Meclis'te, partisinin grup toplantısında konuşan MHP lideri Devlet Bahçeli özetle şunları söyledi:

"Rusya ile Ukrayna arasında gün geçtikçe artan gerilimin Türkiye'yi, Kafkasya'yı nasıl etkileyeceğini ölçmek lazımdır. Beklentimiz barış ve sukunetin esas olmasıdır. Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne saygı gösterilmelidir. ABD olası bir savaşta Ukrayna'ya asker göndermeyeceğini açıklamıştır. ABD, PKK/YPG tanksavar füzelerini ise Ukrayna'ya göndermiştir. Rusya ise Ukrayna sınırındaki varlığını güçlendirmiş her ihtimale hazır olduğu mesajını vermiştir. Rusya'nın genişleme stratejisi, istikrarsızlığın kronikleşmesine neden olmaktadır.

ABD Başkanı'nın Rusya'nın küçük bir işgale göz yumacaklarını ima etmesi, tavşana kaç tazıya tut politikasını hatırlatmaktadır. Ukrayna cumhurbaşkanının dediği gibi Ukrayna, Biden ile Rusya'nın bir anlaşma konusu olmamalıdır. Bunu sağlayacak olan arabulucu bir ülkedir ve bu Türkiye'dir. Sayın Erdoğan'ın Ukrayna'ya gidecek olması, Putin'in Türkiye'ye gelecek olması barışa atılacak adımlar olacaktır. Kafkasların iç çatışma ortamına sürüklenmesini doğru bulmuyoruz.

Türkiye ne diyeceği merakla beklenen bir ülkedir. Bundan rahatsızlık duyanlar olabilir. Bunların failleri bilinmektedir. Ne kadar yok sayılırsa sayılsın hakikat aynı bir mektup gibi ellerine ulaşacaktır. CHP'nin, Deva'nın ve İP'in çabası beyhudedir.

Geçen hafta yurt genelinde kar yağışı etkili olmuştur, bu bir berekettir. Kifayetsizler vatandaşlarımızı perişanlığa terk etmişlerdir. Meteoroloji alarm vererek herkesi uyarmıştır. Yağış halindeyken karla mücadele dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir.

İstanbul Belediye Başkanı Birleşik Krallığın elçisiyle yapacağı görüşmenin randevusunu 25 gün öncesinden aklında tutmuştur da yapılan uyarıları aklında tutamamıştır. Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenmiştir. Kuzeyden gelen yağış karayollarını vurmuş İstanbul'a metrekareye 60 kilogram kar yağmıştır. Sorumsuz bir kağıttan kaplana İstanbullular mahkum değildir. Çürük tahtanın çivi tutmayacağı belli olmuştur. İstanbul sersefil hale düşmüştür. İstanbullu yolda kalmış, belediye başkanı kar küreme aracıyla balıkçıya gidiyor ve vicdanı sızlamıyor.

Büyükelçiyle yemek, karla mücadele kadar önemli diyecek kadar şirazesi kaymıştır. Bir büyükelçiyi 16 milyon İstanbullu'dan fazla önemseyen bir kişiye Türk İslam medeniyetinin merkezi olan bu kent nasıl teslim edilecektir?

Niye ve ne maksatla bu görüşme yapılmıştır? Dışişleri Bakanlığı bilgilendirilmiş midir, görüşme önemliyse kağıt üzerine alınmış mıdır? Son zamanlarda ülkemizde görev yapan büyükelçilerle yapılan görüşmeler dikkat çekicidir.

CHP'nin büyükelçilerle düşüp kalkması tesadüf değil, milli iradenin dışında bir adımdır. İmamoğlu'nun sinsi faaliyetlerini görmek gerekir. Ne utanmaları var ne sıkılmaları. MOBESE kayıtlarına düşünce de kızılca kıyamet koparırlar. Takip ediliyorlar, izleniyorlar, dinleniyorlarmış. Bırakın bu boş lafları yeri ve zamanı mıydı büyükelçiyle yemek yemenin? Mahcubiyet duyacağınız ilişkileriniz yoksa, milletin kafasında birikmiş soru işaretlerini giderin.

Açığı olanların MOBESE'den şikayet etmeleri gayet doğaldır. İstanbul'da yaşanan dünyanın başka bir ülkesinde yaşansaydı, o belediye başkanı bir dakika koltuğunda oturmazdı. Dileğimiz büyükşehir belediye başkanının görevden affını istemesi ve demokrasinin önünü açmasıdır.

İfade ve düşünce hürriyeti, vandalların ikmal deposu değildir. Demokrasi ihanetin kılıfı olamaz. Devletin varlığını sürdürmek için attığı her adım meşrudur. Hiçbir ülke mensuplarına hürriyetlerini sınırsızca kullanma imkanı vermemiştir. İnsanların birbirine göstereceği anlayış, demokrasinin gereğidir. Büyükbaş hayvan benzetmesi yapmak fikir özgürlüğü sayılamaz. Bu suçtur. Hz. Adem ile Hz. Hava'ya söylenen sözler sıradan bir söz olarak değerlendirilemez.

Trabzon'daki 10 yaşındaki çocuğumuz cumhurbaşkanına "Amca" derken, Kılıçdaroğlu'na hain demiştir. Bu çocuğa bunları düşündüren nedir? Eren Bülbül'ün katilleriyle saf tutanlar, katile katil, teröriste terörist diyemeyen her kim varsa demokrasiye geceyle gündüz gibi mesafe koymuştur. Sorosçu Kavala'ya övgü düzmek demokrasi değildir. Demokrasi taşlaşmış kalplerin harcı değildir.

Kılıçdaroğlu, sosyal medyada klip çeke çeke akli melaikelerini kaybetmiştir. Demokrasi için bir yol aranıyorsa Ankara'nın geniş yolları herkese açıktır. Oturacakları masaya nasıl oturacaklarını belirleyememişler. Üçüncü ittifak projesiyle HDP'yi bagaja koymaya kalkanları görüyoruz. Kılıçdaroğlu milleti barıştıracağını söylemektedir. Barış küslükte olur. Nifak saçmana tahammül etmeyeceğiz. ABD temsilcileriyle buluştuğunda, Deva Partisi'nin ekonomi politikasını kabul edeceğini söyleyen Kılıçdaroğlu, sen önce CHP'ye oy veren kardeşlerimizle barış.

Milletleşme sonlanmış değil devam eden bir süreçtir. Bizim için Edirne ne ise Hakkari odur. Hiçbir insanımızın diğerinden, hiçbir yurt köşesinin başka bir yurt köşesinden eksikliği ve üstünlüğü yoktur. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları milletin saygın fertleridir. Ancak zillet ittifakı, milleti oluşturan unsurları tahrik etmektedir. Etnik kimliklerin kaşınması doğru değildir. Ancak tahrikkar süreç devam ederse bu milli birliğimizi tahrip eder. Kılıçdaroğlu'nun siyaseti buna yöneliktir. Partimiz etnik, ve mezhepçiliği değil tek bayrak, tek devlet, tek dil ve tek millet demektedir. Bunlar bizim kırmızı çizgilerimizdir. Varsa bu değerleri çiğnemeye kalkan ayaklarını denk alsınlar, bir daha düşünser. Buna dün izin vermedik, bugün de yarın da vermeyiz.

Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir. Öte yandan Regaip Kandili'nin milletimize sağlık ve huzur getirmesini diliyorum." (Habertürk)