DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, dün TV100’de katıldığı prorgamda gazetecilerin sorularını yanıtladı. Babacan’ın değerlendirmelerinden öne çıkanlar şöyle:

“Çok kriter saydığınız zaman havuzu küçültürsünüz. Onun için biz biraz geniş bakıyoruz meseleye. Diyoruz ki; öncelikle dürüst, sözünde duran, güvenilir bir insan olsun. Bu çok önemli. Çünkü seçime giderken bir sürü taahhütte bulunuyorsunuz, söz veriyorsunuz, vaatlerde bulunuyorsunuz. Dolayısıyla, sözünde duran, güvenilir birisi olması son derece önemli. İkincisi, gerçekten demokrasiye inanması lazım. Demokrasiyi içselleştirmesi lazım. Bizim çalıştığımız Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e gerçekten sözde değil özde desteklemesi lazım, sahiplenmesi lazım. Demokrasiye inanmayan, demokrasiyi araç olarak kullanmak isteyen, ki daha önce yaşadık, siyasi tarihimizde çok insanlar var öyle. ‘Demokrasi araçtır, tren gibi binersin sonra inersin.’ Öyle bir şey olmaması lazım.

“BASKIN SEÇİM KARARI AÇIKLANSA, SEÇİM TAKVİMİNDEN 3-5 GÜN SONRA ADAYIMIZI AÇIKLARIZ”

Bu akşam mesela, baskın seçim kararı açıklandı. Baskın seçim kararı açıklandıktan ancak 1-2 gün sonra parlamentoda bu görüşülür, değil mi. Sonra seçim takvimi belli olur. Biz ne diyoruz? Seçim takvimi belli olduktan 2 gün sonra adayımızı açıklarız diyoruz altılı masa olarak Dolayısıyla, bugün bir açıklama gelse seçim takviminin açıklamasına bir süre olur yani. 3-5 gün olur en azından. 3-5 günde rahat biter. Biz, olağanüstü hemen bütün kurullarımızı toplantıya çağırırız.

Biz Altılı Masa’ya kısa liste götüreceğiz. Olacağı odur. Kısa listede kaç isim olur, bilmiyoruz. Herkes herhalde benzer bir şey yapar. Sonra bakarız, listedeki isimler çakıştı mı, tamam. Beyaz duman hemen çıkar.

3-5 günde belirlenmesi, adayın zayıf olduğu anlamına gelmez ki. Bizim hızlı bir şekilde belirleyeceğimiz aday, şu andaki iktidarın en önemli cumhurbaşkanı adayı alternatifidir. Şu an Türkiye’de altılı masadan başka alternatifi var mı bu hükümetin? Biz olmasak, Altılı Masa diye bir şey olmasa şu andaki hükümetin, iktidarın başka bir alternatifi var mı? Şöyle yoklayın zihninizi, yok öyle bir şey. Altılı Masa şu anda bugünkü iktidarın tek alternatifi. Bir tek alternatif bu. Altı parti pek çok konuda artık politikalarını birleştiriyor. Ayrı ayrı partiler olmamıza rağmen, yarınların Türkiyesinde buluşuyoruz. Bununla ilgili çok geniş bir çalışma başlattık. 72 tane başlık tespit ettik. Bugün itibariyle 72 başlığın 36’sında tam mutabık kalmış durumdayız. Sağlıktan tutun da güvenliğe kadar, dış politikadan tutun eğitime kadar, ekonomiye kadar her alanda, 72 başlıkta ortak çalışma grubumuzu kurduk. 72 başlığın 36’sında mutabık kalmış durumdayız şu anda. Geri kalan 36’sını da çok hızlı şekilde tamamlıyoruz.

“HERHANGİ BİR İSİMLE İLGİLİ DEĞERLENDİRMEDE BULUNMADIK”

