Bazı kitaplar, raflarda sıralanan birer nesne değil, zihinlerde açılan tüneller gibidir.

Sunay Akın’ın Ay Hırsızı” isimli kitabı da işte böyle bir tünel; geçmişe, hayallere, acılara ve umutlara açılan büyülü bir geçit.

Bu yazımda, “Ay Hırsızı”nı sadece bir kitap olarak değil, bir düşünce atlası gibi ele alıp; edebiyattan bilime, tarihten psikolojiye kadar farklı merceklerden değerlendirmek istedim.

Sunay Akın’ın üslubu, bir şairin kalemini bir hikâyecinin yüreğiyle birleştirmesinin en güzel örneklerinden…

Daha doğru tabirle; edebi bir oyuncunun sözle resim yapması gibi…

“Ay Hırsızı”, deneme, anı, biyografi ve hikâye türlerinin iç içe geçtiği bir kolaj gibi. Her yazı, bir mozaik taşını andırıyor; bütünün parçası ama kendi başına da bir anlam taşıyor.

Yazar, kelimeleri sadece bilgi vermek için değil, duygusal bir atmosfer yaratmak için de ustalıkla kullanıyor. Nazım Hikmet’ten Atatürk’e, Galileo’dan Sezai Karakoç’a kadar uzanan bir kültürel referanslar ağı örülüyor kitap boyunca. Bu anlamda edebî derinliği hem yalın hem katmanlı…

Sunay Akın’ın metinleri, bir çocuğun hayret duygusunu hiç kaybetmeden dünyaya bakabilmenin ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatıyor. Tıpkı merakın izinde bir çocuğun psikolojik derinliği olan metinler kaleme alması gibi…

Ay Hırsızı”, bilinç akışı tekniğine benzeyen bölümlerle okurun zihnini geçmiş ile şimdi, bireysel ile toplumsal arasında salınan bir sarkaç gibi çalıştırıyor. Her öyküde bir çocuğun şaşkınlığı, bir yetişkinin hüznü ve bir aydının sorumluluğu var.

Psikolojik olarak, merak duygusu ile öğrenme arasında kurulan bu bağ, eseri sadece bir anlatı değil, aynı zamanda bir içsel yolculuk haline getiriyor.

“Ay Hırsızı”, tarihin tozlu raflarında kalmış hikâyelere yeniden hayat veriyor. Unutulmuşların ışığında tarihsel zenginlikler içeren metinler sunuyor.

Sadece büyük olayları değil, küçük insanların büyük anlamlarını da anlatıyor. Telsizci Hamdi’den, Türkiye'nin ilk kadın pilotu Sabiha Gökçen’e, İstanbul’un kayıp semtlerinden uzaya giden hayallere kadar uzanan tarihsel anekdotlar, belleğimizdeki boşlukları dolduruyor.

Akın’ın amacı yalnızca geçmişi hatırlatmak değil, bugünün insanına tarihi bir sorumluluk yüklemek.

Sunay Akın, modern Türkiye toplumunun belleğini kurcalarken bireysel kaderlerle kolektif yapının nasıl iç içe geçtiğini gösteriyor. Toplumun aynasından sosyolojik bir bakış sunuyor da diyebiliriz.

“Ay Hırsızı”, bireysel hikâyeler anlatmanın dışında; sınıfsal farklılıkları, eğitimin gücünü, kültürel erozyonu ve sosyal adaletsizlikleri de ima ediyor.

Yazar, sokak lambalarının altındaki yalnızlıkları, küçük kasaba sinemalarının kaybolan ışığını ya da unutulmuş öğretmenlerin hikâyelerini anlatarak aslında bir toplumun vicdanına ayna tutuyor.

Kitabın teknik yapısı, kısa bölümlerden oluşan, dikkatle yapılandırılmış bir bütünlük sunuyor. Her yazı, bir bulmaca parçası gibi işlenmiş; giriş, gelişme ve şaşırtıcı bir sonuç içeriyor. Buna da biçim ve kurgunun uyumu denilebilir.

Sunay Akın’ın şiirsel dili, sade ama etkili cümleleri ve beklenmedik bağlantılar kurma becerisi, kitabın temposunu sürekli dinç tutuyor.

Teknik olarak deneme ve anlatı türlerinin birleştiği, fragmanlardan oluşan bir roman gibi düşünülebilir.

Sunay Akın, bilimi masalsı bir anlatıyla buluşturuyor. Galileo, Newton, Ay’a iniş, Edison gibi bilimsel temalar bir edebiyat eserine bilimsel sorumlulukla yedirilmiş.

Yazar, popüler bilim yazarlığı yapmasa da bilimsel merakı tetikleyen bir anlatı kuruyor. Bu sayede, bilim bir uzak gezegen olmaktan çıkıp günlük hayatın içine siniyor.

Bilginin yalnızca akademilerde değil, sokakta ve hikâyelerde de yaşadığını gösteriyor; tıpkı Ay’a değen kalem gibi…

Her ne kadar doğrudan politik bir kitap olmasa da “Ay Hırsızı”, politik göndermelerden kaçınmıyor.

Kültür politikalarına, eğitimin niteliksizleştirilmesine, toplumun geçmişle olan bağının koparılmasına yönelik eleştiriler, zarif ama etkili bir biçimde sunuluyor. Bu anlamda eser, iktidar ile entelektüel arasındaki tarihsel gerginliği de işaret ediyor.

Ancak Sunay Akın, slogan atmadan, sivri dille değil; bilgiyle, tarihsel bağlamla ve ironiyle politik düşünce üretiyor.

“Ay Hırsızı”, sadece bir kitap değil,Ay’a bakmakla yetinmeyenler için bir uyanış çağrısıdır.

“Ay Hırsızı”, hayalleri çalınan bir toplumun yeniden düşünmesini, sorgulamasını, gülümsemesini ama unutmamasını ister.

“Ay Hırsızı”, her okur için farklı bir yankı bırakabilir; kimi geçmişiyle yüzleşir, kimi çocuğuyla konuşur, kimi ise susar ama hisseder.

Ay’a bakmak güzeldir, ama asıl mesele o ışığı cebine koyup karanlığa umutla yürüyebilmektir.