AYTO Başkanı Hakan Ülken Bloomberg HD yayınında Türkiye’nin içinden geçtiği zorlu ekonomik süreç ile ilgili değerlendirmelerde ve öngörülerde bulundu.

TÜFE, ÜFE’YE YAKINLAŞACAK
2021 yılının ağır pandemi koşulları ile ekonomik koşullardan kaynaklı çok da iyi geçmediğini belirten Başkan Ülken, 2022 yılının ilk çeyreği için sıkıntılı bir dönem yaşanabileceğini kaydetti. Ülken açıklamasında “2022’de maalesef yüksek enflasyon ve düşük büyüme beklentisi içindeyim. İnşallah tersi olur. Özellikle enerji girdilerimizde, temel ürün maliyetlerimizde çok ciddi artışlar var. Akaryakıt, elektrik, işçi maliyetlerindeki artışlarla birlikte bu durum fiyatlara yansıyor. Üretici enflasyonu yüzde 80’lere dayandı. TÜFE, ÜFE’ye doğru yaklaşacaktır. Aradaki makas daralarak devam edecektir. 2022 ilk çeyreğinde yüksek enflasyon, düşük büyüme ile birlikte bir daralma bizi maalesef bekliyor. Yüzde 80 ÜFE’nin olduğu bir ortamda üreticiler ister istemez bu fiyatları yansıtmaya gayret edecekler. Doğal olarak vatandaşlarımız temel gıdalarda ve temel ihtiyaçlardaki artışları hissediyorlar. Ama iş dünyası sadece temel gıdaları ve temel ihtiyaçları satmıyor. İş dünyası içerisinde de yüzdelik dilimi çok yüksek değil. Ham madde fiyatlarından dolayı yükselmiş olan temel girdilerin maliyetinin arttığı bir dönemde bu maliyetlerin ürünlere yansıtılması ile alakalı bir sorun söz konusu. Yani bu fiyatlar artacak ve tabiatın gereği TÜFE, ÜFE’ye yakınlaşacak. Burada asıl önemli olan ÜFE’deki artışın bir an önce durması. ÜFE durmadan TÜFE’nin durması beklenemez” şeklinde konuştu.

NORMALLEŞME 2023’E!
Ekonomide suların 2023’te durulabileceğini kaydeden Başkan Ülken, “2023’ün ortasına doğru normalleşmeye geçileceğini tahmin ediyorum. Odalar Birliği Yönetim Kurulu’nda da konuyu ele aldık. Konunun uzmanlarından da görüş aldık. 2022’nin 2021’e göre kısmen daha iyi olmasını bekliyoruz ama asıl normalleşmenin 2023 ortasında bekliyoruz” dedi.

İŞTEN ÇIKARMALAR BEKLEMİYORUM AMA YENİ İSTİHDAMI DA BEKLEMİYORUM
Son dönemde artan işçi maliyetleri için konuşan Başkan Ülken, işten çıkarmaların yaşanmasını beklemediğini belirterek “İşçinin mutlu olmadığı bir ortamda ülkenin işgücü kapasitesinin verimli olması da beklenemez. Bizim kültürümüz gereği dünyadaki gibi işçi-işveren kavramı bir sınıf kavramı değildir bizde. Ama işçilik maliyetleri özellikle hizmet sektörünü çok etkiliyor. Hizmet sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin işçilik maliyetleri toplam maliyetlerin içerisinde en önemli kalemi oluşturuyor. Sanayide daha fazla ham madde ve enerji maliyetleri toplam maliyeti çok daha fazla etkiliyor. Pandemi sürecinde herkes minimum çalışmayı test etti. Yani asgari seviyede de tam işçilik boyutunda çalışılıyor. Örnek vermek gerekirse mevcut durumdan daha az bir işçi ile yada vardiya sayısını düşürerek çalışabilecek bir sektör hemen hemen kalmadı. Mevcut işçilik artışından dolayı işten çıkarmalar beklemiyorum. Ama yeni istihdamı da beklemiyorum” değerlendirmesini yaptı.

FİNANSMANA ERİŞİMDE SORUNLAR
Üyelerinin finansmana erişimi noktasında çok ciddi problemler yaşadığını söyleyen Ülken, “Ticari kredileri sabit faizli ve taksitli faizli, diğeri de değişken faizli olmak üzere ikiye ayırmamız lazım. Sabit faizli krediye ulaşamıyorsunuz. Sabit faizli kredilerde bankalar düşük vadeli faiz verirken ağırlıklı olarak da değişken faiz öneriliyor üyelerimize… Bunları kullanmak zorunda kalıyor üreticimiz. Burada oranlar yüzde 30-40 arasında değişmeye başladı. Yüzde 30’un altında değişken faiz veren yok denecek kadar az. Finansmana erişimde bu faiz oranları ile bu faiz oranları ile döngüyü sağlamak noktasında çok ciddi sorunlar yaşanıyor” açıklamasında bulundu.

AMERİKA’DAKİ FAİZ ARTIŞI TÜRKİYE’Yİ OLUMSUZ ETKİLER
FED’in faiz arttırımına gitmesinin Türkiye ekonomisini olumsuz etkileyeceğinden bahseden Başkan Ülken, “FED açıklamasında yine her şeyi söyleyip hiçbir şey söylemedi. Psikolojik olarak piyasayı yönetmek için bir açıklama yaptı FED Başkanı Powell. Açıklamada Mart ayında bir faiz oranı artışı olup olmayacağı belirsiz… Ama her şart altında yüzde 7’ye dayanmış bir Amerikan enflasyon rakamı değerlendirildiğinde hangi dönemde faiz artışı yapılacağı belirtilmemekle birlikte bir faiz artışı yapılacak. Doğal olarak bu da gelişmekte olan ülkelerdeki doların anavatanına gitmesine yol açacak. Bizde yabancı payı çok azaldı. Olumlu bir durum gibi değerlendirilse de neticede dünyadaki hareketlenmelerden bağımsız kalamayacağız. İçerideki yabancı para ve sermaye boyutunda değil aynı zamanda dış borçlarımız ve enerji konusunda dışa bağımlılığımızdan mütevellit mutlaka bize olumsuz yönde etkisi olacaktır.

EKONOMİ HABERLERİ İÇİN TIKLAYINIZ