TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla bugün TBMM’de Parlamento Muhabirleri Derneği’ni ziyaret etti. Ziyaret esnasında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kurutulmuş, şunları söyledi: 

"Gazetecilik meslek için çok onurlu bir meslek, çok zor bir meslek. Yani büyük fedakarlıklarla yerine getirilen bir meslek. Biz meslekte belli bir tecrübeye sahip olan, belli bir emeği olan arkadaşlarımızın yeşil pasaporttan yararlandırılması konusunda benim de şahsi fikrim müspet yöndedir. Yani 15 yıl belki daha uygun olur. 15 yıllık süreyi doldurmuş olan, gazetecilik mesleğinde doldurmuş olan arkadaşlarımızın yeşil pasaport hakkından yararlanması ve böylece seyahatlerinin daha kolay olmasının faydalı olduğu, faydalı olacağı kanaatindeyim. Bununla ilgili de Meclis'e verilmiş bir kanun teklifi var. Herhalde partilerin ortak bir teklife haline dönme istidadında olduğunu görüyorum bu teklifin. En kısa süre içerisinde TBMM gelir ve bu konu yasalaşır diye ümit ediyorum, temenni ediyorum.”

"MESELENİN SUHULETLE ÇÖZÜLMESİ EN İYİ YOL"

Kurtulmuş, tutuklu TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’la ilgili soru üzerine “Meclis'in gündemi içerisinde bu konu gündeme geldiğinde ama şimdi bir şey söylemek istemem. Başından itibaren şuna dikkatle riayet ettim. İki yargı organı arasındaki bu sürtüşmenin bir de TBMM tarafı olmaması için biliyorsunuz yazıyı şimdiye kadar Genel Kurulu'na göndermedik, bu meselenin suhuletle çözülmesi en doğru yol. Dolayısıyla bu konuda ortaya çıkmış bir şey yok, süreç içerisinde bunu da göreceğiz” dedi.

"MECLİS BAŞKANLIĞININ SİYASİ POLEMİK İÇERİSİNE ÇEKİLMESİNE MÜSADE ETMEM"

CHP'nin Meclis'i olağanüstü toplantıyı çağırmasıyla ilgili olarak da Kurtulmuş, şunları söyledi:

"Gökhan Günaydın Bey, Grup Başkanvekili olarak beni aradı, böyle bir talebi olduğunu ifade etti. Biz de gerekli cevabımızı yazılı olarak bildireceğimizi söyledik. Şimdi bu tür konular üzerinden Meclis Başkanlığının siyasi polemik içerisinde çekilmesine müsaade etmem. Dikkat ederseniz, daha evvel yaz tatili sırasında CHP Grubu’nun dile getirmiş olduğu olağanüstü meclis toplanması talebini istedikleri günde ve istedikleri saatte tereddütsüz bir şekilde eline getirdi. Çünkü Meclis tatildeydi, bir buçuk ay ara verilmişti. O ara içerisinde bir Meclis grubunun ve belli sayıda  milletvekilinin iradesini gerçekleştirmesi bakımından bu meseleye riayet etmek gerekirdi. Orada yaptığımız Başkanlık Divanı toplantılarda da zabıtlara geçirilmiştir. Olağanüstü toplantıyı sıradanlaştırmamak lazım. Adı üstünde olağanüstü toplantı. Yani zamanlı, günlü, ivedi bir konu varsa bunun için Meclis’in bir an evvel toplanması lazım. Birincisi bu. İkincisi Anayasa’nın bize verdiği yetki ve içüzük gereği. Şu anda zaten Meclis bir ara verme ve tatil döneminde değildir. Meclis, 26 Aralık tarihinde TBMM'de bütün partilerin ittifakıyla 16 Ocak’a kadar bir şekilde Meclis Genel Kurulu toplamama kararı almıştır. Dolayısıyla şu anda Meclis zaten fiilen açıktır. Komisyonlar vesaire diğer faaliyetleri sürdürülmektedir. Bu anlamda olağanüstü toplantıya getirmek için bir ara verme durumunun söz konusu olması gerekir ki böyle bir durum söz konusu değil. Kaldı ki daha önce Sayın Şentop zamanında yapılan bir olağanüstü çağrıyı Cumhuriyet Halk Partisi'nin grubu o zaman tam da bu gerekçeyle reddetti. Yani yapmayın böyle bir çağrı yapmayın demiş. Demek ki şu anda ikincisi bir ara verme ya da tatil durumu söz konusu değil. Üçüncüsü ise zaten üç gün sonra Meclis toplanacak. Meclis üç gün sonra toplandığında bu konuyu enine konuna müzakere edebilecek bir kabiliyeti vardır, gücü vardır.”

