2024 yılı Bütçe Kanunu Teklifi'nin görüşmeleri TBMM Genel Kurulu'nda bugün başladı. Bütçenin tümü üzerine görüşmelerde İYİ Parti Grubu adına konuşan Grup Başkanı ve Ankara Milletvekili Koray Aydın, şunları dile getirdi:

"FAZİLERİ AŞAĞI ÇEKMENİZE RAĞMEN NEDEN ENFLASYON DÜŞMEDİ"

"Bütçe hakkı demokrasilerin temel direğidir, ancak bugün Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile geldiğimiz noktada bu tarihsel haktan mahrum kalmış durumdayız. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına bütçe hakkından mahrum, bütçe teklifinin bir virgülünü dahi değiştiremeyen bir Meclis olarak giriyoruz. Bütçeyi düzenleme bir hakkımız yoksa da Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına söyleyecek sözümüz çoktur. Faiz sebep enflasyon sonuçtur politikanıza ne oldu? Ortak aklın ve ekonominin temel kurallarını hiçe sayarak faizleri aşağı çekmenize rağmen neden enflasyon düşmedi, millet olarak çok merak ediyoruz. Son bir yıldır faizler kademeli olarak artırılırken Cumhurbaşkanının önemle üzerinde durduğu Nas hükümleri askıya mı alındı? Aslında unutuldu gitti.

"KENDİ İFADELERİYLE FAİZ BİR DÜNYA GERÇEĞİYDİ"

Erdoğan'ın bu aldanma ve kandırılma kısır döngüsünden milletçe bıktık usandık. Erdoğan aldanıyor, bedelini millet ödüyor. Hükümet saçma sapan bir faiz politikası uyguluyor, sonra yüklü bir fatura ortaya çıkıyor, faturayı hükümet değil millet ödüyor. Dış politikada, ekonomide, terörle mücadelede hep aynı kısır döngü sürüp gidiyor. Kendi ifadeleriyle faiz bir dünya gerçeğiydi, sonra nassa takıldı şimdi de unutuldu gitti, nereden nereye. Faizde nas var da israfta, yolsuzlukta, haaksız kazançta, torpilde nas yok mu? İtibardan tasarruf olmaz safsatasıyla sarayda Lale Devri'ne bürokraside sülale devrine tam gaz devam ediliyor. Buradan Cumhurbaşkanına ve hükümet yetkililerine samimi bir çağrıda bulunuyorum. Cumhurbaşkanı, çeşitli programlarındaki konvoyların görüntülerini televizyondan samimiyetle izlesin sonra da etrafındakilere dönüp aynen şöyle desin; 'Arkadaşlar bu ne rezalet? Millet geçim sıkıntısı çekerken bu kadar şatafata ne gerek var? Kul hakkıdır, israftır' desin. Sonra da ülke genelinde israfa, şatafata bir son versin. Tasarrufu, milletten değil devletten yani kendinden başlatsın.

"VİCDANİ BİR SORUMLULUK DA HİSSEDİLMİYOR"

İktidarın ekonomide uyguladığı bir başka vahim hata Kur Korumalı Mevduat (KKM) meselesidir. devleti dövizle borçlandırma bu millete yapılacak en kötü kötülüklerden biridir, bunun sonuçlarını da hep birlikte görüyor ve yaşıyoruz. KKM'den dolayı rantiyecilere, faizcilere aktarılan kaynağın 700 milyar lira olduğu hesaplanmaktadır. Ondan sonra da diyorlar ki 'devletin borcu arttı', bu borçu AK Parti iktidarı artırdı. Erbakan Hoca hayatta olsaydı, 'Sizi gidi faizciler, rantiyeciler' der hepinizin kulağını çekerdi. İktidarın anlayışına göre hazineyi yağmalatmanın bir cezası yok, işin daha da vahim olanı vicdani bir sorumluluk da hissedilmiyor. Döviz fiyatları katlanmış, hazine yağmalanmış, israf almış yürümüş, millet perişan olmuş, şu andaki durum hakikaten kimin umurunda.

