Kadın gazeteciler olarak hayatımızda bir sürü "rağmen" içeren cümle var. 
Siyasi ve ekonomik baskılara rağmen mesleğime sahip çıkabilirim
Gece saatlerinde sizin kem gözlü bakışlarınıza rağmen haber yapabilirim
Erkeklere rağmen asayiş muhabiri olabilirim
Karanlıktan korkmama rağmen ben o habere gidebilirim
Beni kimsenin desteklememesine rağmen gazeteciliğe devam edebilirim
İş yerindeki mobing ve psikolojik şiddete rağmen ayakta kalabilirim
Her şeye rağmen ben bir gazeteciyim! 

Okuduğunuz gibi bir sürü 'rağmen'imiz var. Maşallah gün geçtikçe de artıyor. Bitmez tükenmez ve hep artan kaygılarımız gibi. 
Daha önceden de birçok mecrada yazdım ve sık sık ifade ediyorum. Aydın Haberleri kadınların aklı, fikri, vicdanı ve hür iradesine göre yönetiliyor. İşletme sahibi ben olsam da çalışan 3 kadın arkadaşım da kendi özgünlüklerinde mesleki etik ve ahlaki kurallarımıza bağlı kalmak kaydıyla üretim yapıyorlar.

Çok sorunumuz var ama mesleğe olan inancımız daha çok. Yaptığımız işin haklılığına ve gerekliliğine her şartta inanıyoruz. Bu sebeple bizim mesai mefhumumuz yoktur. Gerçi gazeteciliğin cinsiyeti de yoktur ve her şartta, koşulda, zamanda yapılabilir.

Tıpkı haber müdürümüz Tuğba'nın geçen gece mesleki reflekse bir asayiş haberine müdahil olması gibi.

Oldu da ne oldu?

Ertesi gün bana o büyülü “rağmen” içeren cümleyi kurdu.

“Haberde güvenlik güçlerinin beni gazeteci olarak herkese sahtekarmışım gibi ifşa etmesine rağmen ben işimi yaptım“

Alt metni çok olan bir cümle ama ben Tuğba’ya ve bütün kadın gazetecilere yansıması hakkında bir kaç cümle yazacağım. 


Kadın gazeteci olarak gecenin bir vakti asayiş haberine gitmek kabul gören bir durum değil. Bazı meslektaşlarımız tarafından bile kabul görmeyen bir mesai olması zaten sürekli bir savaş halinde olmamızı gerektiriyor. Bu da yetmezmiş gibi sahada (mesleğimizi icra ettiğimiz her yer) özellikle güvenlik güçlerinden gördüğümüz mobing ve ifşalama her şeyin tuzu biberi oluyor. 

Düşünsenize bir kazadasınız olayın ortasında gazeteciye “çekil kenara” “göster kimliğini” "kim bu tanıyan var mı” "kimliğin sahte” “tanımıyorum ben seni” “uzaklaş buradan” “git şuradan” diyeceksiniz…

Diyemezsiniz!

Çünkü; biz şarlatan değiliz, kimliğimizle, güvenirliğimiz ve saygınlığımızla insanları kandırmayız.
Yasama, yürütme ve yargının yanında dördüncü gücüz. Toplumun sağ duyulu gözüyüz. 
Sahip olduğumuz rolün ve sorumluluğunun farkındayız. Hiç bir mevki, makam, mercii görevi başındaki bir gazeteciyi hedef gösteremez, ifşa edemez ve güvenirliğinin sorgulanmasına neden olacak cümleler kuramaz. Özellikle bunu kolluk kuvvetleri bir gece vakti bir kadın gazeteciye hiç yapamaz!

Bir güvenlik gücünün bir gazeteciyi tanıması için oturup çay içmesi veya halı sahada maç yapması gerekmez. Sendika, cemiyet ve muhteşem bakanlığımızın vermiş olduğu basın kartlarımızdan birisini taşıması mesleğimizi aktif olarak icra ettiği anlamı taşır. Yine de tatmin edici bir cevap olmadıysa işletme sahibi aranır, meslek örgütleri aranır vs. …

Ama hiçbir sebep ve gerekçe ile mesleğini icra eden bir gazeteci toplumun önünde mesleğini, şahsını ve güvenirliğini yıpratıcı tavır takınamaz.

Sadece güvenlik güçleri değil bu fikirde ve zihniyette olan herkes alışmalı ki; gece gündüz kadın gazeteciler sizin yanıbaşınızda mesleklerini her zaman icra edecekler. 

Haberlerde görüşmek üzere...