Bugün 8 Mart; kadınlarımızın sorunlarının dile getirildiği, seslerinin biraz daha gür duyulduğu tarihsel bir gün.

1857 yılında New Yorklu dokuma işçisi kadınlar düşük ücretleri, 12 saatlik iş günü ve artan iş yükünü protesto etmek için gösteri yürüyüşü yaptılar, insanca yaşam taleplerini haykırdılar. New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan çıkamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi.

ABD'de kadın işçilerin bu katledilişi nedeniyle, kopenhag'da 1910 yılında toplanan uluslararası sosyalist kadınlar konferansı'nda 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak belirlendi. Her 8 Mart kadınların başkaldırısını simgeledi, birlikte güç olmanın, dayanışmanın anlamı bugünlere taşındı.

Bugün de hem ülkemizde hem de tüm dünyada kadınlar daha yaşanabilir, adil, savaşların ve şiddetin olmadığı, sömürüsüz bir dünya için mücadele ediyorlar.

Küreselleşme ve kapitalist sistemin acımasız saldırıları yoksul zengin uçurumunu derinleştirirken, kadınların hayatını eskisine oranla daha da olumsuzlaştırıyor. Avrupa Birliği bölgesi gibi sosyal devlet ilkesinin görece daha güçlü olduğu ülkelerde bile kadın ücretlerinde önemli farklılıklar oluşmuş durumda.
Peki, ülkemizde durum ne?

Söyleyebilecek kadar bağnazlaştığı bir ülkede yaşıyoruz.

Her dört kadından birinin şiddet mağduru olduğu, son 10 yılda kadın cinayetlerinin, 3 kat arttığı bir ülkede yaşıyoruz. Yani neredeyse cinsiyet soykırımı yaşanıyor. 2020 yılında 269 kadın ölümü ile 167 ülke arasında Türkiye 114.sıradadır. Kadınlara karşı şiddet dünyada en yaygın, ancak en az cezalandırılan suçtur.

Üniversitede profesör olmuş bilim insanın “açık giyinen kadının” tecavüze davet çıkardığını;
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde, kadına karşı “şiddetten” mahkûmiyet alarak, bir ilki gerçekleştiren bir ülkede yaşıyoruz.

Anayasa referandumunda ileri demokrasiye atıf olarak sunulan “kadın ve çocuklara pozitif ayrımcılık” maddesinin eylemde hiçbir işe yaramadığı tecavüz suçunun “suç” olmaktan çıkartılıp, “hastalık” kategorisine sokulmaya çalışıldığı bir ülkede yaşıyoruz.

Kadın mağdurların ipe sapa gelmez gerekçelerle “failleştiği” faillerin ise “mağdura” dönüştürüldüğü bir ülkede yaşıyoruz.

Devlet başkanının her toplantıda erkeklere en az 3 çocuk yapın diyerek kadını “değersizleştiren, eve kapanıp çocuğa bakacak evin ağır işçisi gören, ayrımcı, cinsiyetçi söylemin egemen kılınmaya çalışıldığı bir ülkede yaşıyoruz.
Biz hala 4 ilkeye (Kadına şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadelenin bütüncül politikalarla desteklenmesi) dayanan; Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi olan ve 2014 yılında yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesini tartışan bir ülkede yaşıyoruz.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ataerkil kapitalizme karşı emekçi kadınların başkaldırısı olmaktan soyutlanıp, sadece 8 Mart Dünya Kadınlar günü olarak kutlandığı takdirde, kutlanması ancak simgesel bir anlam taşır. Ve biz her akşam haberlerde cinayet ve işkenceye varan kadına yönelik şiddet haberlerini kanıksarız... Birileri çıkıp "bütün bayanların kadınlar günü kutlu olsun" demeye başlar.
Hem dünyada hem ülkemizde bu durum kader değildir, kabullenilmesine mahkûm olunan değiştirilemez koşullar değildir.

8 Mart'ta ve yılın diğer günlerinde her zaman, her yerde kadınlar için fırsat eşitliği, eşit hak, eşit katılım olmak zorundadır. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Kutlu olsun.

Kadın sözcüğünün anlamının sorgulandığı bu günde Nazım Hikmet'ten gelsin;

kimi der ki kadın
uzun kış gecelerinde yatmak içindir.
kimi der ki kadın
yeşil bir harman yerinde
dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
kimi der ki ayalimdir.
boynumda taşıdığım vebalimdir.
kimi der ki hamur yoğuran
kimi der ki çocuk doğuran
ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal
o benim kollarım bacaklarım başım
yavrum, annem, karım, kız kardeşim
hayat arkadaşımdır...