"GEÇİLMEYEN KÖPRÜLER, GİDİLMEYEN OTOYOLLAR YAPTINIZ"

İktidar sözcülerine göre Türkiye'de AK Parti'den önce doğru dürüst hiçbir şey yapılmamış. Sanırsınız Türkiye AK Parti öncesi taş devrini yaşıyordu. İktidarın bu inkarcılığını asla kabul etmiyoruz. AK Partili arkadaşlar, sizden önceki hükümetler ne mi yaptı? Sizin sattıklarınızı yaptı, Bu sürede siz ne yaptınız? Uçulmayan havalimanları, geçilmeyen köprüler, gidilmeyen otoyollar yaptınız. Müşteri garantisine asla erişilemiyor bu yüzden de hazine düzenli olarak zarar ediyor. Hazine arazileri şu an itibariyle parsel parsel satılmaktadır. Çevreyi, doğayı ve ormanlarımızı katletme pahasına yer altı ve yer üstü kaynaklarımızın, maden sahalarımızın yabancı ve yandaş şirketlere peşkeş çekildiğini hepimiz biliyoruz. Bunu niye yapıyorsunuz? Çünkü ekonomide deniz bitti gemi geldi karaya oturdu. İYİ Parti olarak yapılanları takdir etmeye yapılmayanları da eleştirmeye devam edeceğiz.

"ATEŞ ARTIK VATANDAŞIN EVİNDEDİR"

İktidarın yandaş sendikaların da desteğiyle geliştirdiği bir başka önemli mesele de emekli ve çalışanların, dar ve sabit gelirlilerin enflasyona ezdirilmediği algısıdır. Bu iktidar döneminde memurun, işçinin ve emeklinin enflasyon farkı almadığı bir yıl var mı, yok. Bu ne demek; senin 6 aylık dönemler halinde verdiğin zam birkaç ayda erimiş, dönem sonunda da enflasyon altında kalmış, sen de enflasyon farkı vermişsin demek. Memuru, işçiyi, emekliyi enflasyona karşı korumak, onlara enflasyonun üzerinde gerçek bir zam yapmak ve gelir sağlamakla olur. Şimdi iktidar çıkar 2024 yılı Ocak ayında, 2023 yılı Temmuz-Aralık döneminde oluşan enflasyon farkını ek zam diye pazarlamaya çalışır. Şimdiden uyaralım işçinin, memurun ve emeklinin bu yalanlara artık karnı toktur. İktidar istediği kadar pembe tablolar çizsin, ateş artık vatandaşın evindedir, tenceresinin içindedir. Vatandaş gerçek enflasyonu cüzdanını açtığında zaten ölçüyor.

"İKTİDAR OLARAK SİZ NE YAPIYORDUNUZ"

İktidar ekonomide sınıfta kaldığı gibi suç ve suçlularla mücadelede de sınıfta kalmıştır. Yürüttüğü algı operasyonlarının altının boş olduğu açık ve net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Bu kadar organize suç örgütü hangi ara organize oldu da fark edemediniz? Hani kuş uçsa haberiniz oluyordu, hani teröristlerin ayakkabı numaralarına kadar biliyordunuz? Bu organize suç örgütleri palazlanırken, gizli foncular göz göre göre caydırıcılık yaparken iktidar olarak siz ne yapıyordunuz? Bu talana, vurguna bilerek mi göz yumdunuz? Operasyon yapılan organize suç örgütlerinin devlet içindeki bürokratik bağlantılarını, siyaset kurumu içindeki destekçilerini ve bunlara yardım ve yataklık eden herkesi yakalayıp adalete teslim etmedikçe bu ülkenin düzelmesi mümkün değildir.

