Türk öykücülüğünün en berrak kalemlerinden Tomris Uyar, Yürekte Bukağı adlı kitabında bireyin iç dünyasıyla toplum arasındaki görünmez gerilim hatlarını ustalıkla örüyor.

İlk kez 1979’da yayımlanan bu kitap, dönemin sosyal ve siyasal iklimine olduğu kadar, insan ruhunun en kuytu köşelerine de ayna tutuyor.

Tomris Uyar, kısa öykü formunun inceliklerini bilen bir yazar. Onun kaleminde gündelik hayatın sıradan sahneleri bile bir metafora dönüşür. Yalnızlığın insanın cebinde taşıdığı bir taş gibi olduğunu bilirim. cümlesi, kitabın ruhunu özetler nitelikte.

Yazar, karakterlerini romantize etmeden, hayatın çıplak gerçekliğiyle aktarıyor. Bu, edebi sadelikten güç alan bir estetik anlayıştır.

Yürekte Bukağı1970’lerin politik ve toplumsal çalkantıları fonunda yazılmış. Darbe yıllarının gölgesi, öykülerde doğrudan sloganlarla değil, insanların kırgınlıklarında, suskunluklarında, hatta küçük ev içi çatışmalarda kendini gösteriyor. Bir karakterin şu serzenişi dönemin ruhunu fısıldar:

Her şeyin hesabı tutuluyor artık. Göz göze gelmenin bile.

Bu satır, dönemin gözetim toplumunu ve bireyin özgürlüğünü kaybedişini yalın bir dille özetler nitelikte.

Bir öykü kitabını bilimsel kategorilere sokmak zordur, ancak Uyar’ın öykülerinde insan davranışlarına yönelik psikolojik gözlem gücü, bir sosyal bilimci dikkatiyle ilerler.

Karakterlerin seçimleri, yalnızlık ve yabancılaşma deneyimleri adeta bir laboratuvar titizliğiyle gözlemlenir.

Uyar’ın öykülerinde kadın ve erkek karakterlerin içsel çatışmaları, bastırılmış arzuları ve kırılganlıkları ön plandadır.

Bazen kendi kendime yetememekten korkuyorum, bazen de başkalarının bana yetmesinden.cümlesi, kitabın temel psikolojik gerilimini yansıtır: bağımsızlık ve bağlılık arasında sıkışmış birey.

Öykülerde modernleşen şehir hayatının yalnızlaştırıcı etkileri, aile kurumunun çatlakları, toplumsal cinsiyet rolleri öne çıkıyor. Özellikle kadın karakterlerin deneyimleri, Türkiye’de toplumsal dönüşümün bedellerini hatırlatıyor.

Uyar’ın kadın bakışı, dönemin erkek egemen edebiyatına güçlü bir alternatif oluşturuyor.

Yazar, kısa ve yoğun anlatımıyla dikkat çekiyor. Öykülerde betimlemeler lirikleşse de asla fazlalık taşımıyor.

Diyaloglar doğal, iç monologlar sarsıcı. Bununla birlikte bazı okurlar için bu yoğunluk yorucu olabilir; karakterlerin “fazla içe dönük” oluşu, toplumsal olayları doğrudan görmek isteyenler için eksiklik gibi algılanabilir.

Dilin sadeliği ve şiirselliği, karakter derinliği ve psikolojik gerçekçilik, kadın bakış açısının güçlü ve özgün oluşu, toplumun baskısını bireysel hayatın kırıntılarında sezdirme gücü eserin güçlü yanları olarak öne çıkıyor.

Diğer taraftan; öykülerin bazılarında aşırı içe kapanma, toplumsal bağlamın muğlaklaşması, dönemin dışına çıkıldığında, politik göndermelerin yer yer kapalı kalması, yavaş tempolu ilerleyiş ve sabırsız okurlar için zorlayıcı olması zayıf yanlar olarak göze batıyor.

Sözün özü; Yürekte Bukağı, öykü kitabı olmasının yanında bir dönemin ruh haritasıdır.

Tomris Uyar’ın kalemi, bireyin sessiz çığlıklarını duyurur. Kimi zaman gölgeli, kimi zaman şiirsel ama daima samimi bir dili var.

Bugün hâlâ taze kalmasının nedeni de bu: İnsanın iç dünyasıyla toplum arasındaki çelişkiler hiç eskimiyor.