Bugün itibariyle biz, Altılı Masa’da, liderlerin oturduğu masada herhangi bir isim konuşmadık. Herhangi bir isimle olumlu bir değerlendirmede de bulunmadık, olumsuz bir değerlendirmede de bulunmadık. Çünkü biz baştan bir sıralama ilan etmiştik. Biliyorsunuz, ilk önce yapmamız gereken, geçiş sürecinin yol haritasını tamamlamak ve aynı zamanda seçimlerden sonra kurulacak hükümetin hükümet programını bitirmek. Bir bakıma, ortak cumhurbaşkanı adayımızın seçim beyannamesini altı partinin ortak bir şekilde yazıp bitirmesi. Bu şunun için çok önemli. Türkiye’de ilk defa böyle bir şey yaşıyoruz. Türkiye’de bu sürecin örneği yok, yaşanmamış yakın siyasi tarihimizde ve Cumhuriyet tarihimizde böyle bir örnek yok. Çünkü seçimden önce altı parti bir araya geliyor, sadece basit bir seçim iş birliği ya da ittifak için değil, seçimden sonra ülkeyi beraberce yönetmek için bir araya geliyor. Ortak cumhurbaşkanı adayıyla aslında biz, altı parti tek bir adaya destek vererek bu adayla beraber, kurulacak meclis ile beraber ülkeyi beraberce yönetmeye talibiz, diyoruz. Madem beraberce yönetilecek, bugünden seçimden sonra neler yapılacağının detaylı bir şekilde çalışılması gerektiğini düşünüyoruz. Seçimlerden sonra ülke nasıl yönetilecek ve seçimlerden sonra neler yapılacak, bunlar bitmeden adayı konuşmanın ya da adayı belirlemenin de yanlış olacağını düşünüyoruz. Çünkü çok basit bir sebebi var. Mesela, diyelim ki bugün adayımızı belirledik. Ortak adayımıza sizler çok sorular soracaksınız değil mi? Ekonomide ne yapacaksınız, dış politikada ne yapacaksınız diye soracaksınız. Peki, adayımız kendi dağarcığına mı cevap verecek yoksa ‘Bir dakika, ben altı partinin ortak adayıyım. Önce sormam lazım altı partinin politikasını öğrenmem lazım. Ancak ondan sonra mı size cevap verebilirim’ diyecek. Dolayısıyla, bize göre fiili bir imkânsızlık var.

Her parti kuşkusuz kendi içinde bir değerlendirme yapıyor olabilir. Ama bu, partilerin kendi iç süreçleri. Altılı Masa’nın bu konuyla ilgili henüz bir süreci yok.

Biz parti içinde ilk defa, geçtiğimiz salı yaptığımız Genel Merkez Yönetim Kurulu toplantısında ben arkadaşlarımıza dedim ki, ‘Artık zamanı geliyor bu işin. Herkes yavaş yavaş kendi zihninde muhtemel isimleri değerlendirmeye başlasın. Kim olur kim olmaz diye zihinsel egzersize herkes başlasın. Çünkü artık aralık ayından itibaren parti içi istişare süreci başlatacağız.’

“AMAÇ MİLLETVEKİLİ SAYISINI MAKSİMİZE ETMEK İSE SEÇİM İŞ BİRLİĞİ MODALİTELERİNE AÇIK OLABİLİRİZ”

Biz önümüzdeki seçimlere DEVA Partisi olarak seçime kendi başımıza gireceğiz. Hukuki açıdan bunun tanımı nedir? Nasıl seçimlere girme hakkı, 41 ilde teşkilatımızı kurduğumuzda seçime girme hakkını kazanıyorsanız, ki biz 81 ilde kurmuş durumdayız, seçimlere girmiş olmak demek, en az 41 ilde seçime girmiş olmak anlamına geliyor. Yani, DEVA Partisi, oy pusulasını önüne aldığınızda oy pusulasında yeri olacak, DEVA Partisi’nin logosu olacak. Vatandaşlarımız onun altına ‘Evet’ mührünü basacak. En az 41 ilde böyle olacak. Ancak ‘Bazı illerde seçim iş birliği modaliteleri olabilir mi’, bununla ilgili biz kendi çalışmamızı başlattık. Amaç milletvekili sayısını maksimize etmek ise ve bazı illerde Altılı Masa’nın farklı kombinasyonlarda bir şekilde seçim iş birliği yapmasının, milletvekili sayısını toplamda çoğaltmak açısından faydalı olduğunu görürsek o zaman seçim iş birliği modalitelerine açık olabiliriz.

Seçimlerden sonra, anayasa değişikliği için en az 360 milletvekili olması gerekiyor. 359’da kalırsak, anayasayı değiştiremiyoruz. Dolayısıyla, rasyonel bir şekilde Altılı Masa’nın milletvekili sayısını maksimize edecek bir çalışma ve iş birliği içinde de olması lazım. Bu olmazsa biraz gerçekçilikten uzaklaşırız.