"TÜRKİYE, BATI’NIN SIĞINMACI HENDEĞİ OLMUŞTUR"

Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı için en büyük beka sorunu sığınmacılar ve kontrolsüz göçtür. AK Parti hükümetlerinin hatalı Suriye ve Afganistan politikaları ülkemizi bir sığınmacı kampına çevirmiştir. Bugün Türkiye, Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü verilerine göre dünyada en çok sığınmacı barındıran ülke haline gelmiştir. İçişleri Bakanımız Ali Yerlikaya’nın son açıkladığı resmi verilere göre çoğunluğu Suriye ve Afganistan’dan gelen yaklaşık 5 Milyon yabancı ülkemizde yaşamaktadır. Bu sayıya biz inanmıyoruz, milletimiz de inanmıyor. Eminim ki, gerçek rakam bunun çok üzerindedir. Avrupa Birliği ile imzalanan geri kabul anlaşması ve maddi yardım taahhütleri ile Türkiye, Batı’nın sığınmacı hendeği olmuştur. Ülkemiz ağır bir sığınmacı ve kaçak istilasıyla karşı karşıyadır. 2011’de tamamen insani bir şekilde başlayan sığınmacı kabulü sürecimiz, doğru yönetilememiştir. Bunun en güzel örneği ise Göç İdaresinin kendisidir. Ülkemizde Göç İdaresi Genel Müdürlüğü Suriyeli sığınmacı akını başladıktan tam 2 yıl sonra 2013’te kurulmuştur yani düğme baştan yanlış iliklenmiştir. Fakirin, fukaranın, işçinin, memurun verdiği vergilerden 40 Milyar doları sığınmacılara harcarken bu iktidarın hiç mi vicdanı sızlamamıştır? 40 Milyar dolar rakamı da en son 2020 yılında açıkladığınız verilere göredir. Kimbilir bugün bu rakam kaç milyar doları bulmuştur? Bunu bilmiyoruz.

"İKTİDAR SOROS’LA AYNI FİKİRDEDİR"

Türkiye’nin emekle, alın teriyle ve kanla sulanmış topraklarından elde edilen kaynaklarının kontrolsüz bir göç politikasına yem edilmesini asla kabul edemeyiz. Ülkemizdeki Suriyeliler başta olmak üzere bütün sığınmacıların uygun ve insani bir takvim çerçevesinde geri dönüşleri planlanmalıdır. Çünkü Gönüllü Geri Dönüş politikasının hiçbir karşılığı yoktur. Milleti kandırmayın. Kalkınma planında, 'Türkiye’de bulunan yabancıların sosyal, ekonomik ve kültürel hayata uyumları desteklenecektir' ifadeleri kullanılmıştır. Hükümetin 5 yıllık kalkınma planında bu ifadelere yer vermesi, Türkiye’de bulunan sığınmacıların önümüzdeki süreçte de Türkiye’den gitmeyeceğinin ve hükümetin entegrasyon politikaları izlediğinin açık bir göstergesidir. İktidar bu tercihiyle kiminle aynı fikirdedir biliyor musunuz? İktidar Soros’la aynı fikirdedir çünkü Soros da sığınmacıların Türkiye’de kalmasını ve maliyetlerinin karşılanmasını istemektedir. Buradan iktidara çağrıda bulunuyorum; Soros’la değil, Türk milletiyle aynı fikirde olun.

"TÜRKİYE’NİN BİR SIĞINMACI KAMPI OLMADIĞI BİR GELECEK İSTİYORUZ"