"TBMM HUKUKİ BİR TARTIŞMANIN TARAFI DEĞİLDİR"

Kurtulmuş, Can Atalay kararına ilişkin ise şunları söyledi:

“Şimdi ben tekrar geçmiş örneklerdeki durum yaşanmasın diye dikkat ederseniz, Enis Berberoğlu'na benzer Gergerlioğlu dosyalarındaki durum yaşanmasın diye Anayasa Mahkemesi'nin bu konuda vereceği kararın beklenmesi gerektiğini düşündüğüm için bunu Meclis’te okutmadım, ama burada meselenin bir şekilde halledilmesi lazım. Zaman içerisinde bu uygulamayı ortaya koyarız. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye'de millet adına demokrasiyi, kurallarıyla, kurumlarıyla yerleştirme gayreti içerisinde olan en nadide, en güzide kurumumuzdur. Bu anlamda TBMM hukuki bir tartışmanın tarafı değildir. Bunun altını çizmek istiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi hukuki bir tartışmanın tarafı değildir ve olamaz. Onun için de ısrarla iki yargı kurumu arasındaki bu tartışmanın tarafı olmaması için Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ve böylece hukuki olarak ortada olan bu sürecin, tartışma konusunun bir de siyasi tartışmaya dönmemesi için gayret sarf ettik. Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine hakimdir ve bu anlamda da gerekli adımları atar. 

"GÖKHAN BEYLER YARIN HEYET OLARAK ZİYARETİME GELECEKLER"

Gökhan Bey'le arkadaşlar görüştüler, yarın heyet olarak ziyaretime gelecek. Meclis'te birbiriyle A ve Z kadar farklı partiler olabilir. Birisinin kara dediğine diğeri ak diyebilir ama sonuçta burası TBMM. Milletin farklı kesimlerinin  temsil edildiği bir yer. Meclis Başkanı olarak, konumum gereği tarafsız bir Meclis Başkanı olarak Meclis yönetmeye gayret ediyorum. Yani siyasi partilerin aralarındaki fikri farklılıkları, tabii ki siyasi tutumlarına da yansıyacaktır. Bundan daha doğal bir şey olmaz. Birisinin istediğini, diğeri istemeyecektir. Hatta Meclis’te zaman zaman görüyorsunuz, yani vatandaşlarımız dışarıdan o tartışmalara baktığı zaman, eyvah bu insanlar şimdi dışarıya çıkınca tekme sille birbirine girecek zanneder. En sert tartışmaların yapıldığı ortamlardan sonra bile grup başkanvekilleri, meclisteki partiler bir araya geliyorlar, aynı masanın etrafında yemek yiyorlar, sohbet ediyorlar, çay kahve içiyorlar. Sigara içenler sigarayı birlikte beraber içiyorlar. Dolayısıyla Meclis, meselelerin müzakere edinebildiği, hukuk çerçevesinde gözden geçirilebildiği, farklı kanaatler içerisinde çoğulculuk ilkesi prensipleriyle çoğunluğun karar aldığı bir yerdir. Bunu ikisinin de altını çizerek ifade ediyorum. Çoğulculuk ilkesi prensibi çerçevesinde çoğunluğun karar aldığı bir yerdir. Aksi takdirde demokrasi olmaz. Bunlardan birisi olmazsa, çoğulculuğun ya da çoğunluğun itibar edilmediği ortamlarda zaten demokrasi olmaz. Ben bunu yapmaya gayret ediyorum. Arkadaşlarımızın fikirleri varsa görüşürüz, konuşuruz, gider gelirler, tartışırız. Ben onları dinlerim. Fikirlerin arasında bir ortaklaşmayı sağlayabilecek imkan olursa bunu sağlamaya gayret ederiz. E olmazsa, bize Anayasa’nın ve içtüzüğün verdiği imkanlar çerçevesinde Meclis’in yönetilmesine gayret ederiz.”