Eski koalisyonlar dönemi vardı, 90’lar falan. Yaptığımız öyle bir şey değil. Bazen karıştırılıyor. ‘Koalisyonlar şöyle de böyle de.’ Biz de diyoruz ki, ‘Bir dakika, bu koalisyon değil. Bu başka bir şey.’ Koalisyonlar diyorsanız, AK Parti ve MHP’nin yaptığı ne? Bize koalisyon diyorsanız, AK Parti ve MHP’nin yaptığı ne? AK Parti tek başına mı iktidar? Tayyip Erdoğan, bir tek kendi partisinin desteğiyle mi seçildi?

Biz, 12 Şubat’ta başlayan bir beraber çalışma kültürü oluşturduk. Altı parti birbirini baya bir tanıdı. Geçmişimizi konuşmaya başlasak zaten anlaşmamız mümkün değil. Altı parti, farklı farklı ekollerden geliyor. Biz zaten yeniyiz. Bizim geldiğimiz bir ekol yok. Çünkü sıfırdan kurulduk.

Biz, Türkiye’nin yarınlarında buluşuyoruz. Çünkü, ‘Nasıl bir Türkiye’de yaşamak istiyorsunuz’ sorduğumuzda bakıyoruz, hepimizin cevabı aynı. Vatandaşlarımıza soruyoruz, gençlere soruyoruz, ‘Nasıl bir Türkiye’de yaşamak istiyorsunuz’ diye, herkes bize aynı cevabı veriyor. Demek ki, tamam, farklı partiler olabiliriz, ‘Ülkenin yarınlarında buluşabiliriz’ diye karar verdik. Başladık. Bunu da önemli ölçüde gerçekleştirdik.

“KİMİ KİME ŞİKÂYET EDİYORSUNUZ?”

Temel gıda ürünlerinin fiyatını Türkiye’de kim belirliyor? Süt fiyatını kim belirliyor Türkiye’de? Hükümet belirlemiyor mu? Sayın Erdoğan belirliyor. Süt alım fiyatı açıklanıyor, değil mi. Sayın Erdoğan’ın talimatı, bilgisi olmadan süt alım fiyatı açıklanabilir mi? Ya da Toprak Mahsulleri Ofisi buğday alım fiyatı açıklıyor, değil mi. Bunu kim açıklıyor? Sayın Erdoğan açıklıyor. Onun bilgisi olmadan mümkün mü? Şeker fabrikaları, pancar fiyatı açıklıyor. Bunu kimden talimatla açıklıyor? Sayın Erdoğan.

Elektrik fiyatını, doğalgaz fiyatını kim belirliyor? Cumhurbaşkanının kendisi belirliyor. Siz, kimi kime şikâyet ediyorsunuz?

Etin fiyatını, sütün fiyatını, buğdayın fiyatını belirleyen o. Enflasyon olunca, maliyetler artınca, suçlu kim? Suçlu marketler. Serbest rekabet olduktan sonra marketleri suçlayamazsınız. Gittiğim bütün illerde şunu görüyorum. Esnaf neden şikâyet ediyor, biliyor musunuz? 3 harfli zincir marketlerinden şikâyet ediyorlar. ‘Bunlar çok ucuz satıyor, biz malımızı satamıyoruz’ diyorlar.

Şu anda küçük esnafın şikâyeti, büyük zincirlerin malı çok ucuz satması ve piyasayı bozması. Esnaf bundan şikâyet ederken, hükümet bunları suçlu ilan ediyor. Niye? Çünkü bunları karşısına aldığı zaman, birincisi, esnafı yanına alıyor mu? Çünkü küçük esnaf da şikâyet ediyor ya, bakıyor ‘Suçlu bu’ diyor.

Kendi sebep olduğu enflasyonun suçlusu olarak marketleri, zincirleri göstermek inanın affedilebilir bir şey değil. Kuru patlatan bu market zincirleri mi? Döviz kurunu kim patlattı? Bu ülkede niye gelmiş geçmiş en yüksek üretici fiyat endeksi var? Üretici fiyat endeksi, marketlerin alış fiyatı, satış fiyatı değil. Cumhuriyet tarihinin en yüksek enflasyonu şu anda üretici enflasyonu var. Üretici fiyatının bu kadar patlamasının suçlusu marketler olamaz ki.

Enflasyonun tek bir suçlusu var bu ülkede. O da hükümetin kendisi. Kendi suçunu aynayı tutup başka yerlere refleks etmeye çalışıyor.”