Sözleşme İstanbul'da gerçekleşen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 121. toplantısında kabul edildi. 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açılmış olması nedeniyle kısaca "İstanbul Sözleşmesi" olarak bilinmektedir ve 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye 11 Mayıs 2011'de Sözleşmeyi ilk imzalayan ve 24 Kasım 2011'de parlamentosunda onaylayan ilk ülke oldu. Onay belgesi 14 Mart 2012 tarihinde Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine iletildi. Temmuz 2020 itibarıyla 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanmış, imzacı ülkelerin 34'ünde onaylanmıştır.

Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ya da bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve bununla mücadelede temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen uluslararası insan hakları sözleşmesidir.

Sözleşme Avrupa Konseyi tarafından desteklenmektedir ve taraf devletleri hukukî olarak bağlar. Sözleşmenin dört temel ilkesi; kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü ve etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesidir. Kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan, bağlayıcı nitelikte ilk uluslararası düzenlemedir. Tarafların sözleşme kapsamında vermiş oldukları taahhütler, bağımsız uzmanlar grubu GREVIO tarafından izlenmektedir.

İÇERİĞİNDE NELER VAR?
İstanbul Sözleşme'si imzacı devletlerden toplumsal cinsiyet eşitliği ekseninde kapsayıcı hüviyette politikalar üretip uygulaması, bunu sağlamak adına daha fazla ekonomik kaynak tesis edilmesi, kadına yönelik şiddetin boyutu hakkında istatistik verilerinin toplanması ve kamuoyu ile paylaşılması, şiddeti önleyecek toplumsal zihniyet değişikliğinin yaratılması sorumluluğunu yüklemektedir. Bu yükümlülükteki temel beklenti ve koşul bunun hiçbir şekilde ayrım yapılmadan tesis edilmesi yönündedir. Bu kapsamda taraf devletler şiddeti önlemek için farkındalık yaratmalı, Sivil toplum kuruluşları ve ilgili kurumlarla işbirliği yapmalıdırlar (Madde 13-8). Ayrıca eğitim (Madde 14), uzman kadroların kurulması (Madde 15), önleyici müdahale ve tedavi süreçleri (Madde 16), özel sektör ve medyanın dahli (Madde 17), mağdur kişilerin hukuki yardım alma hakkı (Madde 57) ve izleme kurulu (Madde 66) mekanizmalarının sağlanması taraf devletlerin sorumluluğu altındadır.

Sözleşme ağırlıkla kadına yönelik şiddeti önleme amacı gütse de Madde 2'de belirtildiği üzere hane halkının tüm üyelerini kapsamaktadır. Buna göre Sözleşme sadece kadınlara yönelik değil çocuklara karşı şiddet ve çocuk istismarının önlenmesini de amaçlamaktadır. 26. Madde bu kapsamda belirlenmiştir ve maddeye göre taraf devletler şiddet mağduru olan çocukların haklarını korumalı ve yaşanan menfi duruma karşı yasal düzenlemeler ile psiko-sosyal danışmanlık hizmetleri sağlamalı, önleyici ve koruyucu tedbirler almalıdır. 37. Madde ise çocuk yaşta evliliği ve zorla evlendirilmelerin suç sayılması için yasal dayanaklar oluşturulması yükümlülüğünü belirtmektedir.

12 bölüme ayrılmış 80 maddeden oluşan Sözleşme genel olarak Önleme, Koruma, Yargılama/Kovuşturma ve Bütüncül Politikalar/Destek Politikaları ilkelerini savunmaktadır.