Bizim sığınmacılardan kaynaklanan bu beka sorununa karşı güçlü bir iradeye ihtiyacımız vardır. Bu irade Tunus’un 60 milyon euroluk geri kabul bedelini iade edip sığınmacı almayacağız diyen bir irade gibi olmalıdır. Yani Tunus kadar bile olamadınız? Türkiye’nin bir sığınmacı kampı olmadığı bir gelecek istiyoruz. Eğer nasıl yapacağınızı bilmiyorsanız bizim bu konudaki projemiz hazırdır. İYİ Parti’nin Milli Göç Doktrini'ni isteyen herkese gönderebiliriz. Türk vatandaşlığı alınıp satılan bir apartman dairesi ayarına asla düşürülmemelidir. Yatırım yoluyla vatandaşlık kazanma şartları acilen ağırlaştırılmalıdır. Bu uygulama bir daha gündeme gelmemek üzere ortadan kaldırılmalıdır. Bu durum Türkiye’yi dünyada dilenci durumuna düşürmüştür.

"ASLA KABUL ETMİYORUZ"

Milletimizin ay sonunu getiremediği bir zamanda Anayasa değişikliği asıl meselemiz olmamalıdır. Ancak bu konuda bazı kırmızı çizgilerimiz olduğunu şimdiden ifade etmek istiyorum. Anayasa’nın başlangıç kısmı ve ilk dört maddesini tartışmaya açılmasını dahi kabul edemeyiz. Aynı şekilde Türk vatandaşlığıyla ilgili 66. Madde de bizim açımızdan tartışmaya kapalıdır. Cumhurbaşkanı milletin çeşitliliğini yansıtan bir Anayasa yapma niyetinde olduklarını söylemiştir. Sizin çeşitlilik hayallerinizi, kimliksiz ve sorumsuz söylemlerinizi, Türk kimliğini yıpratmaya yönelik siyasetinizi asla kabul etmiyoruz.

"BELEDİYE İŞTİRAKİ YÖNETİR GİBİ DIŞ POLİTİKA YÖNETİLMEZ"

Türk devleti, her daim hem bölgesinde hem de küresel anlamda hazır ve caydırıcı olmuştur. Ancak AK Parti iktidarları bu caydırıcılığı zedelemiştir. Geçmişte sıfır sorun, değerli yalnızlık gibi safsatalarla dış politikamız rayından çıkarılmıştır. Esad’a kardeşim denilmiş, beraber tatiller yapılmıştı. Sonra düşmanlık yaratılmış ve sonuçlarını kontrolsüz sığınmacı akınıyla ağır bir şekilde yaşamıştık. Rahip Bronson’u milli güvenlik tehdidi olarak nitelemiştik, ver papazı, al papazı demiştik. Ne oldu? Şimdi hepsi yalan oldu? İktidarın dış politikada pusulası şaşmış, rotası bozulmuştur. Dış politika, gelecek nesiller için yapılır, gelecek seçimler için değil. Belediye iştiraki yönetir gibi dış politika yönetilmez. İktidar dış politikada zayıf almış, sınıfta kalmıştır.

"SİYASETTE ÜÇÜNCÜ YOLU AÇARAK GİRİYORUZ"

Türkiye’de milliyetçilikten bahsedeceksek ilk önce kimlik siyasetiyle kutuplaştıran anlayış son bulmalıdır. Türk milleti yeni bir yolun yolcusu ve yeni bir kaderin sahibi olmak durumundadır. İşte bu hedefler için iki yumruk arasında sıkışmış Türk toplumu yeni bir yola ihtiyaç duymaktadır. Bunun için biz, İYİ Parti olarak Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına siyasette üçüncü yolu açarak giriyoruz. Bu yolla, dünya arenasında, tam bağımsız ve egemen bir kudret olarak var olacağız. Milli varlığımızı ve bekamızı her daim koruyacağız. Sanayide sektörel milli şampiyonlar çıkartacak, Türkiye’yi öncelikle bölgesel bir güç haline getireceğiz. Milletlerarası kurum ve standartlarda güçlü ve baskın bir konuma ulaşacağız. Bu yol sancılıdır. Ama mutlaka başaracağız. İşte İYİ Parti’nin ve Türkiye’nin üçüncü yolu budur."

SİYASET HABERLERİ İÇİN TIKLAYINIZ