun çözüm olarak fosil yakıtlara yöneldiğini görüyoruz. Gaz ve kömür en pahalı, en yüksek emisyona sahip ve en az güvenli enerji seçenekleri, ancak yine de en yüksek düzeyde devlet desteği alıyorlar."